BİR OSMANLI ŞAHESERİ; HÜSN-İ HAT
Hat sanatı, İslam medeniyetinin merkezinde yer alan bir sanattır. Hüsn-i hat ya da kaligrafi, maddi bir araç tarafından oluşturulan bir tür ‘manevi geometri’dir.
Diğer sanat alanlarında olduğu gibi hat sanatında da şaheserlerin meydana gelmesinde yaratıcılığın, becerinin ve zekânın yanı sıra tekniğin de önemli bir yeri vardır. Sanat eserinde seçilen ve kullanılan alet ve malzemeler sanatkârın başarısına da tesir ederdi.
Hat sanatında kullanılan malzemeler; kağıt, kalem ve mürekkeptir.
Kalem: Kamış kalem, kargı kalem, tahta kalem, çifte kalem, demir kalem, kurşun ve renkli kalem, tarama kalemi, cetvel kalemi vb. çeşitleri vardır.
Mürekkep: Beyaz, siyah, lal, gülyuni, lacivert, asumani, altın, zırnık, tashih mürekkepleri olarak çeşitlere ayrılır.
Kağıt: Renk ve kalite bakımından farklı çeşitleri vardır.
Zaman içerisinde gelişen bu hüsn-i hat kitabelerini, ülkemizde mescitlerde, mezar taşlarında, levhalarda, el yazmalarında ve mushaflarda görmemiz mümkündür.
-Tevbe Suresi-40-
İslam dininin doğuşundan itibaren kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’in ayetlerinin iç güzelliği, hat sanatı aracılığı ile de aksettirilmeye çalışılmıştır.
Nitekim yüce kitabımız Kuran-ı Kerim’de Allah Teâla şöyle buyurmuştur:
“O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir.” -Alâk Suresi, 4-
Dolayısıyla kalemin veyahut kamışın İslam sanatında şeref ve itibarı apayrıdır.
Bu ulvi sebeplerden dolayı hüsn-i hat, Osmanlı İmparatorluğu tarafından daha fazla geliştirilen ve korunan eşsiz bir sanat alanına dönüşmüştür.
Usta hattatlar, Osmanlı İmparatorluğu’nda nesiller boyu sanatlarını geliştirmeye devam etmişlerdir.
Bir önceki seleflerinin çalışmalarını, yani temelde harflerin şekillerini değiştirip, kelime ve çizgi arasındaki ilişkiye, bilhassa iç geometriye yeni bir ruh katarak tasarımlarına devam etmişlerdir.
19. yüzyıl hat sanatının en büyük temsilcilerinden birisi olan, bestekâr, neyzen, hanende ve devlet adamı Kazasker İzzet Efendi, hüsn-i hat’ı bir keresinde şöyle tarif etmiştir:
“Güzel bir hüsn-i hattı okumak, güzel bir ‘lale’nin kokusunu içinize çekmek gibidir.”
Osmanlı dönemi ile birlikte hat sanatı eşi benzeri görülmemiş bir doruk noktasına kadar ulaşmayı başarmıştı. Devlet-i Âlî’nin dört bir yanında, Padişahın kanun ve emirleri dahi, kendisi için hüsn-i hat ile özel olarak tasarlanmış bir mühürle tasdik ediliyordu.
-Kanuni Sultan Süleyman’ın Mührü
Osmanlı İmparatorluğu, en büyük gerilemeyi 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başlarında yaşamış olsa da hat sanatı, özellikle tam da bu dönemde ciddi bir gelişme göstermiştir.
-Günümüze ait hüsn-i hat örneklerinden biri, Tevbe Suresi-40-
Türkiye Cumhuriyeti ile de sürdürülen bu sanat, günümüzde de klasik ve 'modern' üslüplarla birlikte sürdürülürken sanatçılar, halen daha Osmanlı mirasını korumaya ve yeni hüsn-i hat eserlerine farklı imzalar atmaya devam etmektedir.
.
Hülya Ayhan, dikGAZETE.com