Avlu…
Çabasız huzur;
Bildiğini bilmekten, yapamadıklarına olan yakınlığını farketmekten geçer.
Farketmek, adım atmanı zorlaştırmıyorsa, seni üzgün ama bahtiyar kılmıyorsa, dışındaki sükunetin içindeki savaşlara mani değilse bir üstüne çıkabilmenin yollarını arıyor ama bulunduğun yerden de kıpırdamaz bir memnuniyet içindeysen geçersizdir.
Tek derdi kendi olan kişilerin, tek derdi yalnız kendileri olana kadar çabada olması gerekir.
Tek derdi kendi olmak, bencilce dursa da bütünden bakıldığında değildir; çünkü başkalarıyla olan meşguliyet, bizim ölçüp-tartıp öyle davranacağımız bir saha değildir.
Kendisiyle derdi olan, kendini dert eder, kendisiyle derdi olan gelişir, aydınlanır yol alır…
Başkaları hakkında hiç yorum ve fikir sahibi olmadan bir gün geçirmek isteseniz, bunu başarabilir misiniz!
Sadece kendi davranışınıza, kendi cevaplarınıza, kendi tutarsızlıklarınıza yoğunlaşmak isteseniz kendinize şefkat mi yoksa düşmanlık mı beslerdiniz!
Zira derdi kendi olanın, kendine şefkat duyması kadar kendinden nefret etmesi de mümkündür.
Kaçmak, sanıldığının aksine önce içimizden başlar.
Kendinizi eğittiniz, kaç konuda kaçıştasınız!
Neden eğitilmiş yanlarınızı başkaları için kullanıyor sonra da bilmenin konforunda yorum tahtına oturup sizden bahs açıldığında toz oluyorsunuz!..
“Sorduk mu” diyenler en çok soranlardır.
Bir avlunuz var mı!..
Avlunuz, izinle girilen henüz mahreme alınmayan kişilerce keşfedilen ön bahçenizdir, duvarları vardır, kapısı mevcuttur ve soluklanmak için idealdir.
Belki bir şadırvanınız belki bir bahçeniz, çiçekleriniz belki de fazlalıkların bekletildiği yerdir.
Avlunuz sizin dış dünyaya adım atmadan önce kendinize baktığınız ayna gibi görüntüler taşıyan sizi sırtlayan ve taşıyandır.
Orada karar alınmaz, oraya misafir gelen yargılanmaz!
Orada, o ara koridorda ifade edişin yakîninde olanın fark edişi yaşanır.
Bir avlunuz olmalıdır!
Hayata direkt kapıdan çıkmak kadar sizi çaresiz, bedbin kılan başka ne vardır!
Kalplerimizin aklına selam olsun…
O, adına vicdan denilen, korku denilen, empati denilen, savunma denilen her şeyi kapsayan sükunetinizi muhafaza etmenizi sağlayan, acıya dayanıklı kılan teslim olmanızı kolaylaştıran akıldır.
Gönül bahçeniz kalbin avlusudur.
Çabasız bir huzur ikram eder her daim.
Sırtınızı sıvazlar, elinizden tutar.
Ve siz de bu sayede bir sırtı sıvazlayabilir bir eli tutabilirsiniz.
O size ne yapmanız gerektiğini size yaparak öğretir.
Yapmanız gereken kendinize kulak vermek, kendinize sarılmak ve kendinizi dert etmektir.
Bunu bencillikten ayıran şey öğrenmenizdir; öğrendiklerimizden mesulüz.
Bu sayede öğrendiklerimizi borçlanırız.
Bir avlunuz olmalıdır!
Hiç yorulmadan, hayıflanmadan, çaba sarfetmeden huzur; o avluda oturabilmek, oraya kabul edebilmek, oradan sokağa çıkabilmek, oraya sığınmakla basbayağı mümkündür.
Haberler hızla değişse, sokağı sel götürse, kalabalıklar aksa dahi siz kendinizi gerçekleştirebilir, size verilene şükredebilir, yaratılış görevinizi idrak edebilirsiniz.
Orada sıyrılır ve akışa teslim olabilirsiniz.
Sizin gibilerin sizi bulduğu en güzel yer avlunuzdur.
Orayı düzenlemek, süslemek, yenilemek, orayı daha yeni farketmek bile olsa ilk görevimizdir.
Bugünün duası; istemeden veren Rabbimizin istediği olsun
Hayır, Allah’ın seçtiğindedir.
.
Arzu Leyal, dikGAZETE.com