Her hafta bu köşede ‘penceremiz’ engelsiz spor için aralanıyor.
Engelli vatandaşlarımız için yapılan görev ve sorumluluğumuz dahilinde, olması gerekenleri yansıtmaya çalışıyoruz.
Gerçekleştirilen her bir çalışma, ortaya çıkarılan sportif başarının da yansıması oluyor.
Peki, hiç mi, pişmanlık uyandıracak bir durum yok?
Tabii ki var.
İşte onlardan birisi Bayan Milli Takım Tenisçilerimiz ve onlara giydirilen kıyafetler...
TENİS BAYAN MİLLİ TAKIMININ KIYAFETİ...
2003-2004 yılları.
O zamanki adıyla Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nde Spor Uzmanı olarak İşitme Engelliler Federasyonu’nda görev yapıyorduk.
İşitme engellilerin uğraşabilecekleri branşlar için yaptığımız kısa bir araştırma sonucunda, neden ‘Tenis, Hentbol branşlarında Milli takımımız olmasın..’ düşüncesi ile faaliyetleri başlatmış ve uluslararası organizasyonlarda boy göstermeye başlamış olduk.
Tabii aradan yıllar geçti.
Geçtiğimiz günlerde ajanslara ‘Çağla Büyükakçay ve İpek Soyluoğlu, işitme engelli tenisçilere destek...’ başlığı altındaki habere konu olan bayan tenis milli takımı sporcularını giydikleri kıyafetler dikkatimizi çekti.
"Mini etek... Şort…" adına ne derseniz.
Diğer bayan sporcularımız gibi milli tenisçilerimize giydirilen açık-saçık kıyafetleri gördüğümde vicdanlarda burukluk, pişmanlık hissettik.
Sebebi ise, dün başlattığımız bir çalışmanın bugün karşılığını veriyor olması.
Kendi kendimize yönelttiğimiz soru şu; Bayanların spor yapmasına karşı değiliz. Fakat bazı branşlarda performans düzeyinde yer almaları, onların fiziksel ve ruhsal revizyona uğramalarına sebep oluyor.
Bu teniste de öyle, halter, voleybol, yüzme, güreş gibi üst düzey dayanıklılık isteyen branşlarda da öyle.
Bayanlarda spor; sağlık için hareket, egzersiz düzeyinde kalması en ideali.
Bir de spor branşlarında, özellikle Milli Takım düzeyinde giydirilen kıyafetler var ki, tam bir rezalet.
Bugün Bayan Tenis Milli Takımı sporcularının kıyafetlerini gördüğümüzde, nasıl bir ‘milli’ çöküşün içerisinde olduğumuza bir kez daha şahit olduk.
Bundan tam 13-14 yıl önce işitme engellilerin tenis oynaması için aracı olmasaydık, bugün bu pişmanlığı duymaz, vicdani rahatsızlık yaşamazdık!
Belki de 2000 yılında bayan sporcularımızın kılık-kıyafeti yüzünden Badminton raketini bıraktığımız gibi aracı olmasaydık, bayanlar böylelikle aracılığımızla tenis branşına bulaşmamış olur, bizler de bu konuda ‘Allah (cc) bizi affetsin...’ duasına mazhar olmazdık...
DURAN ARSLAN İSMİNİ İYİ TAKİP EDELİM!..
Marmara Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu yıllarında tanıştığımız Duran Aslan kardeşimiz ile dostluğumuz 20 yılı aşkındır sürüyor.
Aslan, kendini engelli sporuna adayan önemli bir değer. Akademik eğitimini engelliler yüzme branşında alan kardeşimiz, aralıksız bu görevi sürdürüyor.
Yakın bir gelecekte doktora çalışmasını aldığı Sofya Üniversitesi Spor Akademisinden mezun olacak.
Ve büyük öneme sahip akademik hizmetlerini seçkin bir üniversitemizde öğretim üyesi olarak sürdürecek, inşallah.
Tüm bunları niçin yazıyoruz.
Her defasında gündeme taşıyoruz ki milli seferberlik oluşturalım.
Uygulanıyor-uygulanmıyor tartışması ayrı bir konu belki ama, bu tür hamle ve atılıma eyvallah.
Yapılan çalışmalar işinin ehli ve riyakatlı kişilere teslim olmadığı zaman, problem orada başlıyor.
O nedenle ki engelliler için Duran Arslan ismi önem taşıyor, ön plana çıkıyor.
Bunu söz olsun diye dillendirmekten ziyade uygulamaları ile buna bizzat şahit olmaktayız.
Duran Aslan hocamız, çalışmalarını İstanbul Gençlik ve Spor Hizmetleri İl Müdürlüğünde yürütmekte.
Aslan’ın katılımıyla etkili olan Gençlik ve Spor Bakanlığı İl Müdürlüğünü tebrik ediyoruz.
Evet, sporu ehline teslim etmek hedefe emin adımlarla ilerlemek demek.
Bedensel, zihinsel, otizm ve diğer engelliler, Duran Aslan hocamız-kardeşimizin gözetiminde aldıkları yüzme eğitimiyle hedefine emin şekilde ilerliyorlar.
Sağ ve sol bacağı olmamasına rağmen, aldığı eğitimlerle su korkusunu yenerek 2020 Paralimpik Olimpiyatlarına emin adımlarla ilerleyen Berkin Kutlu, otistik olduğu için evden çıkamamasına rağmen hayatı yüzme sporu ile değişen Can Demirci, Duran hocamızın yetiştirdiği sadece iki isim.
Ne diyelim, onlar başaracak, onları takip etmeyi kendimize görev addedip, alkışlayıp, haberleştireceğiz inşallah…
Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com