Yıllar önce bir bayramda Çocuk Esirgeme Kurumu’nda çalışan bir arkadaşın davetiyle Çocuk Esirgeme Kurumu yurdunda kalan çocukları ziyarete gitmiştim.
Arkadaşım; “İstersen gelirken yanında şeker çikolata getir çocuklara bayram hediyesi verirsin” demişti. Şeker çikolata da aldım başka hediyelerde götürdüm.
Benden başka ziyaretçiler de vardı, anladığım kadarıyla birçoğu zamanlarını buralara adayan gönüllü insanlardı. Nereden anlamıştım?
Çünkü çocuklar hitap ederken “Aygül anne, Fatma anne” gibi isimlerle sesleniyorlardı. Dikkatimi çeken, kadın ziyaretçilerin daha fazla oluşuydu. İçlerinde hiç çocuk sahibi olmayan bayanlar da vardı.
Erkek ziyaretçilere “baba” dediklerini hiç hatırlamıyorum. Ama oradaki ortamı unutmam hiç mümkün değil, bir köşeye çekilip hıçkıra hıçkıra ağladığımı biliyorum.
Zonguldak’ta Kadir Tuncer…
Zonguldak’ta görev yaptığım yıllarda Kadir Tuncer isminde emekli maden işçisi, emek mücadelecisi Komünist yazar, aktivist, mali durumu fakir ama gönlü zengin güzel bir insan tanıdım.
En az dört beş yetim çocuğu evlatlık edinip, okuttuğunu, iş sahibi yaptığını ve evlendirdiğini duymak beni şaşırtmıştı.
Sözde “Müslüman Muhafazakâr” çevreme bakıyorum böyle bir örnek bile görememek beni kahrediyor.
Ey Müslümanlar! Yetimlere sahip çıkmak iftar sofralarında bin bir çeşit yemeğe başlamadan önce Besmele çekip hurma yutmaktan daha önemli Peygamber Sünneti değil mi?
Hayatımda hiç yetim çocuklara evini açan ‘Müftü’ye, Diyanet İşleri Başkanlarına rastlamadım. Ama Vaizler pamuklu minderlerini serdikleri minberlerden hep anlatır.
Hazreti Peygamber, bir bayram sabahı camiden evine dönüyordu. Sokakta bayramlıklarını giyinmiş, oynayan çocukları gördü. Fakat bir çocuğun durumu dikkatini çekmişti. Kenarda oturmuş, kirli ve eski elbiseler içinde diğerlerini seyrederken aynı zamanda ağlıyordu.
Hz. Muhammed (s.a.v.) yanına yaklaşıp; “Ağlama güzel çocuk, ne diye ağlıyorsun, sen niçin arkadaşlarına katılmıyorsun?”
Çocuk hüzünlüydü ve o hüzünle cevap verdi: “Ben yetimim, benim babam Uhud Savaşında şehid oldu.”
Yetimler yetimi Hz. Muhammed (sav) için bu kadarı yeterliydi.
Çocuğa duygulu gözlerle baktı ve “İstemez misin Ben baban olayım, Aişe annen olsun, Fatıma da kardeşin?” diyerek onu teselli etmeye çalıştı.
Çocuk; “Evet isterim” cevabını verdi.
Bunun üzerine Hz. Peygamber, yetimin başını okşadı ve ismini sordu. Çocuk “Büceyr” deyince Efendimiz, “Hayır. Senin ismin Beşir olsun” buyurdu.
Çocuğun elinden tutup, evine götürdü.
Yedirip içirdi, üstünü başını giydirdi, bir süre sonra sokağa çıkıp diğer çocukların arasına karıştığında, Beşir’deki değişikliği gören çocuklar merakla sordular:
“-Sen daha önce ağlayıp duruyordun. Şimdi nasıl oldu da böyle neşelisin?”
Beşir: “Açtım, doydum, çıplaktım, giyindim, yetimdim Resulullah babam, Aişe annem oldu” dedi. Bütün çocuklar gıpta ederek; “-Ne olaydı, bizim de babalarımız Uhud’da şehit olsaydı da, biz de böyle bir babaya kavuşmuş olsaydık.”
Peygamberimizin vefatına kadar Beşir Bin Akra onun yanında kaldı.
Resul-i Zişan'ın vefatından sonra Beşir için asıl yetimlik başlamış oldu.
Şöyle ağlıyordu: “İşte şimdi yetim kaldım, işte şimdi garip oldum”
Dışişleri ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı devreye girdi Irak cezaevlerindeki Türk çocukları Türkiye’ye iade edildi...
11 Ekim 2018’de “IŞİD terörü mağduru Türk çocukları, Türkiye tarafından kurtarılıyor!” başlıklı yazımda, Ocak 2016’da kurulan, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyeleri tarafından 22 Mart 2018’de hazırlanan ve tartışılan; “Yurt Dışında Yaşayan Türk Vatandaşı Olan ve Vatandaşlıktan İzinle Çıkmış Kadınların ve Ailelerin Sorunları ve Çözüm Önerileri” konulu Alt Komisyon Raporu’nda; anne, babası vatandaşlıktan çıkmış olması nedeniyle bu ailelerin 18 yaş altı çocuklarının, Türk vatandaşlığını kaybetmesi durumunun önüne geçilmesi için bazı yasal düzenlemelerin yapılması gerekliliğinden yola çıkarak, bu çocukların sahiplenilmesi konusunda iki önemli partnerin Dışişleri Bakanlığı ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olduğunu belirtmiştim.
Anne, babası Türk vatandaşlığından çıkmış veya çıkarılmış çocuklar sorunu gibi önemli ama pek örneği bulunmayan bir başka kanayan yaranın da, Türk vatandaşlığından ayrılmadan yurt dışına çıkarak eşi ve çocuklarıyla terör örgütlerine katılanlar olduğunu söylemiştim.
İstesek te istemesek te Türkiye; Irak ve Suriye’de bu “de-facto" durumla yüz yüze. Dışişleri Bakanlığı ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın eşgüdümlü çalışmasının Türkiye’nin imajı açısından ne kadar önemli olduğu söylenebilir.
Bu yazının yayımlandığı tarihte geçtiğimiz yıl 11 Aralıkta, Irak'ta ebeveynleri terör örgütü IŞİD'e katılan 17 Türk çocuk, Irak'ın başkenti Bağdat'tan Ankara'ya getirilmişti.
Bağdat'taki Salihiye Yetimhanesi'nde bulunan 5’i, 3 yaşın altındaki 17 Türk çocuk Ankara'ya getirilerek Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı yetkililerine teslim edilmişti.
188 Türk çocuğu Bağdat’tan Ankara’ya getirildi...
Aileleri IŞİD mensubu olduğu iddia edilen 188 Türk vatandaşı çocuk, Irak tarafından Türkiye’ye iade edildi.
Çocukların iadesi, Türkiye ve Irak hükümeti yetkililerinin ve UNICEF temsilcilerinin de bulunduğu bir ortamda gerçekleştirildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın davetiyle Türkiye’yi ziyaret eden Kürt asıllı Irak Cumhurbaşkanı Berham Salih’in konuyla bizzat ilgilendiği ve geçtiğimiz Çarşamba günü Iraklı bir yargı yetkilisinin Bağdat’taki havaalanında çocuklar uçağa bininceye kadar hazır beklediği belirtildi.
Türk Vatandaşı çocukların, IŞİD şüphelisi aileleri tarafından Irak’ta bırakıldığı, bazılarınınsa yasadışı olarak sınırı geçme suçundan yargılanarak cezalarını çektikleri açıklandı. Irak yasalarına göre 9 yaşını dolduran çocuklar işledikleri suçlardan dolayı yargılanıp ceza alabiliyor.
Irak’ta yargılanan yaklaşık 1.100 civarında anne ve babası İŞİD üyesi çocuk var. Bu çocukların en küçükleri, anneleriyle birlikte hapiste.
En az 7 çocuğun hapishanedeki kötü koşullar nedeniyle öldüğü söyleniyor. Yüzlerce çocuksa yasadışı ülkeye girmek ve IŞİD için savaşmak gibi çeşitli suçlardan yargılanıyor.
Türkiye’ye iade edilen ve yaşları 9 ile 18 arasında değişen 188 çocuktan bazılarının birkaç aydan 15 yıla kadar varan cezalarla yargılandıkları Bağdat’taki çocuk cezaevinden çıkarılarak Türkiye’den gönderilen uçağa bindirildi.
Türkiye'nin Bağdat Büyükelçisi Fatih Yıldız, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı yetkililerinin Türkiye’ye getirilen çocukları, aileleri, akrabalarıyla bir araya getirmek için çaba göstereceğini belirtmişti.
Çocuk Mahpuslar gerçeği unutulmasın!..
Türkiye’de 293 kapalı ceza infaz kurumu, 70 müstakil açık ceza infaz kurumu, 3 çocuk eğitim evi, 8 kadın kapalı, 5 kadın açık, 7 çocuk kapalı ceza infaz kurumu olmak üzere toplam 386 cezaevi mevcut.
Toplam mahpus sayısı ise, 240 bin civarında. Bunun 10 bini kadın, bunlardan yaklaşık 150 kadarı da kız çocuğu. Çocuk Mahpuslar sorunu iki boyutlu. Birincisi; annesiyle birlikte hapse giren çocuklar. İkincisi ise; tutuklu ve hükümlü çocuklar. Mahpus çocukların sayısı son yıllarda hızla arttı.
Son olarak 3 bin 100 gibi bir rakamdan söz ediliyor. Ayrıca anneleriyle hapishanede yaşamak zorunda kalan 0-6 yaş arası çocuklar da var. Günümüzde bu sayı 750 civarında.
Yetim ve Mahpus çocukların annesi Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk…
Kabinedeki en donanımlı ve başarılı bakanlardan biri de Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk.
Ekranlarda görünmeyi pek sevmiyor.
İşine odaklı.
Deyim yerindeyse kılı kırk yarıyor.
Kriterleri, “Kılıçtan keskin kıldan ince”; yani o kadar hassas. Devlet umuru görmüş bir aileden geliyor.
Bakan Selçuk’un babası Atilla Koç; Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun. Ulubey, Nusaybin ve Bayındır'da kaymakamlık, Siirt ve Giresun'da valilik, Konya'da Emniyet Müdürlüğü yaptı. İçişleri Bakanlığı Müşavirliği ve Refahyol Hükümeti nde Başbakanlık Müsteşarlığı görevinde bulundu.
3 Kasım 2002 seçimlerinde AK Parti'den milletvekili seçilen Koç, 21 Şubat 2005'te Erkan Mumcu'dan boşalan Kültür ve Turizm Bakanlığı'na atandı.
59. Hükümet Kültür ve Turizm Bakanı, TBMM 22. ve 23. Dönem AK Parti Aydın milletvekilliydi.
Bakan Selçuk’un öğrencilik hayatı başarılarla dolu.
Türkiye 49.su ve tam burslu olarak kazandığı Bilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden İktisadi ve İdari Bilimler Fakülte üçüncüsü olarak mezun oldu. 2000 yılında Michigan Üniversitesi ekonomi doktorasına burslu olarak kabul edildi.
Alan değiştirerek Teksas Üniversitesi’nde işletme doktorasına başladı; araştırma görevlisi olarak işletme ve muhasebe dersleri verdi.
Aynı üniversitede Muhasebe ve Enformasyon Sistemleri üzerine yüksek lisansını tamamladıktan sonra İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) organlarından İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi'nde (SESRIC) çalıştı.
Göreve atanmadan önce İslam İşbirliği Teşkilatı İstatistik ve Enformasyon Direktörü olan Selçuk, Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine yönelik birçok projenin ve kapasite geliştirme programlarının koordinatörlüğünü üstlendi.
Toplumsal cinsiyet, demografi, işgücü, çok boyutlu yoksulluk ölçümleri, eğitim ve inovasyon, bilgi performans sistemleri, bankacılık ve finans, kalkınma yardımları gibi çeşitli konularda sosyo-ekonomik veri tabanları, anketler ve raporlar hazırladı.
Bu listeyi uzatmak mümkün.
Eskilerin tabiriyle; on parmağında on hüner.
Biliyorum ‘Bayram programı’ çerçevesinde yetkililer bayramlaşma protokolünü uygulayacak. Valiler, Belediye Başkanları, Kaymakamlar ve AÇSHB İl Müdürleri huzurevini ve çocuk yurtlarını ziyaret edecek. Ancak hiç biri çocukları evine davet etmeyecek, onlarla vakit geçirmeyecek.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un konumu gereği, bu bayram öncesi toplumda farkındalık oluşturacak bir örnek bir davranışta bulunmasını kim arzulamaz?
Kız ve Erkek çocukları bayram süresince yanında misafir etse “Aişe validemiz” gibi onların annesi, eşi Prof. Dr. Ali Aydın Selçuk da babası olsa.
Tüm illerin valileri, belediye başkanları da bu güzel etkinliğe destek verseler.
Ne Güzel olurdu! Benimkisi temenni.
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete