Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 8 Kasım 2020 tarihinde Şuşa şehrinin 28 sene sonra geri alınmasıyla ilgili önemli bir konuşma yaptı…
İlham Aliyev konuşmasında, “Şuşa'yı işgalden kurtardık. 28 yıl sonra ezan sesi duyulacak. Bu zaferi savaş meydanında kazandık, müzakere masasında değil. İşgalcileri topraklarımızdan kovuyoruz, kovacağız” dedi.
Gerçekten Türkiye’nin -bilinen ve bilinmeyen- yardımlarıyla iyi bir operasyon yöneten Aliyev, bizleri çok sevindirdi…
Temennimiz, bu operasyonla Nahçıvan koridorunun da açılarak, Türkiye’nin direk kara bağlantısının Azerbaycan ve diğer Türk devletlerine ulaşmasıdır...
Aliyev’in 20 dakikalık görüntülü konuşmasını televizyondan seyrettim; belki de çoğumuzun fark etmediği önemli bir konu beni bir hayli rahatsız etti…
Azerbaycanlıların, zalim Sovyet Rusya’nın bütün asimilasyonuna rağmen öz dilini muhafaza etmesi, bizleri memnun etmiştir...
Aliyev’in -Rusya’nın hoşuna gitmese de- Rusça yerine sürekli Türkçe konuşması da dikkat çekicidir...
Üstelik Türkiye ile dil olarak da bir ortak nokta kurma gayretini hissettiğim için gerçekten çok sevindim…
Bir toplumun tarihini muhafaza etmesi, güzel olduğu kadar çok da önemlidir... Çünkü tarihini kaybeden, kültürünü de gençlerini de kaybeder...
TDK (Türk Dil Kurumu) TARİHİMİZİ GÖMÜYOR!..
Dilimizdeki değişikliğe, Azerbaycan’ın ve de Aliyev’in yetişmesi zor görülüyor...
Çünkü Aliyev’in kullandığı kelimeleri TDK, çoktan tarihe gömdü ve çöpe attı... Şimdi ise TDK, geri kalan kelimelerimizi hızlı bir şekilde değiştirme gayreti içinde...
Üstelik siyasilerimiz de bu durumu desteklemeye devam ediyor...
Muhafazakâr münevverlerimizin bile dilinde olanak, olasılık, yaşam, anımsamak, koşul, yanıt gibi kelimeler boy gösteriyor...
Şu anda ise Türk Dil Kurumu, Azerbaycan dâhil, Türk ve İslam ülkelerinin ortak binlerce senedir kullandığı “cevap” kelimesini çöpe atmaya çalışıyor ve yerine hiçbir Türk-İslam ülkesinde kullanılmayan “yanıt” diye alakasız bir kelimeyi ısrarla yerleştiriyor...
Ben, Aliyev'in bu konuşmasında bazı kelimelere dikkat çekmek istiyorum:
Mustakil, azad, iktisat, ebedi, hoş, sadık, destek, menzil, kabiliyet, dahili, galebe, meydan, manevi, talep, nüve, şehir, menfur, namert, harp, tenkid, muasır, sübut, nifak, hürmet, rehber, tecrid, kifayet, müdafa, istihsal...
Yukarıdaki kelimelerin çoğu TDK (Türk Dil Kurumu) tarafından tasfiye edilerek, bizlerin Türk cumhuriyetleri ve İslam milletleriyle ilişkisini baltalamıştır... İletişimde ortak noktalarımız göz göre göre yok edilmektedir...
Türk ve İslam topluluklarıyla ortak iletişimiz olan kelimelerin çoğu TDK tarafından kaldırılmaktadır...
50 sene önceki kitaplarımızı bile anlayamaz hale geldik...
Bence sorgulanması ve cevap aranması gereken önemli konuların başında bu problemin ele alınması lazım, aksi takdirde atılan ve yeni üretilen uyduruk kelimeler yüzünden, giderek zayıflatılan dilimiz yüzünden kültür ve tarihimizi tamamen kaybedebiliriz...
50 senede TDK yüzünden en az 50 bin kelime kaybettik...
Kelime tasfiyeciliği yüzünden felsefe, bilim, sanat ve edebiyatımız çıkmaza girmiştir...
Değişen dillere zaten büyük eserler emanet edilemiyor...
İnsanlarımız kelime kayıpları yüzünden kendilerini ifade edemez hale düşmüştür...
Şu anda gençlerimiz kütüphanelerimizdeki kitaplarımızı okuyamaz durumda…
Şu anda yazdığımız kitaplar bile 20-30 sene sonra okunamayacak duruma gelecektir...
Sonuç:
Yetkililere şimdiye kadar ulaştırdığımız ve de gazetelere yazdığımız -dil problemiyle ilgili- dokümanlarla kimse ilgilenmedi...
Türk toplumunun bunu ciddiye alarak, konuyu sürekli gündeme getirmesi, geleceğimiz için çok önemli...
Siyasetçilerimiz ise maalesef bu konuda sınıfta kalmıştır...
.
Raşit Anaral, dikGAZETE.com