Avrupa’da kaos kapıda!
MOSKOVA
Avrupa Birliği üyesi 27 ülkede, 720 sandalyeli Avrupa Parlamentosu için 6-9 Haziran tarihleri arasında seçimler düzenlendi. Resmi olmayan ilk sonuçlar AP’de merkez partilerin çoğunluğu koruyacağına ancak Avrupa karşıtı, popülist ve aşırı sağcı partilerin geçmiş dönemlere kıyasla önemli bir kazanım elde etmelerine neden oldu.
İlk sonuçlara göre merkez-sağdaki Avrupa Halk Partisi’nin (EPP) en büyük grup olarak kalması, merkez-soldaki Sosyalistler ve Demokratlar İlerici İttifakı’nın (S&D) ikinciliği koruması bekleniyor. Ancak aşırı sağdaki iki grup olan Avrupalı Muhafazakarlar ve Reformistler (ECR) ile Kimlik ve Demokrasi’nin (ID) güç kazanacağı görülüyor.
Bunlara ek olarak, bugün herhangi bir gruba dahil olmayan radikal sağ partilerin de parlamentoda temsilinin artması öngörülüyor.
Bu sonuçların ardından AB’nin lider ülkeleri konumundaki Fransa ve Almanya’da da kriz patlak verdi. Fransa’da aşırı sağdaki Marine Le Pen’in partisi Ulusal Birlik (RN), 2019’daki son seçimlere kıyasla 10 puan yükselişle yüzde 31,5 oy aldı. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un liberal kanattaki partisi Rönesans ise yüzde 15’te kaldı.
Büyük bir hezimet alan Cumhurbaşkanı Macron, parlamentoyu feshetme ve erken genel seçime gitme kararı aldı. Ülke, 30 Haziran-7 Temmuz tarihlerinde seçime gidecek.
Almanya’da, aşırı sağdaki AfD oy oranını 5 yıl öncesine göre yüzde 5 civarı artırarak yüzde 16’ya yükseltti. Seçimlerin öncesinde öncesi Nazileri aklayan söylemleri nedeniyle AfD, Avrupa Parlamentosu’ndaki aşırı sağcı grup ID’den atılmıştı. Şimdilik grup dışı kalan partinin parlamentoda 17 milletvekiliyle temsil edilmesi bekleniyor. Başbakan Olaf Scholz’un partisi SPD ise rekor seviyede düşük oyla yüzde 14’te kaldı ve üçüncü parti oldu.
İtalya’da aşırı sağın temsilcisi olarak tanımlanan İtalya Başbakanı Georgia Meloni'nin belirleyici pozisyonu nedeniyle aşırı sağdaki İtalya'nın Kardeşleri partisinin yğzde 26 ila yüzde 30 oy alarak merkez sol rakiplerini geride bıraktı.
Avusturya'da da popülist sağ partiler, Avrupa seçimlerinde çarpıcı kazanımlar elde etti.
Hollanda'da Geert Wilders'in aşırı sağ partisi, Sol-Yeşiller ittifakının ardından ikinci sırada yer aldı. Birçok ülkede ise başa baş veya diğer partilerin zaferleri söz konusu.
Bu sonuçlara dayanarak Avrupa Birliği’nin yapısını irdeleyecek değiliz.
Bu kendi iç işleri.
Ancak gördüğümüz şu; Avrupa Birliği, Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı özel askeri operasyonların ardından güç kaybetmeye ve belirsizliklerin içinde kaybolmaya başladı.
Hiçbir zaman bağımsız bir siyasi tavrı olmayan Avrupa, NATO ve ABD’nin yönlendirmesiyle Kiev’e birçok yönden destek verdi. Paralı askerler, sivil can kayıplarına neden olan ağır zırhlı silahlar ve roketler, politik destekler ve mali destekler bu karmaşanın en büyük nedenlerinden biri.
Orta Doğu’da, Libya, Tunus, Mısır ve Suriye ile devam eden çatışma ortamında ABD’nin kuyruğuna takılan AB, bu başarısız politikaların sonuçlarını yaşamaya başladı. Mülteci sorunları, mali sorunlar, enflasyon, üretim rekabetinin kaybedilmesi, sağlık sorunları, sınır güvenlikleri gibi birçok sorun halka yansımaya başladı.
Örneğin; Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı özel askeri operasyonlar sırasında halk önce Kiev lehine sokağa döküldü ancak kendi ambargoları nedeniyle Rusya ile özellikle petrol alanında yaşanan kriz halkı derinden etkiledi. Çabuk unutmamak lazım, Avrupa halkı Ukrayna’daki çatışmaların ilk zamanlarında ısınabilmek için sobalar kurup, odun yaktı.
AB’nin Ukrayna politikalarının hiçbir zaman kendi halkları tarafından kabul görmediğini defalarca söyledik. Buna rağmen Almanlar, Kiev rejimine tanklar, Fransızlar paralı asker ve zırhlı araçlar, birçok ülke de hava savunma sistemleri göndermeye devam etti.
Savaşın uzamasını isteyen Avrupa, aslında kendi savaşının da kapısını araladı.
Avrupa’da artık politik gerilim tırmanıyor.
Hemen hemen her ülkede sokaklarda tekrar çatışmalar görebiliriz. Avrupalı liderler ne Kiev rejiminden desteğini çekip, huzur yönünü tercih ediyor ne de mülteci krizi gibi krizlere çözüm üretiyor.
Bu siyasi krizlerin sonu mutlaka kaos olacak gibi görülüyor…
Orta Doğu’da, İsrail’in Gazze’deki operasyonları da AB’nin kafasını karıştırdı.
Bireysel olarak birçok üye ülke, Filistin devletini tanımaya başlasa dahi AB’nin Filistin sorununa dair bir çözüm önerisi veya elini taşın altına koyma hamlesi yok.
Peki Avrupa’daki mülteciler ne olacak?
Bu insanları, savaşın sona erdiği ülkelere geri gönderme planı var mı?
Avrupa halkı, artık liderlerinden somut adımlar bekliyor.
Ancak Avrupalı siyasilerin, halklarına dair politikalar üreteceğini bu seçimlerden ders çıkaracağını düşünmüyorum.
Rusya’ya bakarsak eğer hala Avrupa’da istikrarın bel kemiği olarak görülen ülke Rusya kaldı.
Avrupalılar bu kriz ortamında kolayca bu sorunu aşabilir. Öncelikle Kiev rejimine verilen desteğin yeniden ele alınması gerekir. Savaşın uzaması değil sonlanması üzerine adımlar atılmalı.
Mülteciler için geri dönüş teşvikleri gibi planlar oluşturulabilir.
Avrupa’da refahın tekrar oluşması için Rusya ile ticari bağların güçlendirilmesi ve Rusofobi üzerine inşa edilen siyasi söylemlerden vazgeçilmeli.
Türkiye gibi dinamikleri olan ülkeleri reddetmek yerine bu ülkelerle iyi işbirliğine giren Avrupa, elbette güçlü ve ferah bir dönemin de kapısını aralar.
NATO ve ABD’nin yanlış kararlarına da dur denilmeli.
Olması gereken politik tavra dönmesi durumunda Avrupa, büyük bir sorunu aşabilir.
Ancak şu durumda yeni bir kaosun içinde kaybolan bir Avrupa’yı görebiliriz.
.
Erhan Altıparmak, dikGAZETE.com