Araplar da kavim kavim. Yanlış kullanmadım evet, kabile kabile değil, kavim kavim. Doğrudan İsrailoğulları ile akraba olanları var ki onlar etnisite olarak semitik.
Kısacası günümüzde Suudi Arabistan coğrafyasında yaşayan Arap nüfusun kökeni büyük ölçüde İsrailoğulları’na dayanıyor.
Önceden Afrika’da ve Ortadoğu’da farklı kavimlerden olmalarına rağmen, Arapların yayılma döneminde baskın lisanın Arapça olması nedeniyle Arapçayı benimsedikleri için Araplaşanlardan söz edilebilir.
Örneğin Mısır coğrafyasında yaşayan toplumun büyük bir çoğunluğu Firavunların halkı Kıptilerin soyundan gelir.
Yine Araplaştırılan Kuzey Afrika halkı, kendilerine “Özgür İnsan” anlamına gelen Amazigh ve çoğul anlamda “İmazighen” der. Onlar da Arap değildir ama Araplaş-tırıl-mışlardır.
“Arapça Allah’ın dili” diyenlerin bilinçaltında Arapça’nın asıl kaynağı olan İbranice’nin “Allah’ın lisanı” olduğu şartlanmışlığı yatar.
Ermeni Şakşakçısı Hristiyan Gassanilerin torunu Gassan Şerbil…
Gassan Şerbil kim biliyor musunuz?
Uzun yıllar Londra’da yayımlanan Arap El Hayat gazetesinin Genel Yayın Yönetmeniydi.
Lübnan İçişleri Bakanlığı görevinde bulunan Mervan Şerbil’in akrabası. Aile kökleri Suriye Hristiyan Araplarının kurduğu Gassanilere uzanıyor.
Cemal Kaşıkcı’nın yakın dostlarından olmasına rağmen, esrarlı şekilde yoklara karışması hususunda Riyad rejiminin ihmali ve dahliyle ilgili gerçeğe yakın bir cümle dahi yazmadı.
Şimdilerde Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni. Bir ayağı Londra’da bir ayağı Beyrut’ta, bir ayağı Riyad’da. Kaç ayağı olduğunu boş verin kaç yüzü var ona bakın?
Fehmi Koru’nun arkadaşlarından.
İkisi de birbirinin bilgi ve haber kaynağıdır.
Fehmi Koru, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı sıfatıyla Çankaya’da oturduğu günlerde kankisine röportaj bile ayarlamıştı. Hey gidi günler heyyy!..
Gassan Şerbil’in gazetesi Şarku'l Avsat Ortadoğu’da algı operasyonları yapar…
Şarkul Avsat, Arap dünyasının önde gelen günlük gazetelerden biri. 4 kıtada 14 şehirde her gün eş zamanlı olarak basılıyor.
1978’de Londra’da, Suudi sermeyesiyle yayın hayatına başlayan Şarkul Avsat, dünya çapında birçok büyük şehre aynı anda uydular aracılığıyla yayın yapan günlük ilk Arapça gazete unvanına sahip.
Ayrıca “Washington Post”, “USA Today” ve “Global Viewpoint” prestijli uluslararası kurumların haberlerini Arapça olarak yayınlama hakkına sahip tek gazete.
Yayın çizgisi Suud Hanedanı’nın politikasını esas alır. Suudilerin politikasını kim belirliyor ise yayın çizgisini de o belirler.
Şarkul Avsat gazetesi sık sık terörist başı Fetullah Gülen röportajlarının yanı sıra fikir ve görüşlerine de yer vermesiyle biliniyor.
Gassan Şerbil’e göre Türk diplomatların katili cani "Ermeni Mücahit"!…
Gassan Şerbil’in yayınlanmış birçok kitabı mevcut.
Türk kamuoyu onun “Esrar: Es Sanduk el esved/ Sırlar: Kara kutu” kitabına aşina.
Kitabında diyor ki; Atina‘da Henri Titizian müstearıyla yaşayan Agop Agopyan, Filistinliler arasında da Mücahit lakabıyla veya kod adıyla anılmış ve tanınmıştır. 1970‘li yıllarda ve sonrasında yaklaşık olarak 30 kadar Türk diplomatı öldürmüştür.
Araplar çıldırmış olmalı!..
Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni Gassan Şerbil, gazetesindeki köşesinde dün yayınladığı, terör örgütü DAEŞ/IŞİD’e övgü mü düzdüğü ağıt mı yaktığı belli olmayan “Bağdadi Devleti’nden Yalnız Kurtlar’a” başlıklı makalesinde Türk düşmanlığı yapıyor.
İngiliz hempası diyor ki, “DEAŞ bölgeyi geçmişin derinlerinden gelen bir deprem gibi vurdu.
Tarihin ve çağın aksi yönünde ilerlediği çok açık olan bu gizemli siyah ordu, “El-Kaide” kültüründen, Saddam Hüseyin rejiminin düşürülmesinden, Bağdat’ı ele geçiren intikam politikalarından, Suriye devletinin kanlı bölünmüşlüğünden, DEAŞ ve benzerlerinin Suriye sahasına geçmesini sağlayan Türkiye geçidinden doğmuştu.”
İngiliz Suudi yapımı yeni kurgu: DAEŞ/IŞİD Made İn Türk yapımı…
Devam ediyor, şerbetli şer cedli Gassan; “DEAŞ’in öyküsü daha yazılmadı.
Bu öykü, onunla savaşanlardan, ona sızanlardan, onun canavarlığını kendi amaçları için kullanmaya çalışanlardan, onun doğmasına neden olan politikalarına gerekçe olarak yine onun varlığını gösterenlere kadar birçok tarafın yer aldığı karmaşık bir öyküdür.
Aralarında Suriyeli Kürt lider Salih Müslim’in de bulunduğu bazı isimler ise DEAŞ’ın istihbarat kurumlarının içinde cirit attığı bir süpermarkete dönüştüğü görüşünde.
En çok da Türk istihbaratına odaklanıyorlar.”
Adam en azından aklına geleni konuşuyor. Bizi yormuyor, açıkça söylüyor.
Mesut Barzani’den “esir IŞİDlilerle görüşme izni”ni koparıyor!.. Amacı Türklere çamur atmak…
Gassan hikayesine devam ediyor;
“Hilafet Devleti” kurduğunu iddia eden bu örgüte katılmak için çok uzak yerlerden gelen bir DEAŞ üyesi ile konuşmayı daha çok istiyordum.
Bu nedenle 2017 yılının ağustos ayında Mesud Barzani’den Erbil’deki Terörle Mücadele Merkezi’nde tutuklu bazı DEAŞ üyeleri ile röportaj yapma izni istedim.
O da bunu memnuniyetle kabul etti.
Çinli S.K.K, ailesi ile birlikte Doğu Türkistan’dan Türkiye’ye geldiğini ve burada hiç parası kalmamış olmasına rağmen örgütün Türkiye’deki hücrelerinin masraflarını karşılayarak kendisinin Rakka’ya ardından da Telafer’e ulaşmasını sağladığını söyledi.
Telafer’de kendisini “Ebu Hacer Türkistani Kampı”na gönderdiklerini ve silah eğitimi de dahil bir “şeriat eğitimine” tabi tutulduğunu anlattı.
Çin’de bulunmadığını söylediği dinini özgürce yaşama imkanına kavuşacağını ve kendisine benzeyenlerin yaşadığı bir “devlet” bulabileceğini düşündüğü için DEAŞ’a katıldığını söyledi.
Sonunda kandırıldığını ve varlığını iddia ettikleri şeyi bulamadığını itiraf etti.
Kublan Ozak Hasan ise Kazakistan’dan gelmiş ve yine Telafer’e gönderilmiş.
Orada Özbekistan, Tacikistan, Dağıstan, Türkmenistan ve Çeçenistan’dan gelen ve kendisi gibi Rusça konuşabilen kişiler ile karşılaşmış.
Kazakistanlı Kublan, askeri operasyonlara katıldığını itiraf etse de bireysel öldürme eylemlerinde yer almadığını vurguladı.
Bağdadi Devleti’nde kendisine anlatılanları bulamadığı için hayal kırıklığına uğradığını belirtti.
Amerikalı R. K., Trinidad’da dini eğitim almış.
Yıkıntılar arasında Suriyeli yaralı bir kadınının Müslümanları yardıma çağıran videosunu YouTube’da izlediğinde doktor olan eşi ile birlikte Türkiye’ye gelmeye karar verdiğini, orada örgüt hücrelerinin kendilerini beklediğini ve DEAŞ’ın kontrolü altındaki bölgelere ulaştırdığını söyledi. Kampta “şeriat eğitimi” aldığını aktardı.”
Kısacası DAEŞ/IŞİD terör örgütünün Türkler tarafından kurulduğu, insan kaynaklarının Türkler tarafından oluşturulduğu ve Türkiye’nin her türlü imkan ve kolaylığı sağladığı iddia ediliyor.
Yerseniz!
Gerçekten de bu Araplar çıldırmış olmalı!..
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete