Evlenecek genç kızlara acizane bir nasihatim var..
Eğer anneniz hayattaysa, çeyizinize mutlaka kirli bir anne yazması koyunuz.
Kokuların, Ademoğlu üzerinde nasıl bir etkisi olduğuna dair uzun uzun bilimsel yazılar yazılır da anne kokusunun, evlat üzerinde ne büyük bir tesiri olduğunun yazılmışlığını henüz görmedim hiçbir kitapta.
Dünyanın en temiz, en saf, en samimi kokusudur annemizin kokusu..
Bazen pişmanlık kokar, bazen hasret.. Ama ne acı ki; hep pişmanlıktır o koku..
İnsan, bazen en incindiği anda, bazen evladı yüzüne kapıyı çarptığında, bazense sadece fasulye doğrarken.. Ama hep çıkar kalbinden o acı cümle.
- SEN HAKLIYDIN ANNE!..
Hani bazı sözler vardır, öylesine söylenmiştir ama bir yaralı yüreğe denk gelirse o kişiyi saatlerce boşluğa baktırır..
İşte tam da böyle bir söz okudum geçenlerde, saatlerce boşluğa baktıran.
"Annemi de çok üzdüler, ama ertesi sabah kalkıp kahvaltı hazırladı." İşte tam olarak buydu annelerimiz.
Cefa görseler de vefa gösterdiler.
Sanki kalpleri yok gibiydi değil mi?
Ne duyarlarsa duysunlar sustular herşeyin karşısında.
İnsan ne kadar incittiğini, kendisi incinince anlıyor sanırım.
Sonra kalp kırmak ne ağır geliyor.
Belki de bu sebeple üzüldüler ama hiç üzmediler..
Ben bir anne ve baba bilirim, evlatlarının canı tavuk isteyince paraları sadece tavuğun iki budunu almaya yeten.
Evde başka bir şey olmasını bırakın, evde buzdolabı dahi yok..
Evlatları yiyene kadar “biz tokuz” diyen ve sonra o kemikleri kemiren..
“İyi ki ben o evlat olmuşum, iyi ki annemin avuç içlerini okumuşum” diyorum bazen..
İlim, maneviyat inanın iki satır kitap okumakla, 3-5 konferans gezmekle alınacak değerler değildir bana göre..
Bilmek, öğrenmek önce anneyi anlamakla başlar.
Alın çizgilerini görmek, avuç içlerini koklamakla.
Bazen buna çok geç kalır insan.
Dönüp baktığında bir avuç topraktan başkasını göremez.
Ama anne o, anne..
O zaman ise ruhlarını gönderirler evlatlarının peşinden..
Bedeni yoksa da ruhu koşar gelir ardından..
Zamanında öylesine dualar bırakmışlardır ki ölene kadar çınlar kulaklarda..
En zor anında, bir duası, çekip kurtarır seni düşeceğin o kuyudan..
Çünkü;
Annedir o, anne!..
Eğer şanslı olanlardan isek, gidip nefeslerini dinleyelim, saçlarını koklayalım..
İhsanda bulunalım ki Rabbimiz tarafından affolunmaya, rahmetini ummaya en güzel sebeptir anneye hürmet.
“Haklıymışsın” diyelim..
-Sen haklıymışsın..
-Affet, dua et!..
Annesini kaybeden kardeşlerim ise üzülmesinler ki bu dünyada annesine doyamamak bir Peygamber sünnetidir..
O öyle bir imtihandır ki;
Bir gün, Allah Rasulu Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimiz, EbuBekir RadıyAllahu anh efendimizin kulağına;
“Keşke yapabilseydim, keşke yapabilseydim!..” diye fısıldar.
EbuBekir RadıyAllahu anh ise telaşla;
“Anam babam sana feda olsun, söyle Ey Allah'ın Rasulu nedir bu hemen yapalım!” dediğinde Efendimiz;
“Ben (nafile) namaza dursaydım da, anam-babam yahut ikisinden biri "Muhammed, Muhammed" diye seslenseydi.
Ben de "Efendim Annem, efendim Babam" diyebilseydim.” diye hüznünü dile getirmiştir.
Düşünebiliyor musunuz!..
Koskoca kainatın efendisi, yer-gök ehli hizmetinde, ancak yüreğindeki yara, bir kez olsun "annem" diyebilmek.
İşte bizler böyle bir dünyada "anne" nimeti ile nimetlendirildiğimizi dahi fark edemiyoruz.
Dilese dağlar altın ve gümüş olup peşinden yürüyecek olan o kutlu Peygamber "anne" kelimesini söylemeye hasret gitti bu dünyadan.
Rabbim annelerimizin hakkını ödeyebilmeyi, onları memnun ederek ahirete gitmeyi bizlere nasip eylesin..
.
Yağmur İbiç (Mirzayeva), dikGAZETE.com
“Annem!”, demeye, hasret, bir, Peygamber,’in, Ümmeti, olduğunu, biliyor, musun,!..,Yağmur, İbiç, Mirzayeva, yazdı,..., #YağmurMirzayeva, #Annem,