Ankara Savaşı Sonrası Timurlenk -Tarihî Coğrafya Çalışması-

Ramazan Topraklı

3 yıl önce

ANKARA SAVAŞI SONRASI TİMURLENK

(Tarihî Coğrafya Çalışması)

Özet:

Ankara Savaşı’nda galip gelen Timurlenk, İzmir üzerine yürürken, Sivrihisar, Seyitgazi, Kütahya ve Denizli yoluyla gitmiştir. 

İzmir’deki Lâtin kalesini aldıktan sonra da Denizli üzerinden Uluborlu’ya gelmiş; Uluborlu kalesinden sonra, Eğridir ve Nis (Yeşilada) kalelerini almış, Kemer Boğazı, Bozdurmuşbeli ve Çay üzerinden Akşehir’e gitmiştir. Oradan da Ilgın, Kadınhanı, Sultan-hanı üzerinden Aksaray yakınlarında bulunan ve hasta olan şehzâdesine ulaşmıştır.

-Anahtar Kelimeler: Ankara Savaşı, Yıldırım Bayezid, Timurlenk

Abstract:

Timur the Lame, the victor of the Battle of Ankara, proceeded to İzmir campaign by the route of Sivrihisar, Seyitgazi, Kütahya and Denizli. After taking the fortress of İzmir from the Latins, he went to Uluborlu via Denizli and after taking Uluborlu, Eğirdir and Nis fortresses, he went to Akşehir via Kemer Strait, Bozdurmuşbeli and Çay. From there, he joined his prince who was lying sick at the viscinity of Aksaray, marching via Ilgın, Kadınhanı and Sultanhanı.

Key Words:  Battle of Ankara, Yıldırım Bayezid, Timur the Lame

.

Giriş

5 (4) Kasım 1833 Pazartesi günü Uluborlu’ya gelen İngiliz Anglikan Papazı Arundel, şöyle der:

Uluborlu, Timurlenk tarihinde Uluk Borlug adıyla sık sık zikredilir ve İzmir’in kuşatılması ve yerle bir edilmesinden sonra Timur, Sultanhisar’a (antik Nysa) geldi ve orada çok sayıda köylünün kılıçtan geçirilmesini emretti.

“Timur ve maiyeti Uluborlu yolunu tuttu, orada onlara kışlağından gelen Mirza Şahruk katıldı. Bu yer daha teslim olmadığı için, Timur buraya saldırma emri verdi. Burası kısa sürede alındı. Emir Celâl İslâm bir okla öldürüldü, bütün erkekler kılıçtan geçirildi, burası yerle bir edildi, kadınlar esir alınıp götürüldü” (Timur Bey Tarihi, c.2, s. 282). (Sultanhisar hakkında bir hata var; bu yer, Çivril-Homa ve Sundurlu yanı olmalıdır. RT)

Timurlenk’in Yıldırım’a mektubu: “Kartala diklenen güvercin kendini mahveder. Senin gibi sıradan bir şehzade bizimle uğraşabilir mi? Sen, herkesin malûmu, gerçek kökenin denizci bir Türkmen’den öteye gitmez. Düşüncesizliğin yelkenlerini indirip pişmanlık çapasını samimiyet limanına -ki bu güvenlik limanıdır- atsan iyi olur, yoksa öcümüzün fırtınasıyla müstahak olduğun ceza denizinde yok olursun”. 

Yıldırım’ın cevabı: “Yerin ve göğün muazzam hâkiminin sonsuz lütfuyle, siz ekselansları Asya imparatorluğu tahtına çıkarıldığı için, size canı gönülden kayıtsız şartsız itaat kesin kararımızdır. Ve eğer, bundan önce, görevimizde kusur ettiysek, bundan böyle, her fırsatı canı gönülden değerlendirip hizmet ve sadakatte kusur etmeyerek, bu hatamızı telâfi edeceğimize siz ekselanslarını temin ederiz” (Arundel, 2013: 34-35). 

Bu iki mektup bilinenlerden biraz farklıdır; Yıldırım’ın itaatkâr tavrına rağmen savaş vukû bulmuştur.

21.07.1402 (20 Z 804 Cuma)’de vukûbulan Ankara Savaşı’nı anlatan kaynaklar, Nizameddin-i Şâmî’ ile Şerefüddin Ali Yezdî’ye ait Zafernâme’lerdir.

Şâmî, “Emir, Kayseri’den Engürü’ye müteveccihen yola çıktı, oradan akan bir suyun kıyısından üç menzil gittiler, dördüncü gün ordu Çuluğ arazisine nazil oldu. Bu zaman Emir, Emirzâde Brunduk ile Besteri’ye Engürü’ye kadar gitmelerini ve eğer düşman tarafından asker gelecek olursa yollarını kesmelerini emir buyurdu” (Şâmî, 1987: 302) der. 

Bu ifade Ankara’nın uzakta ve kuzeyde kaldığını gösterir ki, filhakika bugün Ankara’nın 60 km güneyi, Haymana ile Bezirhâne arasında Culuk adlı bir köy vardır. Divan emirleri mal tahsil için Engürü’ye giderek aman mallarını hazine-yi âmireye gönderdiler (Şâmî, 1987: 312) ifadesi de Ankara kalesinin kuşatılmadığı gösterir ki savaş, Ankara dışında olmuş demektir. 

Yezdî de Kayseri’den itibaren Yulgun (Kızılırmak) nehrini takiple üç menzil ve üç menzil olmak üzere altı menzil yürüdü (Yezdî, 2013: 388, 390). 

Bir menzil 45 km hesabıyla 270 km yürür. Ankara-Kayseri arası bugün için 319 km’dir. Kızılırmak takip edildiği takdirde Kayseri’den sonra 6 menzil, Culuk civarına denk gelir. 

Sahipkıran oradan ayrılarak Ankara ovasına geldi (Yezdî, 2013: 394) ve Sahipkıran buradan Ankara ovasına göç eylediler. 

Kal’a Tavacı Ali Sultan’a ısmarlandı, Emirzâde Mehmed Sultanın Bursa’ya gitmesini emir buyurdular (Yezdî, 1937: 771) ifadeleri de savaşın Ankara’da olmadığını gösterir. 

Bu iki kaynağa göre Timurlenk’in Çubuk ovasına geldiği iddiası mantıklı değildir. 

İleride görüleceği gibi Timurlenk’in ordusu günde 28-33 km arasında yol almaktadır. Ilgarla (dörtnala) gidildiği zaman bu hız, ikiye, üçe katlanmaktadır. 

Yaklaşık 380-400 km gelen Ankara-Bursa arası günde 80 km gidilerek beş (Yezdî, 1987: 396), Kemer Boğazı ve Dâdil-hanı (Ertokuş Kervansarayı) üzerinden 95 km gelen Uluborlu-Eğridir arası 1,5 günde alınmıştır (Yezdî, 1937: 783).

Timur, kendi ordusunun miktarı yerine Yıldırım’ın ordusunun dört yüz bin olduğunu söyler. Türk tarihçiler, 70-74 bin kadardır der (Timur’un günlüğü, 2010: 67). Aslında Timur’un bu ifadesi, kendi ordusunun en az iki ilâ üç yüz bin civarında olduğuna dair bir ipucu verir.

Timurlenk’in Ankara’dan itibaren hareket şekli

(…) ve başkaca ümera Konya, Akşehir, Karahisar, Alâiye ve Adalya taraflarına gönderildi. Her tarafa zafernâmeler yazılması ve Emirzâde Halil Sultan’ın askeriyle Semerkand’a yönlendirildi. Emir Mübeşşir ve Tavacı Devlet Timur onunla gönderildi. Sahipkıran altı konakla Sivrihisar’a hareket ettiler (Yezdî, 1937: 772). 

Kendileri de Engürü’den hareketle altı merhalede Sivrihisar’a geldiler (Şâmî, 1987: 312). 

Bugün için 138 km gelen yolda, günde ortalama 23 km gibi çok düşük bir hızla yürümüş olmaları gerekir ki, kanaatimizce farklı bir yoldan yürümüşlerdir. 

Bilâhare Haymana üzerinden (180 km) gittikleri anlaşılmıştır. Çünkü Halim Baki Kunter, 1940’larda bile Polatlı’ya Haymana üzerinden gidiliyordu der. 

O gün için başka araba yolu yokmuş.

Emirzâde Şah Ruh, on tümen askerle Gölhisar ve İstanos taraflarına gönderildi. 

Sancak, iki gün sonra Kütahya’ya nur saldı (Yezdî, 1937: 773). Bundan sonra oradan (Sivrihisar) da üç günde Gâzî Seyyid (Seyitgazi)’e gittiler ve Karahisar’dan (Eskişehir-Karacaşehir) geçerek Kütahya’ya geldiler (Şâmî, 1987: 312). Karaca-şehir üzerinden Seyitgazi-Kütahya arası, kısa yoldan 117 km civarındadır. 

84 km gelen Sivrihisar-Seyitgazi arasını üç günde (günde 28 km) alan ordu, Kütahya’ya dört günde ve toplam yedi günde varmıştır.

Emirzâde Mehmed Sultan, Engürü’den ılgarla beş gün içinde Bursa’ya varabildi (Yezdî, 1937: 773). Şâmî’ye göre, üç günlük bir yolculuktan sonra dördüncü günü güneş doğarken Bursa’ya vasıl oldu (Şâmî, 1987: 313). 

Bugün için Bursa-Ankara arası 388 km’dir. Günde ortalama 78 km veya 97 km’dir.

Timurlenk, Domaniç taraflarına gitti (Şâmî, 1987: 314). Mevkib-i hümayun oradan hareketle Traşlığ’a ve oradan Saranyos’a gelip nazil oldu; oradan da hareketle Tığırtaş’a ve oradan da Balak’a vasıl oldu. Burada bir müddet konakladılar-çadırlarını kurdular (Şâmî, 1987: 315). 

Kendisi oradan hareketle Ayasluğ’a, sonra Doňuzluğ’a geldi. Oradan hareketle üç yerde konak vererek Güzelhisar’a geldi. Bundan sonra Ayasluğ’a ve Tire şehrine geldi, burası meşhur Rum şehirlerinden idi (Şâmî, 1987: 316). 

Güzelhisar (Aydın) ile birlikte dört yerde konaklamış olur ki Timurlenk, 132 km gelen Denizli-Aydın arasını 33 km/gün yürüyüşle dört günde almış olur. 

Tıraşlık (Tavşanlı?), Saranyos (Sazanos?-Çavdarhisar), Tığırtaş (Değer-taş? Altıntaş), Balak adı MVAD 1, s. 45-48’de Yalak okunmuştur. Sahipkıran, Altuntaş korusunda konakladı (Yezdî, 2013: 398). 

Altıntaş’a 20 km mesafedeki İl Bulak dağı, Balak [Bolak (Yezdî, 2013: 400)] okunan yerdir. 

Selçuk-Ayasluğ’dan başka, bir Ayasluğ daha var ki, büyük ihtimal Afyonkarahisar-Sincanlı Başkimse (Baş-kilise?) köyüdür. 

Fatih Sultan Mehmet Han ve Kanuni Sultan Süleyman’ın Kütahya-Marmaris yolu (Altuntaş-Çine arası) şöyle verilir: Ökçeözü, Sıçanlı ovası, Sandıklı sahrası, Şeyhlu (Işıklı) karyesi, Kavak karyesi, Honas, Ilıpınar, Denizli Akhan (Teşner, 1923: 213-214). 

Bu yol, Afyonkarahisar-Sincanlı (Büyük ve Küçük Sıçanlı ovaları), Sandıklı sahrası, Işıklı (Şeyhli kazası), Kavak köyü, Honaz şeklinde olup büyük ihtimal, Timurlenk bu yolu takip etmiştir. 

Yol, Sandıklı kasabasının 15 km batısı, Kara-sandıklı ve Kufi çayı vadisinden geçiyor. Kavak ve Çıtak adlı köyler hâlâ mevcuttur. 

Domaniç taraflarına giden Timurlenk’in dönüşte Kütahya’ya uğrayıp uğramadığı açık değildir. 

Timurlenk bir kısım kuvvetle Domaniç, Traşlığ, Saranyos, Altıntaş korusu (İl Bulak), ordunun ağırlıkları ise Kütahya-Altıntaş korusu şeklinde yürümüş olmalıdır. 

Saranyos, Çavdarhisar’ın eski adı Sazanos’u çağrıştırıyor.

-Timurlenk Yolu harita-

Yezdî ise şöyle kaydetmiştir (Hasan Fehmi Turgal):

Emirzâde Sultan Hüseyin ve Emir Süleyman Şah, Türkmenleri yağmalayarak Akşehir ve Kara-hisar’ı aldılar. Çerkes Suvçi, Akşehir’de bırakıldı. 

Çakırbalago (Çukur-balık: Eğirdir Gölü çevresi) ve Hamid kavmi yağmalandı. O kadar at, katır, koyun toplandı ki, ordu bunları sürüp götürmekte aciz kaldı. 

Şehir hata ve Aksaray zabt olundu. Emir Süleyman Şah, bizzat Konya’ya yerleşti. Güz mevsimi gelip çattığı sırada mevkib-i hümayun Tonguzluğ’a ulaştı. 

Aydın iline çapkına giden Hoca Şeyh Ali Bahadır, dönüp Tonguzluğ’a geldi. Mehmed Sultan için Saruhan ili, Emirzâde Şah Ruh için Germiyan ili; Uluborlu ve Keçiborlu yakınları kışlak tayin edildi. 

Sahipkıran Tonguzluk’tan yola revan oldu. Donuzluya erişince oraya aman hilatı ihsan eyledi. Mendires suyu üzerinde Timurtaş’ın yaptırmış olduğu köprüden geçtiği sırada Menteşe oğulları Mehmed ve İsfendiyar barigâha gelerek yüz sürdüler. 

Büyük sancak Güzelhisar’a gelince orada tevakkuf eyledi. Birkaç gün sonra ulu sancak Ayasluğ’a muvasalat eyledi. Birkaç gün orada da tevakkuf eyledi. Buradan da hareketle Tire dışına (Tire dağı eteği) muvasalat olundu (Yezdî, 1937: 776-777-778). Batur çevirisi biraz farklıdır: 

Tonguzluğ’a doğru giden Sahipkıran, Altuntaş korusunda konakladı (bu yer, İl Bulak dağı), oradan ayrılıp Tonguzluğ’a geldi (Yezdî: 2013: 398-399). Tonguzluk (Doňuzluk) ile Doňuzlu (Deňizli) farklı olup Doňuzluk-Deňizli dönüşümü, o zamandan başlamış olmalıdır. 

Çakırbalago adı, Batur çevirisinde Çukur Balıg (Çukur şehir) olarak geçer (Yezdî, 2013: 397) ki, Hamid kavminin yaşadığı; Eğridir Gölü civarı Barla, Gelendost ve Yalvaç’tır. Eğridir Gölü’nün bulunduğu yere Çukurova denilir (Süleyman Şükrü, 2013: 15). 

"6 CA 805" (2 Aralık 1402) Cumartesi derya kenarına vardılar. İki hafta sonunda kale alındı. Emirzâde Mehmed Sultan, İzmir’e bir günlük mesafede olan Foça’yı aldı. Gâvur İzmir’in teshirinden sonra Sahipkıran, şefkat ve merhametini Müslüman İzmir halkına gösterdi. 

Ayasluk sahrasına geldiği sırada Engürü’den çapkına gitmiş olan Emir Süleyman Şah, Karaağaç’ta (Şarkîkaraağaç) Şah Ruh’a mülâki olmuştu. 

Oradan gelerek Sahipkıran’a yüz sürdükten sonra tekrar şehzadeye mülâki olmak üzere geri döndü. 

Sahipkıran Ayasluk’tan hareketle Tonguzluk’ta haymegâhlarına geldiler. Emirzâde Mehmet Sultan, kışlaklarından hareketle Alaşehir tarikiyle gelip mülâki oldu. 

Onun Engürü’ye doğru yola gitmesi ve Kayseri’de orduya ulaşması emrolundu. Şehzade askerleri ulaşıncaya kadar Tonguzluk’ta tevakkuf eyledi. Sahipkıran oradan hareketle Sultanhisarı’na geldiler. 

Şam’dan gelen Yakup Çelebi’ye Kütahya, Tonguzluk, Kara-şehir (Afyonkarahisar) ve Germeyan ulusunu yerliğleriyle tekrar ona tefviz buyurdu (Bugün Yakup Bey vefat eylemiş, yerine oğlu Mehmet Bey geçmiştir. Müellif) (Yezdî, 1937: 779-780-781-782). 

Şamî, biraz farklı ve açıklayıcı bir bilgi daha verir: Timur, Ayasluk’tan sonra on yerde konak vererek Sultanhisar’a vâsıl oldu. 

Çıtaklardan bir cema’at oranın dağlarına tahassun etmişlerdi ki hepsi kılıçtan geçirildi. Emir, bir adam göndererek Emirzâde Muhammed Sultanı istedi. Kendisine leşkerin sol kolunda olarak Engürü taraflarına ve oradan da Kayseri’ye gelmesi emredildi (Şamî, 1987: 320-321). 

1346-1347’de Aydınoğlu Umur Beyin şehit düştüğü bir savaşta elden çıkan Gâvur İzmir (Sen Peter kalesi ve civarı) 57 yıl sonra böylece Rodos Şövalyelerinin (Latinler) elinden alındı. 

Müslüman İzmir denilen yer, Kadife kale ve civarıdır. Ayasluk’tan sonra on yerde konak verilmiştir, bir konak da Sultanhisar denilen yeri sayarsak 11 konak eder. 

Hem Yezdi’nin Batur tercümesine, hem de Şâmî’ye göre Sultanhisar denilen yer, antik Nysa olamaz Günlerin kısalığını hesap edersek, bir konaklık mesafe, 25 km arasında kabul edilebilir ki, 11 konak 275 km tutar. Sultanhisar, Ayasluk’tan 282 km mesafedeki Çivril-Homa civarı olmalıdır. Burada hâlâ Çıtak adlı bir köy ile Balçık-hisar adında bir yer vardır (bk. Ekteki 200 bin ölçekli eski bir harita).

Buradan itibaren Şehzade Mehmet Sultan Kûfi Boğazı ve Afyonkarahisar üzerinden Ankara taraflarına gönderilmiş, Timurlenk de Dinar’dan itibaren Kıral Yolu’nu takiple Uluborlu’ya gelmiştir. Şah Ruh’un kışladığı Silindi (Selendi) mevkii, (Şarkî) Karaağaç’ta o gün bu gündür Timurlenk olarak anılmaktadır. 

Oraya yaklaştıkları anda Emirzâde Şah Ruh, kışlaklarından hareketle mevkibe ulaştı. Uluborlu kalesinin fethine memur oldular. Hemen emrin infazı ile kale yok edildi. İclâlülislam (Celal el-İslam) bir ok isabetiyle öldü. 

Kaledeki erkeklerin katlinden sonra kadın ve çocukları esir edildi. Hamid vilâyetinde tulü 20, arzı 4 fersah büyük bir göl vardı (Bu bilgi yanlış; iki ayrı göl var. RT). Suyun kenarında taştan bir şehir yükselirdi. Tarihler buna Felekabad derdi. Üç tarafı su ile çevrili olup bir tarafı dağa ulaşmıştı. 

Bu gölün içinde şehre yakın iki adacık vardı. Birisine Gülistan, birisine Nis derlerdi. Büyükçe olan Nis’in kalesi, bağları, imaretleri vardır. Bu malûmat Sahipkırana arz edilince kalenin teshirini irade buyurdu. Ağırlıkları Akşehir’e yönelttiler. 

Yıldırım Bayezid hastalanmıştı. Ağırlıklar ile Yıldırım da Akşehir’e doğru yola çıkarıldı. Mevkib de Uluborlu’dan hareket ederek ılgarla 17 B 805 (10 Şubat 1403) Cumartesi günü sabahleyin Eğridir’e muvasalat eyledi. 

Kaleyi hemen aldılar.

Oradan Nis adasına hücum ettiler. 

Kalenin ileri gelenlerinden Şeyh Baba adında canından elini yıkamış birisi kaleden çıkageldi ve şehzadelerin ayağına kapandı. 

Sahipkıranın huzuruna getirilince kale halkı için âmân diledi. Padişahın affına lâyık görüldü ve ordu Nis adasını zapt etti. İşte bu esnada Mehmet Sultanın yanından Mübeşşer oğlu koşup geldi. 

Şehzadenin hastalığını arz etti. Sahipkıran ağlamaya başladı, derhal Emir Ayan’ı seğirdimle gönderdi. Yine bu sırada Emir Mahmud Karaman, Konya’dan gelerek âmân malı takdim eyledi. Öyle ki bu mallar memleketin kudret ve vüs’atinden çok fazla idi. 

Sancak buradan da yola çıktı. Yıldırım’ın 14 Ş 805 (8 Mart 1403) Perşembe günü Akşehir’de öldüğü haberi geldi.

Sahipkıran Akşehir hududuna gelmişlerdi ki Mehmet Sultan’ın yanından Dânâ Hoca geldi, hastada sara başladığını haber verdi. Timur, Akşehir’e nazil oldular. Yıldırım’ın cesedi, oğlu Musa Çelebi tarafından Akşehir’deki Mahmud Hayranî türbesinden alınarak Bursa’daki türbesine götürüldü (Yezdî, 1937: 782-783-784).

Yıldırım ve ağırlıklar, Bozdurmuşbeli - Geneli - Çay üzerinden Akşehir’e gitti. Ordu Uluborlu’dan itibaren Kemer Boğazı ve Ertokuş kervansarayı üzerinden Eğridir’e gitti. 

Timurlenk, Kemer Boğazı ve Bozdurmuşbeli yoluyla Akşehir’e dönmüş, Yıldırım’ın vefat haberini Akşehir yakınlarında almıştır.

Timurlenk, 17 Recep, 09 Şaban arası 22 gün Eğridir’de kalmış, 5 günde de Akşehir’e gelmiş demektir.

Sahipkıran ağırlığı Akşehir’e bırakarak Mehmet Sultan’a yöneldi. Turgut Türkmenleri beyleri Hızır ve İbrahim, itaatten ayrılarak dağa çıkmışlardı. 

Sahipkıranın yolu bu dağın eteğinden geçiyordu. Turgutlular öldürüldü, kadın ve çocukları esir edildi. 

16 Şaban Cumartesi günü (10 Mart 1403) Devlet Hace-i İlci Buga, şehzadenin yanından gelerek hastalığın arttığını haber verdi. Sahipkıran süratle giderek yanına vardı. 

O gün mahfe içinde ilerledi. Karahisar’a üç konak bir mesafe kaldığında şehzade öldü. 

Bu vak’a 18 Ş 805 Pazartesi (12 Mart 1403) oldu. 

Avnik’e ulaştıklarında yeni bir tabut hazırlayarak; (ölü), Sultaniye’de Peygamber Haydar’ın yanında emanet bırakılacak ve oradan Semerkand’e götürülecekti (Yezdî, 1937: 785). 

Söz konusu Kara-hisar, Develi - Yeşilhisar’dır. Şehzade, Nevşehir Gülağaç civarı; Kara-hisar’a 90 km kala ölmüştür.

Avnik büyük ihtimal Avanos’dur. Bilâhare Avnik’in Hasankale’nin 32 km doğu-güneyinde olduğunu gördüm (bk. M. F. Kırzıoğlu, 1953: 471-472, Kars Tarihi).

Timurlenk, Akşehir’den sonra Ilgın, Kadınhanı, Sultan-hanı üzerinden hareketle Gülağaç civarında Mehmet Sultan’a kavuşur. 

Turgut Türkmenleri ile savaştıkları yerler, Ilgın-Kadınhanı hattının kuzeyindeki dağlardır. Timurlenk, acele ettiği için Konya’ya uğramamıştır. 

Düz gidilmesi halinde Akşehir-Gülağaç arası 270 km’dir. Timurlenk’in, Akşehir’de mola vermeden yoluna devam etmiş olması halinde 270 km yolu üç günde ancak alacaktır. 

Dördüncü gün hasta ile birlikte yürümüşler ve o esnada Mehmet Sultan ölmüştür. 

Sultaniye denilen yer, Tebriz-Zencan vilâyetinde bir yer olup, Peygamber (?) Haydar’ın kim olduğunu bilmiyoruz. 

Timurlenk, Erdebil’e uğramış ve Şeyh Alâeddin Ali (1391-1429) ile görüşmüştür. 

Anadolu’dan götürdüğü Türklerden otuz bin kadarını; Erdebil şeyhinin isteği üzerine Erdebil’de bıraktığı, bu Türklerin Şeyh Alâeddin Ali’nin tarikatına girerek Anadolu’ya dönmedikleri bildirilmektedir.

Sonuç

İbni Arabşah ve İbni Tagrıberdi’ye göre Timurlenk, Yıldırım’ın safındaki Tatar askerlerine; “Siz benimle aynı mertebedesiniz, soyunuz soyumuzla birleşir, atalarımız aynıdır ve bizler bir nehrin kolları, aynı ağacın dallarıyız. Sizler benim sadık dostlarım ve vefakâr yakınlarımsınız. Bu Türkmenleri aramızdan atalım. Diyâr-ı Rûm, onların yerine sizin olsun” şeklinde uzun bir mektupla onları kendi safına çekti ve 21 Temmuz 1402 Cuma günü, Çuluğ (Çuluk)’da vukûbulan Ankara Savaşını kazandı (Yezdî, 2013: 389-390, Şâmî, 1987: 302). 

Topal’ın Yıldırım için dediği, “Senin gerçek kökenin denizci bir Türkmen’den öteye gitmez” sözünün izini sürerek, Kaya, Ertuğrul ve Osman beylerin, Uc Gâzîsi Mehmet (Şeh Menteş) ve oğulları Hamid, İlyas ve Dündar beylere tâbi olarak Eğirdir ve Hoyran gölleri ile ırmaklar üzerinde denizcilik yaptıklarını ortaya çıkardık.

Timurlenk, 8 ay (21 Tem-13 Mart) içinde Anadolu’yu, bilhassa Hamid kavmini yağmaladı; soydu ve yurtlarını yakıp yıktı, on binlerce ocak söndürdü. 

Türkleri, asırlarca unutamayacakları acılara gark etti. Sonunda Anadolu insanının, gaddar, acımasız adamlar için kullandığı “Temur adam” sözünü miras bırakarak, iki şehzâdesini kaybetmenin şaşkınlığı içinde Anadolu’dan ayrıldı.

Yezdî ve Şâmî, “Timurlenk’in niyetinin Anadolu mes’elesini tamamen hallettikten sonra bütün şehirlerini, kal’alarını teslim eylemek ve ona ülkenin muhafazası ve küffar ile cihatlarda yardımda bulunmak emeli idi”, derlerse de, bunun tamamen yalan olduğu meydandadır. 

Altınordu devletini yıkarak Rusya’nın önünü açtıktan, Bizans’la anlaştıktan ve Anadolu’yu bir enkaz haline getirdikten sonra mı Yıldırım’a teslim edecekti?

.

Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI