Güvendikleri dağlara bomba yağmadan önce...
Dilimin döndüğünce...
Duayen bir medya mensubu olarak meslektaşlarıma, her tıraşa geldiklerinde "Halkın sosyolojik gerçekliğiyle bağdaşmayan yöntemlerle mücadele ederek bir sonuç alınamayacağını, oluşturmaya çalıştıkları algıların ters tepeceğini, samimiyetlerinin sorgulanıp, neticede savrulmalarına yol açacağını ve böyle giderse halkla iletişimden sürgit uzaklaşacaklarını" anlattım...
Fakat, nafile...
Aralarında algı kardeşliği ilan ettiklerini, güvenilir kaynaklardan beslendiklerini, iletkenliklerini, etkinliklerini ifade ederek; "Sen mesleği bırakalı beri çok şey değişti ağabey!" diyor; başka da bir şey demiyorlardı.
Tıraş arası gelen telefondakine: "Aman gözünü seveyim abanın!.. Kazanan taraf olduğumuz hissini yaşatmak zorundayız.
Gündem oluşturacak fotoğraflar seçin ki yazılacak olanları kışkırtsın.
Yarın bizim gazetenin manşeti, felakete bir adım daha yaklaşıldığının ilamı gibi olacak, söyleyin bu konu hakkında Ekrem de bir şeyler yazsın..." vs.vs.vs.
Şimdiki meslektaşlarımda hiç insaf, vicdan, merhamet, nedamet hatta bazılarında himmet adına kesilmemiş bir gram et yok arkadaş!
Oysa biz, Bâb-ı Alî'de, Köfteci Mustafa'dan "Yarım ekmek arası" yerken boğazımızdan geçmez, bir yarım da Talât'ın kahvedeki, Boyacı Şaban'a söylerdik.
Bir çoğumuz fil dişi kulelerde değil...
Salkım söğüt sokakta idik hergün.
Hey gidi günler hey!..
Gerçeği keşfederek kendini yargılama çağına gelmemiş çocuklar mahkemeler kurup adam yargılarken, eski meslektaşlarım, utanmadan teröre destek verip, gazetecilik mesleğini sosyal hasımlar üretme çiftliğine çeviriyor.
İş mi bu! Bu mudur gazetecilik!
Mavraya bak! Mehmet'in karamsarlığı kurgulaması Cengiz'den iyi, fakat Mümtazer'in eline kimse su dökemez. Çünkü o, kalemini sürekli, insanın gözünü karartan bir salgıya batırır.
Sürdürülmesi olanaksız çatışma ortamına katkı sunup ekonomik ve sosyal kaygıların sıkışmasıyla elde edecekleri enerjiden yararlanmaya çalışan meslektaşlarımı dinledikçe laf aramızda, bunca yıl şerefle taşıdığım "Basın'ın şeref kartı"nı yırtasım geliyor.
Lütfen ama ya! Hadi estetikten vazgeçtik, birazcık olsun etik bir gazete çıkaramaz mısınız kardeşim! Ayıp yahu; yazık!
Hülasa, tıraşa geldiklerinde: "Uyarmadı demeyin, helak olacaksınız!" şeklinde sürekli uyarıyorum.
Hatta geçenlerde birine; "Burada ne güzel makara yapıyoruz, geçen seni TV'de izledim; 'asık suratlı, vakar halin' seni komik davranmaktan daha gülünç yapıyor..."
Sen misin bunu söyleyen! Saç-sakal olacaktı, sakalı kestirip ikiledi.
Kolonya dahi almadı.
Yani biraz daha üzerlerine gitsem, traşa gelmeyecekler.
Son söz; Tüm meslektaşlara hayırlı traşlar! MEDYA BERBERİ Ahmet Beyaz dikGAZETE.com için yazdı