Akbelen Tiyatrosu gururla sunar!..
İşaret Fişeği 1:
Tempo Dergisi'ne konuşan Can Paker, uluslararası spekülatör George Soros'un Türkiye'de hangi kurumlara yardım ettiğini açıkladı.
Derginin haberine göre Soros; TESEV; Açık Radyo, Açık Site, Bianet, Umut vakfı, AÇEV, Tarih Vakfı ve Avrupa Hareketi'ne mali destek veriyor.
İşaret Fişeği 2:
“Türkiye Yeşilleri’nin kolektif çabasıyla 2008’de yayın hayatına başlayan, bağımsız ve topluluk destekli gazetecilik akımının ülkemizdeki en önemli temsilcilerinden biri olan Yeşil Gazete, 15 Eylül’de 13. yaşına girdi. Kendisinin de gönüllüsü olduğu programcımız Ercüment Gürçay, Yeşil Gazete'yi ve gazetenin Açık Radyo'yla işbirliğini kaleme aldı.”
Şimdilik “Açık Radyo” ve “Yeşil Gazete” isimlerini hafızamızda tutalım, daha derin araştırmak isteyenler açık kaynakları inceleyerek, “sivil toplum örgütü” maskesi adı altında fonlarını alarak neye hizmet ettikleri konusunda daha kesin ve kanıt içeren bilgileri kendileri de bir arama butonu ile araştırıp öğrenebilir.
Buraya kadar “ne alaka” dediğinizi duyar gibiyim, peki tiyatroda 2. sahneyi izlemeye devam edelim.
Biraz da karşı karşıya gelmiş iki tarafın açık kaynağa aktarılmış haberlerine ve açıklamalarına bakarak mevzuyu inceleyelim.
“Limak, Milas’ın yağmur toplama havzası olan Akbelen Ormanı’nı kömür sahasına dönüştürmek istiyor. Köylüler ise şirketin ruhsat sahasının 220 bin dönüm olduğunu ve 40 köyün boşaltılacağını belirtiyor.”
“Milas sınırları içerisinde yer alan Muğla’nın Bodrum ve Marmaris ile çevre köylerindeki tarım üretiminin yağmur toplama havzası olan Akbelen Ormanı, iki eğilimin çatışmasına sahne oluyor.
740 dönümlük ormanın su kaynaklarından, tarımsal üretime kadar daha büyük kamu faydası yarattığını savunan Muğlalılar, ormanın doğal hali ile kalması için mücadele ediyor. 220 bin dönümlük kömür sahasına, Akbelen Ormanı dahil edilirse İkizköy ile birlikte 40 köyün tasfiye olma riski bulunuyor.”
“Köylülerin karşısında yerelde istihdam yaratmak ve Ege Bölgesi’ne elektrik sağlamakla ‘övünen’ Yeniköy-Kemerköy termik santralleri yer alıyor.
Termik santrallerin işletmeciliğini yapan Limak ve IC İCTAŞ Enerji, bu gerekçeler ile kömür yakıtı için ormanı ortadan kaldırmayı hedefliyor.”
“44. Türkiye Hükümeti tarafından kurulmasına karar verilen ve bir kamu girişimi olan Kemerköy Termik Santrali’nin ilk ünitesi 1993 yılında devreye alındı.
Santral 2014 yılında başka bir kamu girişimi olan Yeniköy Termik Santrali’yle birlikte Nihat Özdemir’in başında olduğu ve kamu ihalesi almakla ‘ünlenmiş’ Limak ile İbrahim Çeçen’in başında olduğu IC İÇTAŞ Enerji ortaklığına devredildi. Her iki santral, Türkiye’nin elektrik arzının yüzde 2,5’ini üretiyor.
Şirketin internet sitesinde yer alan bilgiye göre toplamda 3 bin 500 kişinin çalıştığı santral, genişlemek istiyor. Fakat şirketin önündeki en büyük ‘engel’ yörede yaşayan köylüler.”
Buraya kadar aktarılan kaynaklardan fikir birlikteliği ile şunu anlıyoruz ki bölgede doğan, büyüyen, yaşayan ve hayati idamelerini doğanın kendisine sunmuş olduğu nimetlerden yararlanarak geçimini sağlayan köylülerin son derece rahatsız olduğu aşikâr.
Buraya kadar kesinlikle, habitatlarını, bölgelerini, alanlarını yahut onlar için kendileri olabilmeyi sağlayan alanların istilası karşısında köylülerimizin nefeslerini tüketmek isteyen bir canavara dönüşen para muktedirlerinin enerji kaynakları adı altında bölge talanı ve istilasına dur demesinin yanındayız.
Amasız fakatsız her vatanseverin kabul edeceği şekilde ormanlar, ülkemizin ciğerleri, nefesimiz, yaşama kaynağımızdır, bölge halkının yasal sınırlar içerisinde haklı taleplerini destekliyorum.
Olayın hikayesi, aslında 40 YILLIK, sahneyi geriye saralım.
Açık kaynaklardan herkesin edinebileceği bilgilere göre aslında durum çok net.
740 dönümlük Akbelen Ormanı’na komşu olan İkizköy’de yaşayanlar, eski bakanın ormanı şirkete devretmesine karşı çıkarak, tahsisin iptaline ilişkin Muğla 3’üncü İdare Mahkemesi’ne dava açıyor.
Termik santral henüz kurulmadan evvel dönemin Başbakanı Turgut Özal, Kemerköy Termik Santrali’nin inşaatını ziyaret ederken, köylülerle arasında yaşanan diyalogda köylü kadınlar, termik santral istemediklerini, meyvelerinin kuruyacağını söylüyor.
Özal da köyün erkeklerinin iş bulup para kazanacağını, bölgeye turist geleceğini söylerken, Türkiye’ye medeniyetin gelmesi için elektriğin şart olduğunu ifade ediyor.
Nitekim daha sonra termik santral kuruluyor.
Şirketten yapılan açıklamada, ruhsatlı maden sahası içerisinde yer alan Akbelen ormanının, Orman Genel Müdürlüğü tarafından yüzde 93'ü endüstriyel odun üretimi fonksiyonlu, yüzde 7'si ise odun dışı ürün olarak planlanmış ve kesime tabi ekonomik fonksiyonlu ağaçlandırma alanı olarak tanımlandığı kaydedildi.
Söz konusu ormanın milli park, tabiat parkı, sit alanı, muhafaza ormanı, gen koruma ormanı gibi ekolojik veya sosyo-kültürel fonksiyonlu orman gibi özel nitelikli alanlardan olmadığı ve özel nitelikli alanlara komşuluğu bulunmadığı belirtiliyor.
Ve 24 Temmuz günü başlayan ağaç kesimi sonrası bölge halkının avukatları, yapılan işlemin geri dönüşü olmayan doğa tahribatına neden olacağı gerekçesiyle Muğla 1'inci İdare Mahkemesi'ne üçüncü kez yürütmeyi durdurma başvurusunda bulunuyor.
Başvuru sonrası kararını açıklayan Muğla 1'inci İdare Mahkemesi ise yürütmenin durdurulması talebini bir kez daha reddediyor.
Sonuç olarak Akbelen ormanıyla ilgili açılan çeşitli davalarda 3 farklı bilirkişi heyetinin incelemeleri sonucu söz konusu süreçlerde yargısal bir engel kalmıyor.
Görüldüğü üzere her şeyin yasal prosedüre uygun bir şekilde ilerlediğini görebiliyoruz, lakin bu demek değildir ki bölgeyi çıkar amaçları için istila eden şirketlerin yanında duracağız.
Tam o sırada her vatansever gibi ormanlar için vermiş olduğumuz haklı mücadeleyi desteklerken terör aparatlarının yine tiyatro sahnesine gayrimeşru şekilde ambargo koyduğuna ve rol üstlenerek, kendi gayrimeşruluklarını bölge halkı üzerinde keskin bir kılıç gibi salladığına şahit oluyoruz.
Muhalefet Bölge’de!..
Yöre halkının yanında olmak için bölgeye hareket eden muhalefet lideri ve avanalerine dahi tahammüleri olmayan bir kitle ile karşı karşıyayız.
Yine açık kaynaklardan ulaşabileceğiniz bir haber metni sunalım.
“Çevrecilerin direnişine destek vermek için Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte Akbelen'e giden CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ile Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, vatandaşlarla tartıştı.”
“Tanal, bir vatandaşın, "Bizim sayemizde kazanacaktınız, iyi ki kazanmamışsınız" tepkisine, "AKP'nin ekmeğine yağ sürüyorsun. Sen AKP'nin provokatörüsün" diye yanıt verdi.”
“Başarır ise bir kişiye, "Bana bağırma" diyerek parmak salladı.”
Peki yöre halkına ormanlarımız için haklı mücadelesinde destek olmak için bölgeye ulaşan muhaliflere dahi tahammülü olmayan ve başrol olmak isteyen bu kitle kim?
Akbelen Ormanı mevzusunu biraz daha derinlemesine incelemeye devam ettiğimizde birkaç isme ulaşıyoruz.
Kendisinden sözde “İkizköylü ekoloji aktivisti” diye bahseden Esra Işık…
Ve İkizköy Çevre Komitesi'nden Necla Işık…
Bakalım neler söylemişler!..
“Esra Işık, jandarmaya hitaben yaptığı konuşmasında köylü kadınların yaşamı savunmak, ağaçları yaşatmak ve İkizköy’ü nefessiz bırakmamak için mücadele ettiğine işaret ederek “Bunca sene yaptıkları her şey bu yüzdendir. Bu yüzdendir bu şiddete karşı koydukları. Yeter artık!” dedi.”
"Dört gündür bize ne yaşatıyorlar, bilemezsiniz. 80 yaşındaki teyzelere biber gazı sıkan, coplayan insanlar var karşınızda. Yıllardır bu topraklarda üreten insanlara bunları reva görüyorlar. Toprağımızı savunmaktan başka ne suçumuz var? Dört senedir nasıl yılmadıysak baskılara ve şiddete karşı ayakta durmaya devam edeceğiz. Kanımızın son damlasına kadar her türlü mücadeleyi vereceğiz. Biz ormanlarımızı terk etmeyeceğiz" diye konuştu.
Esra Işık: ''Bu bir köylü mücadelesi, yerelin yükselttiği bir mücadele. Çevrede de insanların çok desteklediği bir mücadele. Neden, çünkü bu bir yaşam mücadelesi. İnsanca, onurlu bir yaşam mücadelesi. Burada köylüler ne ormanını ne toprağını ne yaşam alanını bu açgözlü şirkete vermek istemiyor. Bu şirket gözünü karartmış durumda. Bu mücadele bu kadar haklı olduğu için bu kadar büyük bir müdahale ile karşı karşıyayız. Daha önce defalarca kez ağaç kesimini engelledik. Bu en büyüğü, bizim için en acı olanıydı.
Yüzlerce, belki de binlerce ağacımızı kaybettik. Şu an sesim şu haldeyse, konuşamıyorsam, sesim çıkmıyorsa tam da bunlar yüzünden. Bunlara maruz kalıyoruz, bunları yaşıyoruz. Bizim için hiç kolay değil. Her ne kadar yorulsak da düşsek de ayağa kalkmasını bileceğiz hep birlikte. Biz mücadeleye devam edeceğiz. Bugün böyle olmazsa yarın başka bir yol deneyeceğiz.''
“Avukatımızı gözaltına aldınız. Arkadaşlarımızı gözaltına aldınız. Ya siz kimi kimden koruyorsunuz, neyi neyden koruyorsunuz!
Bu ormanlar iki senedir yaşıyorsa bizim sayemizde. Her yerde orman yangınları varken buraya kesime girdiler ya! Kesime girdiler; biz savunduk, biz koruduk. Bu ağaçlar hâlâ ayaktaysa bizim sayemizde. Bu topraklar hala varsa bizim sayemizde. Siz kimi kimden koruyorsunuz? Burada toprağına sahip çıkan köylüler var, köylüler! Bunlar sizin ananız, bacınız… Siz bunlara el kaldırıyorsunuz! Bunlara sıkıyorsunuz o biber gazını.”
Ne kadar naif ne kadar şirin ne kadar vatansever değil mi?
Bir de diğer aktörü dinleyelim.
İkizköy Çevre Komitesi'nden Necla Işık, kesimin durdurulmasını istediklerini vurgulayarak, "Tarım Orman Bakanlığı bu ormanları korumakla mükellef değil mi? Aç gözlü şirketlere satmak zorunda mı? Bakana seslenin. Akbelen giderse Kazdağları gidecek, İliç gidecek, vatan gidecek. Beş gündür mahvolduk. Tarım Orman Bakanı'na dört senedir sesleniyoruz; bu kesimi durdurun" dedi.
Evet bir vatansever daha görüyoruz, Necla Işık…
Tek derdi, vatanın elden gitmesi.
Peki vatanını çok seven bu iki aktöre, nereye demeçler vermesi sağlanarak yapılacak organize saldırı hareketinin ‘PR’ı yaptırılıyor!
Açık Radyo…
“...Tür koruma ve keşif haberleriyle olumlu bir tonda kapattığımız bu bölümümüzün konuğu Akbelen Ormanları'nın linyit madeni kurmak üzere kesilmesine engel olmak için mücadele eden İkizköy Çevre Komitesi Sözcüsü Nejla Işık oldu. (*)
Yazımın başında belirttiğim işaret fişeklerini hatırlayalım; kimdi bu Açık Radyo? Ve Yeşil Gazete!
İşaret Fişeği 1:
Tempo Dergisi'ne konuşan Can Paker, uluslararası spekülatör George Soros'un Türkiye'de hangi kurumlara yardım ettiğini açıkladı.
Derginin haberine göre Soros; TESEV; Açık Radyo, Açık Site, Bianet, Umut vakfı, AÇEV, Tarih Vakfı ve Avrupa Hareketi'ne mali destek veriyor.
İşaret Fişeği 2:
“Türkiye Yeşilleri’nin kolektif çabasıyla 2008’de yayın hayatına başlayan, bağımsız ve topluluk destekli gazetecilik akımının ülkemizdeki en önemli temsilcilerinden biri olan Yeşil Gazete 15 Eylül’de 13. yaşına girdi. Kendisinin de gönüllüsü olduğu programcımız Ercüment Gürçay Yeşil Gazete'yi ve gazetenin Açık Radyo'yla işbirliğini kaleme aldı.”
Evet taşlar yerine oturuyor!.
Bölgede haklı davanın ve en doğal hakkımız olan yasalara uygun bir biçimde protesto hakkının baş kahramanı yöre halkı olması gerekirken bir anda fonlanmış Sorosçuların artıkları, “mücadele” adı altında haksızca baş aktör olmak için halkın taleplerini gasp ediyor.
Peki siz bu Soros fonlu terör aparatlarının maşalarının ülkemizde son 30 yılda PKK Terör örgütü tarafından çok sayıda orman sabotaj eylemi gerçekleştirilirken hiç konuştuklarına, açıklama yaptıklarına ve herhangi bir beyanda bulunduklarına şahit olabildiniz mi?
Yukarıda kamu güvenlik güçlerine karşı “vatan savunması” görüntüsü verdiğini iddia eden bu şahısların, aslında sorunu orman değil?
Fonlarının karşılığını sahiplerine vermek!
Ve bölge halkının haklı talepleri ve üzerinden rol üstlenerek toplumu bölücü ve yıkıcı odaklara karşı açık hale getirmek.
Bunlar gibi aslında yazılması gereken birçok konu var.
Gelin bu ormansever ve vatansever arkadaşlar, PKK’nın son 30 yılda verdiği orman sabotaj eylemlerine karşı bu odaklar, nasıl bir normalleştirme sağlıyor görelim.
“Teyit sitesi” olduğunu iddia eden bir siteden alınmış birkaç açıklama paylaşalım. (**)
“Büyüteç: Ormanları Ateşin Çocukları mı yaktı? Operasyonel gücü hayli sınırlı olduğu anlaşılan Ateşin Çocukları isimli örgütün “saldırıları” üstlendiğine işaret eden paylaşımlar, göründüğü kadar anlamlı olmayabilir.”
Yazı linkini altta verdim, başlıktan sonra gerisini okumanıza dahi lüzum göreceğinize inanmıyorum.
Bu site, daha yazının başlığında “Biz yaktık” diye kabul eden terör örgütü mensuplarının savunuculuğunu yapmak ile kalmayarak biraz daha zorlarlarsa yangınları bizim çıkardığımızı dahi iddia edebilirler.
Peki “Ateşin Çocukları” adı ile hareketlerde bulunan bu terör odağı kimdi hemen bir hafıza tazeleyelim.
“Türkiye, yurdun farklı noktalarında çıkan yangınlarla boğuşuyor. Son iki günde Antalya, Mersin, Adana, Osmaniye, Maraş, Muğla, Kütahya, Kocaeli, Aydın, Hatay, Kayseri ve Kilis’te yangınlar çıktı. Peş peşe başlayan bu yangınlar sonrası sabotaj iddiası araştırılıyor. 1990’lardan itibaren orman sabotajlarını bir terör eylemi olarak benimseyen PKK, yıllar içinde çok sayıda yangın çıkarttı. Geçtiğimiz yıl büyük hasara yol açan yangınları PKK’lı ‘Ateşin Çocukları İnisiyatifi’ üstlenmişti. PKK elebaşı Murat Karayılan'ın 2020’de verdiği "Ormanları yakın" talimatı, son günlerde meydana gelen yangınların sosyal medyada PKK sempatizanları tarafından üstlenilmesi ve dün Ankara’da kışlayı yakmaya çalışan K.Ü.Y’nin PKK bağlantılı çıkması sabotaj iddialarını güçlendiriyor.”
“Bodrum'da 700, Kaş'ta 500, Nazilli'de 40, Kuşadası'nda 300, Selçuk'ta 350 ve Adana'da da 100 hektar olmak üzere toplam 2 bin hektarlık ormanlık alan bu yangınlar sonucu zarar görmüştür. Beş gün içerisinde art arda çıkan bu orman yangınları yine PKK tarafından üstlenilmiştir.”
“Yangınların terör örgütü PKK’nın sabotajları olduğuna yönelik çok sayıda emare bulunuyor. Geçtiğimiz yıl Hatay’da çıkan ve büyük hasara yol açan yangınları PKK’lı ‘Ateşin Çocukları İnisiyatifi’ üstlenmişti. Son günlerde çıkan yangınlar da benzer şekilde PKK’lı ‘Ateşin Çocukları İnisiyatifi’ tarafından üstleniliyor. Sosyal medyada PKK sempatizanları bu yönde paylaşımlar yapıyor.”
“Dün Ankara'nın Polatlı ilçesinde yer alan Topçu ve Füze Okulu Komutanlığı'ndaki otları, dışarıdan yakarak yangın çıkarmaya çalışan 28 yaşındaki K.Ü.Y. vatandaşlar tarafından kıskıvrak yakalanmıştı. Zanlının birçok suç kaydı bulunduğu ve terör örgütü PKK sempatizanı olduğu ortaya çıkmıştı.”
Yahu PKK Terör örgütü sözde lideri Murat Karayılan’ın bizzat “emri biz verdik” diye açıklamaları ortada dururken 21 Şubat 1993 tarihinde terör örgütünün yayın organı Serxwebun dergisinde, PKK elebaşı Öcalan’ın “Türkiye’deki tüm turizm sahalarına eylem kararı aldık” başlıklı yazısı yayınlanırken,
PKK elebaşı, aynı dergide, 1994 yılı Ağustos ayında da örgütüne şu talimatı vermişti: “Halkımızın büyük bir kesimi metropoldedir, Antalya’da, İzmir’de ve İstanbul’dadır; fakat ‘Gelsin parti burada da büyük eylem yapsın’ diyorlar. Peki sizler orada yüz binler varsınız, bir kibrit kıvılcımı çakıp orman yakmak zor mudur?" derken…
Üç genç birleşse, kesin bir faşist vurabilir, kesin bir dükkânı veya fabrikayı yakabilir, yüz yerde orman yangını çıkarabilir.” sözleri, biz Yüce Türk milletinin sinir uçları ile oynarken bu iki yüzlü terör uzantıları neyi normalleştiriyor?
Peki bu fonlu sözde “teyitçiler”in kurucusu kim?
Mehmet Atakan Foça…
Bu arkadaş, İngiltere ve AB kuruluşları tarafından fonlanan kurumuna, İngiltere'nin Ankara Büyükelçiliğinden 2016 yılında 82 bin 204 Türk Lirası yardım almış.
Peki görevini layığı ile gerçekleştirirken sadece orman yangınları üzerinden mi saldırıyor?
Tabi ki de HAYIR!
İşte mesele, yine görüldüğü gibi orman-vatan sevgisi yahut millet sevgisi değil, nerede bu terör uzantıları varsa birlik-bütünlüğü hedef alan ve en basit temel hak olan protesto hakkını, illegal biçimde kendisine baş aktör olarak topluma sızan bir virüs gibi eylemlerini ve bozgunculuklarını meşru göstermek.
Meselenin sosyal medya ayağını algılamak için ise “@Abese_irca” adlı kullanıcının “tweet” serisini (***) sonuna kadar okumanızı tavsiye ediyorum.
.
Avukat Ayşenaz Çimen, dikGAZETE.com
(*) https://acikradyo.com.tr/yesil-havadis/yesil-havadis-ile-ekolojik-gundem-ve-ikizkoy-cevre-komitesi-sozcusu-nejla-isikla
(**) https://teyit.org/dosya/buyutec-ormanlari-atesin-cocuklari-mi-yakti
(***) https://twitter.com/Abese_irca/status/1684651097468665856