“Ajan” ve “Uzman” arasındaki farklar nelerdir?
Bazı yazılarımda sık sık istihbarat dünyasındaki terimlerin, tanımlamalarının birden çok olduğunu, her uzmana / araştırana göre bunun değişkenlik gösterebileceğini / gösterdiğini ve aralarında çok büyük, uçlarda ve marjinal farklar olmadığı sürece hepsinin temelde birbiriyle aynı doğrultuda olduğunu yazmıştım.
Sosyal medyadan bir okuyucumuz, çok güzel bir soru sormuş; “Ajan ve Casus arasındaki farklar nedir?” diye.
Son yazımızın üstüne bir seri yazı gibi olacağı için “Örtülü Faaliyetler” ve “Örtülü Operasyonlar” arasındaki farkları açıkladıktan sonra “Ajan ve Casus / Uzman” arasındaki farkları da açıklayalım.
Teknik olarak ben “Casus” terimini çok sevmem. Komik ve muzip gelir. Çok sığ ve eksiktir kastedilene göre. Ki takipçimizin sorduğu sorudaki “Casus” teriminden kastedilenin, “İstihbarat Uzmanı” olduğuna emin olarak ben de buna göre yazmaya başlayacağım.
Ben, tüm bu konudaki araştırmacı ve uzmanlarımıza karşı, kastedilene; “İstihbarat Uzmanı” demeye devam etmek istiyorum. Onlar her ne kadar “İstihbarat Memuru / Case Officer” hatta başka başka şeyler deseler bile…
Bu kuru bir inat değil tabii ki. Beni fikirleri ile tatmin edecek biri çıkarsa memnuniyetle bu fikirlerimi değiştirebilir hatta bunun için kendisine de ayrıca ve aleni olarak da teşekkür edebilirim.
Diğer yandan sanırım, bu karmaşa da İngilizceden bire bir çeviri çabası sebebiyle yaşanıyor. “Case Officer” doğru bir terimdir ancak temelde farklılıkları vardır. Ve Türkçe karşılığı yoktur. Direk çevirirseniz de tekrar anlam karmaşası yaratır; oturmaz, eksik hatta yarım kalır.
“Agent” kelimesi yani “Ajan” ise İngilizcede ve bu dilin yaygın olarak kullanıldığı ülkelerde aslında bizim “Uzman” kelimemize denk gelir.
“Casus” ise “Spy”dır ve “Uzman” demek değildir. Bambaşka bir alanı, konumu, hakları ve pozisyonu hatta hiyerarşisi vardır “Spy” ya da Casusların.
“Case Officer” ise o ülkelerin istihbarat terminolojisinde daha da farklıdır; bizde ise çok daha farklı…
Bizim kastettiğimiz “İstihbarat Uzmanlarımızın” İngilizcedeki karşılığı ise “Agent”tır. Ki bu da Türkçeye “Ajan” olarak çevrildiğinde bambaşka bir mana doğurur.
Agent kelimesi “Ajan” demektir ancak bizim dilimizde “Ajan” dediğimiz, asla kastedilen “Agent” değildir.
İngilizce konuşan ülkelerde “Agent” bir dalda, bir konu üzerinde uzmanlık yapmış, Devlet tarafından geçerli sayılmış belli testlerden başarı ile çıkmış, ilgili yere, yaptığı uzmanlığı ile atanmış ve sadece o görevi yapan kişilere denir.
Örneğin; “DEA Agent” yani “DEA Ajanı.” Burada kastedilen “DEA için Ajanlık yapan biri” demek değildir. “DEA Uzmanı”dır kastedilen. Yani; ABD hükümetine bağlı uyuşturucu kaçakçılığı bürosunda çalışan, bu konuda aldığı temel eğitimin üstüne ihtisas yapmış, tecrübe kazanmış, uzmanlaşmış “Memur / Officer” üstü makamdaki kişiye denir.
Ve onlar “DEA Ajanı”dır; DEA Memuru ya da ‘Officer’ı değildir. Ancak Uyuşturucu Kaçakçılığı ile mücadelede hasım birimler içinden bilgi taşıyan “ajan” değillerdir. Bu işi yapanların adı “Spy” dır. Yani; “Casus”…
Bu ülkelerde “Agent / Ajan” tanımı sadece bu alanla da kalmaz; ticari, adli, teknoloji, politik, ‘Uİ’, siyasal soruşturma ya da araştırma yapan uzmanlaşmış ve ihtisas sahibi her bir kamu görevlisine de “Agent” derler.
Çünkü temel eğitimin üzerine ilgili durumdaki usulsüzlükler konusunda uzmanlık eğitimi almış ve o tip bir büroya atanmıştır. Ama hiçbiri bizim dilimizde kastettiğimiz “İstihbarat Ajanı” değildir.
Ki biz “DAE Agent’i” Türkçeye çevirdiğimizde “Uyuşturucu ve Kaçakçılıkla Mücadelede Uzman Görevli / Uyuşturucu ve kaçakçılık konusunda ihtisas yapmış Memur” diyebiliriz.
“Uyuşturucu Kaçakçılığı ile Görevli Ajan” dersek bizim dilimizdeki manası çok değişir. Ya da “Uyuşturucu konusunda Case Officer” dediğimizde de karışıklık oluşur.
Ama genelleme yapıldığında istihbarat dünyasında, bu noktada çalışanlara “Case Officer” demekte bir imtina görmüyor, aynı pozisyonda ve mevkide “İstihbarat Konusunda Uzmanlık Eğitimi almış / tamamlamış” kişilere “Case Officer” diyebiliyoruz.
Gelgelim bizim ülkemizde “Uyuşturucu ve Kaçakçılık ile ilgili” çalışanlar, özlük hakları olan (ki EGM’ne -Emniyet Genel Müdürlüğü- bağlı ve 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabidir) birer Polis Memurudur. Onlara “Case Officer” demiyorsak neden “İstihbarat” konusunda temel eğitimi tamamlayıp, üstüne bu konuda ihtisas yapan görevlilere “Case Officer” diyoruz?
Sadece bu sebeple bile kullanılması gereken doğru kelime “İstihbarat Uzmanı”dır.
İstihbarat dünyamızda ise; “Memur” dersek hatta “İstihbarat Memuru” dersek yine oturmaz; çünkü bu makamda olan kişiler vardır ve kastedilen “İstihbarat Uzmanı” ile iş tanımları çok farklıdır.
İstihbarat Uzmanları ise asla “İstihbarat Memuru” değildir. Çünkü “İstihbarat ve Alan” hakkında normal bir istihbarat memurunun aldığı eğitimin çok üstünde eğitim almış, uzmanlaşmış kadrolardır bunlar.
Ve bu sebeple de “Case Officer” terimi düşer.
Bizim İstihbarat terminolojimizde de “Case Officer”ın karşılığı vardır ama bu “İstihbarat Uzmanı” değildir.
Evet, “Ajan ve Uzman” da çok farklı terimler ve çok farklı anlamlar barındırır. Birçok noktada taban tabana ayrılırlar. Ancak her ikisi de “İstihbarat Dünyası”nda en temel ve en kök hücrelerdir. İkisinden de faydalanma süreçleriniz birbiri ile çok benzerlik gösterir.
Ancak ayrıldıkları en basit ve en temel nokta; “Bağlı bulundukları” konumlardır. Özellikle bizim dilimizde ve bizim istihbarat dünyamızda Ajan; bir güce, bir makama bu makamlardaki kişilere ve o kişilerin temsil ettiği bireysel yetkilere bağlıdır; biat derecesinde üstelik. Onlardan emir alır, onların söylediklerini yapar, onların verdikleri kadar haklara sahip olur.
İstihbarat Uzmanı ise; belli kanunlar – nizamlar – yönetmelik ve yönergelerle hakları korunan kadrolu personel olup bir kuruma, o kurumun temsil ettiklerine ve seçilmiş kişi / hükümetlerden çok bir “idea”ya hizmet eder.
Ve ikisinin ayrıldıkları yerler, bu temel noktadan sonra artarak çoğalır;
Herhangi bir operasyonda kullanmak üzere dışarıdan birini “Ajanlaştırabilirsiniz” ama yine bir operasyonda kullanmak üzere dışarıdan birini asla “İstihbarat Uzmanı” yapamazsınız. Çünkü İstihbarat Uzmanlığı için temel bir eğitim ve en önemlisi; bağlılık gerekir. Ama Ajan için bunların hiçbirine ihtiyaç yoktur. Satın alınabilir, bir şekilde bedeli ödenebilir hatta tehdit ve metazori ile zorla ajanlaştırabilirsiniz.
Ve temel beklentiniz olan “bilgi akışı” bu şekilde sağlanır. Ve bunu yapmak da sizi suçlu yapmaz. Takdir bile görürsünüz hatta…
Ajana asla güvenemezsiniz, sırlarınızı açmazsınız hatta mümkün mertebe pek organik bağ da kurmak istemezsiniz. Ama İstihbarat Uzmanı sizin personelinizdir. Güvenirsiniz, sırlara vakıftır. Onu moral ve motivasyon olarak mutlu tutmak istersiniz. Yoksa size çok daha fazla masraflara sebep olabilir.
Ajanınızın yakalandığında ya da tespit edilip, ifşa olduğunda dua etmeye başlarsınız. Ama İstihbarat Uzmanınız yakalandığınızda üzülürsünüz ama asla kaygı duymazsınız; çünkü uzmanınız sizi kolay kolay ele vermeyecektir.
Ajanınızın ise en ufak bir “baskın stres uygulaması”nda tüm bildiklerini anlatmaya hazır ve nazırdır. Bazen herhangi bir uygulamaya bile gerek kalmaz…
Bir operasyonda kullanılmak üzere tahsis ettiğiniz ajanınız, görevini yapıp bitirdikten sonra o sizin için artık önemli biri olmaktan çıkar hatta bir probleme dönüşür, o noktadan sonra en iyileri; “Ölü” olanlarıdır. Ancak uzmanınız bir operasyonu tamamladığında sağ-salim ve güven içinde ülkeye dönmesi için elinizden geleni yapar, döndüğünde ise mutlu olur, rahatlarsınız. Onu tebrik edersiniz, gözlerinizin içinde mağrur bir gururla.
Ajanınızın sizden beklentileri vardır, maddi – manevi çıkarları hep vardır ve olacaktır. Çoğu zaman bunların da bir sonu gelmez. Uzadıkça uzar. Ancak uzmanınızın en son düşündükleri bunlardır.
Ajanınıza sunduğunuz hizmetlerle uzmanınızın emrine sunduğunuz hizmetler bile birçok açıdan devasa farklar barındırır.
İstihbarat Uzmanınız emekli olduğunda uzaktan takip edersiniz ajanınız emekli olduğunda ise çoğunlukla öldürürsünüz. Ya da “deli” damgası vurup, bir tımarhane koğuşunda ya da izole bir sahil kasabasında çürümesini sağlarsınız. Sizin için de en iyisi budur.
İstihbarat Uzmanınızın özlük hakları vardır, sigortası, emekli ikramiyesi, aile yardımı hatta lojman bile verebilirsiniz. Ajanınıza ise o gece barda ödeyeceği hesabı karşılarsanız ve karnını tok tutup, lükslerini kesmemeniz yeterlidir.
Bir operasyon esnasında, yaşadığınız ve yüksek risk içeren durumlarla karşılaştığınızda ajanınızı kolaylıkla feda edebilirsiniz uzmanınız için ise mutlaka bir “toplanma noktası”, “güvenli ev”, “emniyetli çıkış rotası” oluşturursunuz.
İstihbarat Uzmanınızın yetişmesi için emek, para ve zaman harcamışsınızdır. Ve bu uzun – zorlu bir süreçtir. Seçilmesi için bile ciddi çabalar vardır. Oysa ajanınıza bir şekilde bedel ödeyerek (bunun ne olduğunun bir önemi yok) sahip olmuşsunuzdur.
Uzmanınız pahalıdır, ajan ise ucuz.
İstihbarat Uzmanı; elittir, kolay kolay vazgeçilmez, kaygı beslersiniz. Ajanınız içinse sadece “kazandıklarınız”ın peşinde olursunuz. Bir şey kazanamazsanız yapacak tek şey kalmıştır.
İstihbarat Uzmanınızın ailesi ile tokalaşmak hatta onlarla bir akşam yemeği yemek ister, onları tanımak istersiniz. Ama ajanınızla mümkün mertebe kendisi ile bile karşı karşıya gelmek istemezsiniz.
Uzmanınız sizin hayvanat bahçenizdeki; “Kuğu”dur, “Tavus Kuşu”dur yemlerini, yaşadığı alanı ona göre ayarlarsınız. Ajanınız ise bir “keçi”dir; özel değil son derece sıradan ve kolay bulunabilen bir keçi.
İstihbarat Uzmanı kahramandır (kimse bilmese bile), madalyalar verirsiniz, dosyasını özenle tutarsınız. Ajanınızın ise dosyasını bırakın, bir yerlerde bir peçete kâğıdı üzerine yazılı ismi bile yoktur.
Uzmanınız öz evladınızdır, bakış açınız odur. Ona göre davranırsınız ve her biri tek çocuktur.
Ajan ise, size mendil satmaya çalışan kırmızı ışıktaki herhangi bir çocuktur. 12 kardeşten birisidir. Mendili alır, parayı verir ve bir daha aklınıza gelmez. Düşünmez, kaygılanmaz en fazla 20 saniye kadar hayatınızda ve aklınızda yer işgal eder.
İstihbarat Uzmanınızın doğum gününü unutmaz, takip eder ve ona bir hediye alırsınız. Ajanınız ise; “Bugün benim doğum günüm” dediğinde “Doğum günün zerre umurumda değil! Sen benim söylediklerimi yaptın mı?” dersiniz.
Uzmanınız vatanseverdir, devletçidir, halkçıdır ve tüm ulusunuzun çıkarlarını korur, beklentileri budur ve her zaman hiyerarşik yapı içindedir. Ama ajanınız öyle değildir. Pimi çekilmiş ve paltonuzun iç cebine atılmış el bombası gibidir. İşlevseldir, ta ki kullanıp, cebinizden fırlatıp atacağınız zamana kadar.
Ağzınızdaki yara gibidir ajan, dilinizle kurcalamasanız hemen geçecek ama asla duramazsınız. Sizi öldürmez, hasta etmez ama rahatsızlık verir.
İstihbarat Uzmanınız ise antiseptik solüsyondur. İltihaplı yere, yara üzerine sıkarsınız ve sizi iyileştirir, tedavi edip, mutlu eder.
Bir İngiliz anahtarıdır Uzman, ayarlamanıza göre her somunu sıkıp, gevşetebilirsiniz.
Ajan ise 13 – 14 numaradır. Sadece 13 ve 14 numaralı somunlarda kullanırsınız. Başka bir işinize yaramaz. Alet çantanıza atarsınız; ta ki bir sonraki 13-14 somunla karşılaşana kadar.
Bir tanesi en sevdiğiniz meyvelerden oluşmuş pastadır. İddialı bir pasta ustası elinden, özenle çıkmıştır. Lezzetli ve eşsizdir. Özeldir ve özel günlerde sadece pahalı bir şampanya ile birlikte servis edersiniz. Başka türlüsü; ziyandır.
Diğeri ise bamya, kapuska ya da kabak yemeğidir. İçine en fazla yoğurt dökersiniz. Belki biraz pul biber. Aç kaldığınızda ve elinizde yiyecek başka bir şey olmadığında ölmemek için, karın doyurmak için yersiniz. Seçeneğiniz yoktur çünkü.
Bir tanesi meşe ağaçlarında demlenmiş viskidir, kolay bulunmaz, bulunanları ise çok pahalıdır, emek harcamanız gerekir ona sahip olmak için.
Diğeri ise herhangi bir tekelde bulunan en ucuz kırmızı şarap gibidir. Bir tekel bayisi gördüyseniz mutlaka orada vardır ve parasını verip satın alabilirsiniz. Yanlışlıkla döküldüğünde de üzülmezsiniz, gidip bir tane daha alırsınız… Ama aynı şey pahalı bir şampanya için geçerli değildir.
Bir tanesi “Aşk”tır kolay kolay karşınıza çıkmaz, çıktığında ise onu tanırsınız, size hitap eder, sanki sizin için yaratılmış gibi size gülümser. Onu kazanmak için çaba harcarsınız. Çeşitli aşk oyunları yapmaya başlarsınız onu tavlamak için.
Diğeri ise parayı verdiğiniz sürece sizi dünyanın en mutlu, güçlü, iktidar sahibi ve vazgeçilmez insanı yapabilir. Tabii süresi bitene ya da verdiğiniz paranın miadı dolana kadar. Sonra? Başka parası olanın kucağına gider. Ve dönüp size bakmaz hatta tanımaz bile. “Cash on the desk” usulüne göre hizmet eder… Ve bu ayıp değildir…
Ajan, ucuz cadde üstü lokantalarında, peçetelikte bulunan, gazeteden özensiz kesilmiş kâğıttır, işiniz temizlenmektir, işinizi görür ve atarsınız. Düşünmezsiniz.
Uzman ise kızınızın peçete koleksiyonundaki en nadide parçadır. Kolay bulunmaz, bulunduğunda özenle saklanır, herkese gösterilmez ve çalınmasın – yıpranmasın diye en muntazam şekillerde muhafaza edersiniz.
Herhangi birine “Sen ajansın!” dediğinizde ağzınızın orta yerine yumruğu yapıştırır ama yine o aynı kişiye “Sen İstihbarat Uzmanısın!” dediğinizde gülümser hatta kendisiyle tüm o hafta boyunca gurur duyar. Gidip sevgilisine, annesine söyler; “Geçtiğimiz gün beni istihbarat uzmanı sandılar biliyor musun” diye.
Ajan; “Muro”dur.
Uzman ise “Aslan Akbey.”
Ajan; “Golden Finger’dır”.
İstihbarat Uzmanı ise “Bond. James Bond”
Ajan; “Kirill’dir” (Rus Görevli – Yardımcı erkek oyuncu; Karl Urban) Uzmanınız ise “Jason Bourne.” (Asıl adam – Matt Damon; Başrol)
Ajan “Steve Buscemi’dir” Uzman ise “Brad Pitt”
İşte “Ajan” ile “Uzman” arasındaki farklar, basit ve en kolay anlaşılabilir haliyle bu kadardır. Örnekler çoğaltılabilir ama en temelinde; “Ajan” yancıdır, “Yancıların hesabını ayrı tut” diye kahveciye söyleyeceğiniz erken uyarı sistemidir
“Uzman” ise her zaman yanınızda olmasını isteyeceğiniz ortağınızdır, o gelmeden asla başka bir parti oyun açılsın istemezsiniz.
“Ajan” kaybeder, “Uzman” ise imkânlar dâhilinde ancak bu kadarını yapabilir.
“Ajan” iki şekerli çay içer, “Uzman” ise masadaki portakal suyundan bir yudum alıp, hızlıca çıkıp gider.
“Ajan” grip olur, salya sümük – yatak döşek yatar, aksırır – tıksırır; hapşırdığında ser-sefil olur. “İstihbarat Uzmanı” ise hafif soğuk algınlığı atlatır.
“Ajan” sizin selam vermediğiniz nalburdur, kırk yılda bir işiniz düşer. Düştüğünde ise parayı verip dilediğinizi alıp, çıkıp gidersiniz.
“Uzman” ise her akşam yengeye en nadide, en taze ekmeği çırağı ile gönderip, “Parasını sonra verirsiniz ne önemi var” diyen işletme sahibidir. Nalbur gibi esnaf değil, özel teşebbüstür.
“Uzman” emekli olduğunda paylaştıkları; tecrübedir, yaşanmışlıktır, rasyonel ve akademiktir.
“Ajan”ın anlattıkları ise deli saçması – hayal ürünü, boş boğaz ve hatta gevezeliktir.
“Uzman” her zaman şıktır, bakımlıdır, kendine güvenir, özenilir, hassastır bu konuda. Rezervasyon yaptırmasına gerek yoktur, “Merhaba” der ve mekâna girer.
“Ajan” ise kapı önünde içeriye girmek için sıra bekleyendir. Kimse farkında değildir, kimse önemsemez, kimse onunla ilgilenmez. Birinin masasına gittiğinde şikâyet edilir, yaka-paça o mekândan atılır.
“Uzman” eau de toilette kullanır. “Ajan” ise ağır, açık ve kalitesiz tütün kolonyası...
“Ajan”ın üstü, “Uzman”ın” ise altı çizilmiştir.
“Ajan” ölür – teleftir – imha edilmiştir, “Uzman” ise şehittir, büyük kayıptır, acısı daima kalplerdedir.
Ama temelde ikisi de aynı amaca hizmet eder, ikisi de “istihbarat”ın temel taşıdır. Ortak oldukları tek yön de budur. Bunun dışında aralarında dünyalar kadar fark vardır.
Ve o dünyalar da sizin asla bilmediğiniz türden dünyalardır.
.
Serkan Yıldız, dikGAZETE.com