Övündüğüm işlerden biridir ve Rabbime şükür az da değil bunlar.
Gösteri Sanatları Merkezi ve Birlik Sanat beraberliğinde Muammer Karaca’yı bir Kültür Merkezi haline getirme projemiz vardı.
İlk ayak da Necip Fazıl merhumun 40’larda “A-Takımı” ile sahnelenen Ahşap Konak oyunu vardı.
Ve de sorunlar elbet.
Üç perde piyes kalmamış artık, çok uzun; bir hesap yaptım sadece dekor değişimleri 30 dakika sürüyor, 10’ar dakikadan 2 ara da 20 dakika etti mi sana 50 dakika.
İki perdeye indirdim oyunu; döner sahneyi, siyah fon beziyle tam ortadan böldüm.
Böylece önde bir tablo oynanırken, arkada ikinci tablo hazırlanıyor.
Tablo bitiminde oyuncular sahnede donuyor.
Ara perde kalkıyor ve sıradaki tablo, döner sahne üzerinde donmuş oyuncularla öne geliyordu.
Ancak başta Yılmaz Gruda, Akın Güneş, İhsan Ustaoğlu, Merhum Kaya Gürel, Nalan Gıdak, Türkan Gruda, Nuran Paro, Funda Cansever, DilekAtabey, Nedim Çağlar bu klasik oyunun altından başarıyla kalktılar.
Bütün Yük sn. Yılmaz Gruda’da idi. Artık tiyatroda çok azalan uzun, bitmez tükenmez tiradların, soluksuz uzun konuşmaların altından nasıl kalkacaktı o yaşta!?
Işık yönetmenimiz Erol Şahin, “İntercom" denilen bir sistemi önerdi.
Kulis ve veya ışık odasından oyuncunun kulağına kablosuz bağlantıyla sözlerini fısıldamak.
Hiç gerek kalmadı!..
Gruda Usta benzersiz birikimi ve virtiüzitesiyle sadece rolünü değil, bütün oyunu sırtladı.
Bugün 20 yıldan fazla geçti Usta, dimdik sahnede ve sürdürüyor örnek tiyatro yaşamını.
Oyunda, Necip Fazıl’ı temsil eden role seçtiğimiz GSM öğrencimiz fizik ve tavır olarak dört dörtlüktü ancak hesaplamadığımız bir handikapı vardı.
Radyocuydu ve onların garip melodili konuşma biçimini ne yapsam kıramadım.
Birlik Sahnesi’ndeki oyuncularımızdan Nedim Çağlar’a verdik rolü.
Ben GSM’den ayrılacağımı bildirmiştim ve bu bile “Megalo İdea” tarafından; “Hep kendi adamlarını oynattı” lafıyla aleyhime kullanıldı.
Sanki kadronun diğer kalanlarını mahalle bakkalı seçmişti.
Oyuncuların, provalar boyunca en büyük endişesi ve bağlı olarak merakı, finaldeki yangın sahnesini nasıl gerçekleştireceğimdi.
Kolay!..
Müzik verdim, sis bastım sahneye, döner sahneyi çalıştırdım, ara perdeyi kaldırdım, tüm koltukların masaların üstünde cesetler, kırmızı spotun önünde teknisyen iki eliyle gölgeler yaparken sahne sanki sonsuza kadar döndü.
Sadece sahne dışında önde Ahşap Konağın, 1 metre yüksekliğindeki usta işi maketi, oyun boyunca nokta ışık altında görünür kaldı.
Şimdi yazarken farkettim, son sahnelediğim “Mazhar Neye Mazhar” oyununda da aynı konumda ışık altında bir Eski Radyo duruyordu.
İlk oyuna Sadık Albayrak, sn Emine Erdoğan’ı getirdi. -“Dün” de beni aradı, gazete bulmacasında resmimi görmüş.-
- Bak Ulvicim sana kimi getirdim.
- İyi de abi; GSM’de protokotün 1 numarası Reis’dir. Onun sayesinde kuruldu burası ancak hiç gelmedi 3 yıl oldu.
Açılışta da;
- Bugün benim en mutlu ve üzüntülü günüm. Üstadla ilk gerçek buluşmam bugün. Üzüntülüyüm de GSM’de son günüm ev sahibini de görmek isterdim.
Daha sonra, bu sözlerim de kendine “Milliyetçi Maneviyatçı” diyen Müsamerecilerce kullanılacaktı.
“Ahşap Konak” ayakta alkışlandı.
Ancak her oyunun başına gelir.
Oyunda sarkmalar, bozulmalar başladı.
Haber yolladım;
- Düzeltme provası yapacağım.
Yıllar sonra “GSM’yi biz kurduk” diyen Üstün İnanç;
- Ne düzeltmesi. Bunlar profesyonel oyuncular… Oyunu sahneye koyarken düzeltmedin mi?
İnanılır gibi değil… Ve bu gazeteci emeklisi, şimdi tiyatro duayeni diye geziniyor ortalarda.
Ve “Girilmez” yazılarının altına ikinci “Girmek Yasak” duyuruları asarak beni tiyatroya bile sokmamaya başladılar.
Kader, ben o tiyatroya, büyük dayımın tiyatrosuna 5 yaşında girmiştim, Muammer Karaca’ya.
Sonra afişe Yılmaz Gruda’nın da adını eklediler.
Oysa Gruda, benim 10 günlük Mısır seyahatim sırasınca yerleştirme provası yapmıştı ricamla.
“Adımı çıkarın afişten” dedim.
Yaptılar.
Sadece Yılmaz Gruda’nın adı kaldı.
Mayıs’ın sonları uğramışım, “Muammer Karaca çıkmazı”nın başında oturuyoruz.
Sorun var.
Oyunlar bittiği için Merhum Kaya Gürel, bir reklam işi almış.
Bilmeyenler için, en vitaminli iş reklamdır.
Oysa birinin aklına gelmiş “Necip Fazıl’ın ölüm yıldönümü” diye; hesapta olmayan bir oyun konulmuş…
“Ben oynarım” dedim.
İhsan’la haber yolladım.
Kabul görmemiş.
Prova koymuşlar.
Provada yabancı tipler.
Funda ve Dilek de oyundan çıkarılmış; Nedim isyanlarda…
Ben de oralardayım…
Nedim’i ikna etmeye çalışıyorum.
- Git oyna önemli olan oyunun sıhhati.
- Abi nasıl olur bu kız arkadaşların ne kabahati var? Yok senin adamlarınmış.
Nedim tam razı olacaktı.
Türkan Gruda:
“Biz abinle, hergece yatmadan önce Kur’an okuyoruz” diyince;
“Vallahi ben okumuyorum” diyip oynamaktan vazgeçti.
Ve eksik kadroyla ellerinde oyun metinleriyle kekeliye kekeliye oynamışlar birer yövmiye aşkına.
Seyirciden, Necip Fazıl’dan ve kendilerinden utanmadan ve Allah’tan korkmadan!..
-Hayatta Oynamam kitabımdan-.
Ulvi Alacakaptan, dikGAZETE.com