ST. PETERSBURG
Amerika Birleşik Devletleri askerlerinin Afganistan’dan ayrılmasının üzerinden bir yıl geçti. Amerikalılar, Afganistan’da geçirdikleri 19 yıl 10 ay ve 25 gün boyunca orada yaşanılabilir bir devlet kuramadılar.
Taliban’ın iktidara gelmesi, beğenip beğenmeme hususundan bağımsız olarak, tüm bölgesel ve bölge dışı devletlerin kabul etmesi gereken nesnel bir jeopolitik gerçeklik haline geldi.
Taliban, kendini çok uluslu Afganistan halkının düzen ve istikrar için ihtiyaçlarını karşılayabilecek “en iyi güç” olduğunu belirtiyor. Sebebini de yıllarca süren iç savaştan bitkin düşen ve nihayetinde Batılı devletlerin bencil dış politikalarının bir başka kurbanı haline gelen bu ülkenin, kendi egemen dış politikasını inşa etmek olarak nitelendiriyor.
Taliban, aynı zamanda ciddi bir imtihanla karşı karşıya: Askeri bir güçten, devleti yönetebilecek tam teşekküllü bir yönetime dönüşmek. Ayrıca, Taliban’a siyasi olgunluk testini geçmesi için de çok uzun bir süre verilmedi.
Afgan Ulusal Meclisi “Loya Jirga” geçenlerde Kabil’de toplandı. Orada, ülkeleri için önemli birçok konuda çeşitli kararlar alındı. Örneğin: DAEŞ, bir “tarikat” olarak tanımlandı ve yasaklandı. Ancak ülkenin gelecekteki yapısal durumuna ilişkin sorular cevapsız kaldı.
Bu noktada, Afganistan’da ülkenin tüm etnik grupları tarafından kabul edilecek tek ve etkin bir şekilde işleyecek bir hukukun tesisi, en temel gündem olmalıdır.
Taliban, bir yıl önce, ülkenin gelecekte bir anayasasının olacağını duyurdu. Hemen ardından, geçici bir önlem olarak, 1964’te kabul edilen Afganistan’ın son kralı Muhammed Zahir Şah’ın anayasasını restore ederek yürürlüğe koydu.
Taliban, şimdilerde ülkenin her yerinde ‘şeriat’ normlarını uygulamaya çalışıyor. Ancak tarih, defalarca böyle bir uygulamanın geçerli olmadığını gösterdi.
İslam’ın “devlet dini” statüsüne sahip olduğu ve Şer’i normların toplum hayatında önemli bir rol oynadığı devletlerde bile kamusal hayatı düzenlemek için dini ve laik normların birlikte uygulandığı görülüyor.
Bariz örnekleri görmek için Birleşik Arap Emirlikleri, İran, Suriye, Lübnan ve Malezya gibi 20’den fazla ülkeye bakmak yeterlidir.
Arap devletlerinin anayasalarına Şer’i normları sokma konusundaki uzun yıllara dayanan deneyim; ülkede yaşayan halkların etnik, coğrafi, ulusal ve kültürel özelliklerini dikkate almadan, devletin temel hukukuna radikal bir giriş yapmalarının mümkün olmadığını ve dahası olumlu bir sonuç alınamadığını gösteriyor.
Taliban, Afganistan’ı gelecekte bağımsız ve başarılı bir devlet olarak görmek isterse; onlar da aynı yoldan gitmek zorunda kalacaklar.
Yukarıda belirttiğim devletlerin tecrübesi; anayasada devlet dini olarak İslam’ın statüsüne ve ülkenin yasaları olarak Şer’i normlara ek olan toprak birliği ve bölünmezliği, dış ve iç politikanın bağımsızlığı gibi hükümler olduğunu gösteriyor.
Uzun lafın kısası: Afganistan’ın tarafsız ve bağımsız statüsü sabitlenmelidir.
Taliban hareketi için anayasanın kabul edilmesinden sonraki adımlar; hem komşu devletler hem İslam Dünyası hem de uluslararası kurumlarla ilişkilerin normalleştirilmesi olmalıdır. Taliban hükumetinin uluslararası toplum tarafından tanınmasının tek yolu budur.
.
İlber Vasfi Sel, dikGAZETE.com