Adaleti tesis ederseniz; tecellisi de olacaktır.
Adalet kendiliğinden tecelli etmez, adaleti tesis edersiniz.
Tesis edilen adalet, sonucunda elbette ki tecelli de edecektir.
Adalette esas olan haktır.
Hakkın sahibine teslimi; hakkın yerini bulmasıdır Adalet.
Hukuk, adalet demek değil, “Hukuk düzeni”, adaletin tecellisi için değil, adı üstünde “düzen”in işlemesi, “sistem”in yürümesi için kurulan, var olan, çalışan mekanizmadır.
Hukukun temelini oluşturan “Hak” ve “Adalet”tir.
Adaletin olmadığı “hukuk düzeni”nde “Sistem/düzen” çalışır ama HAK yerini bulur mu!
Hakkın teslim edilmediği düzen, “sağlıklı” bir sürekliliğe sahip olur mu!
Adalet, -Hak- yerini buluyor olsa bu kadar “Dava” olur mu!..
Bu kadar mahkeme, zırt-pırt her ne olursa olsun bu kadar dava açılan bir ülke daha var mıdır başka!
Olur-olmaz herşey için açılan yığınla dava…
Bir yığın mahkeme kaydı…
Bir yığın dava dosyası…
Yığınla, “Kıyamet gibi” iddianame…
Bir yığın olay, bir yığın “anlaşmazlık”…
“Kanun/Adalet karşısında herkes eşittir” diye yürütülen mantığın bile işlemeyip çarpıtıldığı bir “Yapı”…
:
“Mektup yazdım Hasan’a, Ha Hasan’a ha sana…”Merhum Abdürrahim Karakoç’un o meşhur şiir başlığı geliyor akla; bir dizesi ki şöyle: “Mülkte hakikati aramak boşa…”
Hakikat ki “Evre”nin dördüncü kapısı…
Devletin temeli olan adalet…
Mülk, yani devlet, zaten oraya ne ulaşabilir ne bir müdahalede bulunabilir. “Hakikat”in kapısında, değil hak, değil adalet, değil devlet, değil hukuk ve düzen sadece “Hakk” vardır.
Ki…
Bu da her birini kapsamaktadır zaten.
Ve zaten o nokta, kitlelerin umurunda olmadığı gibi, ona ulaşmak herkesin harcı da değildir ve bu, ne devletin ne hukukun alanıdır. Bu noktada “Eşitlik” de yanlış anlaşılan ve yanlış değer biçilen bir kavramdır.
:
Bu noktaya ve bütün bu kavramlara işaret olsun diye özellikle “Sosyal medya”da çoktandır dolaşan ve altına-üstüne çeşitli “uçuk” yorumlar da yapıştırılan bir “görsel” ile “durum”u anlatmak belki en iyisi.
Hani şu, çit arkasından maç izlemeye çalışan 3 farklı boydaki 3 insan ve 3 sandıkla, iki bölümde anlatılan “Eşitlik” ve “Adalet” başlıklarına “örnekleme” için kullanılan “Çizgi”!..
O çizimi önce bir hatırlayalım ve ardından “bir çırpıda özetle” dile getirilenlere dikkat kesilelim ki “Eşitlik…”, “Adalet…” ve “Hak…” ne demekmiş, “bazı üstatlar”ın bile köşelerinde “Efemine tavırlar”la kullanmaktan özellikle kaçındığı, adını “Paylaşmak…” diye de koydukları mesele -Hakk- daha iyi anlaşılsın.
İş, mahkemeler, davalar, devlet/mülk, kanun, düzen, hukuk meselesinin çok daha ötesinde!.. Bak mevzu nereye geldi!
Yani burada diyor ki: Sana "fazla" geleni "ihtiyacı olana" verirsen "adalet" olur!..
:
Adalet bu mu!..
Sana "fazla" gelmese de "sende olan"ın üzerinde, olmayanın HAKkı vardır.
Hak yerini bulmuş ise adalet de gerçekleşmiş olur; değilse ne diye eşitlikle adaleti karıştıranlar için hazırlanan böylesi şablonlara itibar edilsin ki.
"HAK" zaten "Adalet"in ta kendisidir.
Mesela, herkesin söz söyleme hakkı vardır ancak herkes "eşit söz söyleme" hakkına sahip değildir. Herkesin söylediği de “Söz” değildir!
"Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu" denir miydi yoksa.
( -Bu çizimde- Hem o çocuklar kim ki seyrettikleri bile "Amerikan futbolu" o oyunda hak güçlü olanın elindedir.)
Şu da var ki...
:
Hak verilir mi, alınır mı!.. Verilmezse nasıl alınır; alınırsa hak yerini bulmuş olur mu!
Öyle adalet olur mu!
( O çocuğun o maçı seyretmesi hak mı; -pezevenk niye çocuğu parka-marka götür müyo da çit arkasında sandıklar üzerine çıkarıyo..- Kendi zevki için önce eşitlikten, sonra adaletten bahsetmeye kalkan Amerikan çizgicisi neyi anlatmaya kalkıyo ki böyle..)
"Eşitlik..."
"Adalet..." falan deyip de "Hak" işin içine katılmazsa işte böyleanadınmı!..
Ortaya atılan böylesi “Haplar”la bir gerçeğin, -“Hakk”ın- üstü örtülmeye çalışılırsa o noktada söylenecek olan "şey" de “Slogan” da hazır:
“Bonzai’ye Hayır!..”