Kur’an’da kadına bakış o dönem için tümüyle kadın lehinedir. Sonradan Kur’an’a bakış ve Kur’an’ı yorumlama, tümüyle erkek egemen olduğu için Allah'ın ne yapmaya çalıştığını anlayamamış ya da işlerine geldiği gibi anlamışlardır ayetleri.
Günümüze bir bakalım:
Tunus dışında bütün Arap ülkelerinde çok eşlilik yasal.
Kadınlar, erkek kardeşleriyle mirastan eşit pay alınca “medeni kanuna uydun, Allah'ın sözünü ihlal ettin” denilip adeta “haram yedin” muamelesi yapılıyor.
Resmî, dinî nikah ayrımı var.
Gizlice kıyılan ikinci, üçüncü nikahlar yüzünden mutsuz olan binlerce kadın ve çocuklarla dolu Müslüman coğrafya.
Kadınların bir kısmı kumayı, “Allah benim nefsimi terbiye için bunu erkeğe bir hak olarak vermiş” fikrine inandırılmış durumdalar.
Vefat eden babasının emekli maaşını alabilmek için resmî nikahla eşinden boşanmış dinî nikahla yaşayan kadınlar ve bu nafakayla geçinen erkekler...
Nafakanın iddet müddetince olduğunu, yasaların öngördüğünün haram olduğunu savunan fakat “mihr yasal olsun” demeyen erkekler..
Zinanın yasal olarak peyderpey suç olmaktan çıkarılırken ikinci evliliklerin zina kategorisine girmemesi için susan Müslüman erkeklerin ve kadınların üniversiteler için “fuhuş yuvası” demesi...
Örnekleri çoğaltmak mümkün...
Bunların en büyük sebebi Allah’ın, o dönem için yaptığı düzenlemedeki muradının doğru anlaşılamaması.
Bu yazının gayesi; kadın - erkek hakları ya da cinsiyetçiliği değil, Allah’ın ne yaptığını ya da ne yapmaya çalıştığını doğru anlayamamanın doğurduğu trajik sonuçlara dikkat çekmek…
Mesela çok eşlilik…
Çok eşlilik, Allah için bir sorun olmasaydı, sınırsız kadınla yaşayan bir toplumda dörtle sınırlama yapıp, ki bu da o dönem için kadınlar mağdur edilmesin diyedir, tek eşliliği ideal olan olarak hedef göstermezdi.
Şimdi “ben zengin oldum, gönlüm kaydı vb. gerekçelerle eşimin izni olmadan da gider ikinciyi alırım” anlayışı Allah'ın adaletine ters.
Bu günah aynı zamanda.
Bu kadına zulüm.
İki kadına da zulüm.
Allah'ın muradı bu değildir. Olamaz!
Allah, yarattığı bir cinsin kaldıramayacağı yükü başka bir cinse layık gören zâlim bir yaratıcı değildir.
Ve kendisi de bundan muzdariptir; “Allah’ı gereği gibi takdir edemediler” der Allah.
Kadınlar ve erkeklerin hukuku da tarihsel.
Okuma yazma bilmeyen, toplumda tek varolma şekli, bir adamın eşlerinden biri, çocuklarının annesi payesi olan, evliliği kocasının iki dudağı ve anlık psikolojik haline bağlı olan bir konumdaki kadınla şimdi 25 - 30 yaşına kadar okumuş, meslek sahibi olmuş, ekonomik özgürlüğü olan bir kadın, durup dururken boşanmak istemez; neden tek taraflı öğüt verilen olsun?
Neden yatağında yalnız bırakılan ve gönüllü itaat etmesi beklenen olsun?
Diğer taraftan erkek boşanmak isterse “sulh edin” denir sadece? Onun öğüde, yalnız kalmaya ihtiyacı yok mudur?
Konu kadınlar olunca cahiliye kadını ile ben eşitim.
7 yaşından 22 yaşıma kadar, her sabah evden çıkıp türlü çilelerle okula gidip eğitim alayım, kocamla aynı eğitim ve sıkıntıları yaşamış olayım, eee evlendikten sonra onunla ilgili bir sorun yaşasam bile o bana öğüt versin, yatağımda yalnız bıraksın, olmadı salıversin…
Bu kadar kolay…
O boşanmak isterse sulh iyidir, nefisler cimridir...
Allah adildir...
Ve bu adalet değil...
Ve bugün yıl olmuş 2021 “yaşasıınn Allah beni kocama dövdürmüyor sadece serbest bıraktırıyor, ne mutlu bana, ikrah değil itaatmiş kocamın beklediği” deyip bu haber meal yazarları tarafından büyük bir müjde olarak verilip sevinmem bekleniyor...
Kadın, öyle bir toplumda parası yok mesleği yok durup dururken “ben ayrılmak istiyorum” diyebilir mi?
“Adamda da bir sorun vardır” diye düşünülmüyor.
Yine öğüt verilen, yatağında yalnız bırakılarak terbiye edilmeye çalışılan konumunda.
Erkek nüşuz ederse sulh iyidir. Nefisler cimridir...
Kadınlar, erkekler ve toplum her şey değişti. Bunu konu kadın olunca görmek istemiyorlar.
Bir kadın, kocasından memnun değili bu durumda illa ki bir sorun vardır kocasında, durup dururken olmaz bu rahatsızlık.
Bu durumda kocası öğüt veriyor, ya kocanın öğüde ihtiyacı varsa? “Yatakta yalnız bırakın, birlikte olmayın, olmadı serbest bırakın. Ne istiyorsan yap” deyin.
İtaat ederlerse aleyhine yol aramayın.
Bir kadını yatağında yalnız bırakıp, onun gecesinde diğer karısına gitmek, dayaktan daha beter bir itaat ettirme yöntemi değil mi?
Bu durum bile o dönem kadınları için büyük bir iyileştirme.
Hiçbir şey demeden sokağa atılmaktan daha iyi tabii ki.
Kadın nüşuz ederse prosedürü böyle.
“Öğüt verin, gidin başka eşlerinizle keyif sürün, onu yatağında yalnız bırakın, olmadı ne halin varsa gör” deyin, dönerse geçmişi açmayın dönmezse iki şahit bulun iki taraftan, olmuyorsa ayrılın.
Erkek nüşuz ederse sulh hayırlıdır. Nefisler cimriliğe meyyaldir...
Hiç ona öğüt, yatağında yalnız bırakma yok.
Kur’an kadınlarla ilgili “Arap cahiliyesindeki eğitimsiz, işi-gücü, ekonomik özgürlüğü olmayan kadınlar göz önünde bulundurularak şekillendirilmiş” diyebileceğimiz pek çok hükmü barındırıyor.
Şahitlikte de bu yüzden erkekle eşit değil.
Her şey değişti, kadınların eğitimi, sosyal statüsü, kimliği, bilinci, zihniyeti…
Ama ona yapılacak psikolojik, hukuki muamele aynı cahiliyedeki gibi.
Bunun; “savaş için besili atlar hazırlayın” statüsü kadar tarihsel olduğu anlayışı yok.
Biz daha dövün demiyor, ikrah değil, itaat, çok şükür mesabesindeyiz.
Şimdi özgüven sahibi, bakımlı, kendini her yönden yetiştirmiş ve geliştirmiş bir genç kıza diyelim ki; "sana çok büyük bir müjdem var?”
- Nedir?
- Allah seni kocana dövdürmüyormuş!
“Ne münasebet” demez mi?
“Döv” değil, “serbest bırakın” diyormuş.
“Nüşuz” geçimsizlik ve şiddet değil, evden ayrılmakmış.
Sen “ayrılmak istiyorum” dersen, kocan önce sana öğüt verecek uslu uslu dinleyeceksin.
Olmadı; gönüllü itaat etmedin, yatağında seni yalnız bırakacak ki onsuz yaşayıp - yaşayamayacağını test edeceksin.
O diğer eşleriyle eğlenirken, sen acı içinde bir karar vereceksin.
İtaat edersen, eşin geçmişi açmadan devam edecek (bu büyük bir lütuf sana; kıymetini bil!)…
Eğer etmezseni itaat bekleniyor senden ikrah, darb yok, serbestçe boşanabilirsin, ne mutlu sana!
Hangi genç kız böyle bir dini kendisi için en güzel hükümler içeren, huzur ve barış dini olarak görür?
Sonra da “vayy kızlarımız feminist oldu, kahrolasıca batı” diyoruz.
Ben evliliğini kurtarmak için ODTÜ psikoloji lisansı eğitimi almış danışmana giden kadına; “kulun kula secdesini emretseydim kadının kocaya secdesini emrederdim” Hadis-i Kudsisini söylemeye çalışırken cümlesini bitirtmeden tepki veren, kocası tarafından “bak psikologla bile kavga ettin” denilen kadınlar tanıyorum.
Velhasıl, Müslüman kadınlar hem istedikleri yaşa kadar eğitim almak hem de mutlu bir yuvada mutlu bir evlilik yapmak istiyorlar.
Eğitimli ve ekonomik özgürlüğü olmanın kendileri için bir güç vesilesi değil mutluluk vesilesi olmasını istiyorlar.
Biti kanlanan kocasının, gizli ya da açık “Allah bana ikinciyi alma ruhsatı veriyor” deyip, böyle bir yıkımı yaşamamayı istiyorlar.
Ev işi de maaşı da ortak bir evlilikte, mutlu ebeveynler olup, mutlu nesiller yetiştirmek istiyorlar.
Allah'ın emrettiği adalet ve iyiliği ikame edecek nesiller yetiştirmek adına…
.
Sevim Korkmaz, dikGAZETE.com