Bu yazının bir benzerini geçmiş zamanlarda da yazmıştım..
Yazdım ama “vatandaş Reşit, kendin konuş kendin işit” misali değişen bir şeyin olmadığını gördüm!..Çok insan; doğru, haklısın, tespitler yerinde, der, lakin yine lakayt davranmaya devam eder..
Evet değerli dostlar, ibadethanelerimizin hali pür melalinden bahsediyorum.. Yani; Cami adabı..
Biraz daha açalım..
Camilerimiz temiz tutulması gerekilen yerlerin en başında gelen mekânlar..
Ve bu güzide yapılara müslüman olan her kişi gözü gibi itina etmek mecburiyetinde..
Hocalar, yıllar yılı imani hakikatlerden bahsederler..
Cami adabıyla ilgili nasihatlerde de bulunurlar..
Cemaatin önemli bir kısmı da adeta kuzu misali dinler, ya da dinler gibi görünür..
Peki ya anlatılanların hayata geçirilmesi?..
Zor!..
Tabi hocalarımızın bir kısmı da maalesef anlattıklarıyla amel etmiyorlar..
Etmediklerinden de cemaate tesirli olamıyorlar..
O zaman da doğal olarak hocanın anlattıkları cemaatin bir kulağından girip diğerinden çıkıyor..
Bir misâl vereyim;
Yaz Ramazanlarından biriydi..
Sene 78 ya da 79 olabilir..
Fatih Camiindeyiz..
Ve bir ikindi öncesi..
Vaiz kürsüde anlatıyor..
Cemaatte, sıcaktan ve günün yorgunluğundan olsa gerek bir uyuklama hali var..
Hoca bir an sesini oldukça yükseltti..
Sonra da “rahat olun aziz cemaat, uykuya devam edin” dedi..
Bunu da esprili bir biçimde söyledi..
Ardından devam etti;
Biz, anlattıklarımızla yaşamıyoruz ki size tesir edelim!..
Peki hoca böyle de cemaat ne alemde?..
Maalesef iç açıcı değil..
Hatta berbat ötesi..
Camilerde mescit adabından bihaber tonla insan var..
Geçmişte de çokça yazdım.. Mesela; Cami çıkışında cemaatten bir takım aymazların ayakkabılarını “paattt” diye yere bırakması hadisesi var ki gerçekten fevkalâde kötü bir fotoğraf..
Adam, Allah’ın mescidinden çıkarken ayakkabılarını yarım metre yukarıdan yere bırakıyor..
Bazıları da ayakkabılarını birbirine vuruyor!..
Sanki halı çırpıyor!..
“Hemşerim, bu yaptığın yanlış, böyle yapma” diyecek olsanız, “ne oldu ki” diye cevap veriyor!..
Bazıları ise efelenip dikleşiyor, “sana ne, senin üstüne vazife mi” diyor!..
Bakıyorsunuz ki, adama lâf anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zor, kesiyorsun sesini..
Bir başka çirkin görüntü de, özellikle şu yaşadığımız yaz aylarında ve de yazlık muhitlerdeki Camilerde..
Adam abdest alıyor..
Çorabı yok..
Veyahut çorap giymiyor..
Dolayısıyla ayaklarını kurulamadan Camiye giriyor..
Bir başka ifadeyle, ayaklarının suyu aka aka cemaatin önünden geçiyor..
Ayaklarında mayasıl mı var, parmaklarında mantar mı var, bilinmez!..
Ama şunu biliyoruz ve görüyoruz; böyle sakil bir görüntü, bir müslümana, bir kamil insana, yakışmıyor!..
İkaz ediyorsun, ters bakıyor..
İzah etmeye çalışıyorsun, zeytinyağı gibi üste çıkıyor..
Acayip bir durum..
Halbuki, amacımız açık ve net.. İstiyoruz ki; herkes tertipli ve Allah’ın dinine saygılı olsun!..
Müslümanlar yaşadıkları her mekânda temiz olsun..
Hele Allah’ın evi olan ibadethanelerde çok daha duyarlı olsun..
Bir şeye daha dikkat çekeyim..
Okumadan, araştırmadan, sağdan soldan duyduklarımızı ve din bezirgânlarının kasıtlı empozelerini, “dinin emirleri” gibi görmemeliyiz.. Yolunu kaybetmişlerden, yol gösterici olmaz!.. Onlardan hikmet değil, ancak ibret alınır..
Dolayısıyla, İslâmiyeti doğru kaynaklardan, doğru kişilerden öğrenip, düzgün temsil etmeliyiz..
Netice-i kelâm;
Nasihat çok pahalı olmasına rağmen, çoğu zaman ucuza gider..
Altının değerini sarraf, kelâmın değerini erbap anlar..
Diyeceklerim bu kadar..
Vesselâm!..