Koronavirüsün hâlihazırda tam gaz hüküm sürdüğü, buna mukabil karşısındakinin kişiliğine saygı gösteren ve onların sağlığına önem veren duyarlı insanların birbirlerinin evlerine dahi gitmekten imtinâ ettiği, ancak madalyonun tersi misali her şeyi güllük gülistan olarak gören ve sokakları caddeleri dolduran gamsız kasavetsiz insanların da olduğu, acayip bir süreçten geçiyoruz..
Allah, encâmımızı hayreylesin..
Biz de plağı bu defa değiştirelim ve biraz gönül tellerine dokunalım..
Gönüllerde mâ'kes bulmuş, bugün bile dillerden düşmeyen bir şarkının tarihçe-i hayatını sizlerle paylaşalım.. Evet kıymetli dostlar; Şarkılar vardır, neşelidir, kıpır kıpırdır.. Şarkılar vardır hüzünlüdür, göz yaşı döktürür.. Acıyla söylenmiş sözler ya da bestelenmiş şiirler, hele bir de hikâyesi varsa ve bu hikâye gerçekten yaşanmışsa, daha bir derinden etkiler insanı.. Bu geceki sohbetimizde acıklı bir âşk hikâyesinin besteye dönüşmüş halini göreceksiniz.. Bir başka ifadeyle, Şâdiye ve Suat'ın sevdasını okuyacaksınız.. Ve belki de finâlde göz yaşlarınızı tutamayacaksınız.. Evet, hep neşeli ortamlarda, üstüne üstlük el de çırparak söylenen bir şarkı vardır..
"Ada Sahillerinde Bekliyorum"dur bu şarkının ismi..
Aslında şarkı hem neş'e doludur, hem de duygu seli oluşturur, güftesinde.. Anlatalım efendim.. Şâdiye aziz İstanbul'da yaşayan, kış aylarını Teşvikiye'de geçiren zengin bir ailenin kızıdır.. Suat ise Samatya'da ikâmet eden ailesi orta halli olan bir gençtir.. İkisi de yaz aylarını birbirlerinden habersiz Büyükada'da geçirirler.. Şâdiye babasına ait olan konakta, Suat ise bir akrabasının mütevazı evinde.. Ve kader ikisini bir yaz günü Ada’da buluşturur ve tanışırlar.. Muhabbet, sohbet, derken, birbirlerine kanları kaynar ve daha sonraki günlerde birbirlerine âşık olduklarını anlarlar.. Gayet edepli, gayet seviyeli bir plâtonik âşk yaşanır aralarında.. Öyle ki; birbirlerinin ellerini bile tutamazlar.. Âdeta gözleriyle konuşurlar.. Bu minvâl üzerinde, buluşmalar, görüşmeler, birbirini takip eder.. Ve evlenmeye karar verirler, durumlarını ailelerine açmak isterler ve açarlar da.. Ancak Şâdiye'nin babası, erkeğin maddi açıdan zayıf olduğunu ileri sürerek kızını Suat'a vermek istemez.. Bunu duyan Suat, çok içlenir, boynunu büker ve Şâdiye'ye dönüp, "lütfen üzülme, kısmetimizde varsa kavuşuruz" der.. Hüzün zamanı olan sonbahar geldiğinde Şâdiye ve ailesi Ada’dan ayrılır.. Suat ise çok mahzunlaşır ve o yıl ilk defa Ada’da kalır..
Vaktini sahilde dolaşarak geçirir.. Aklında hep Şâdiye vardır.. Ona tekrar kavuşacağı gün vardır.. Bu arada Suat'la Şadiye, mektuplarla haberleşirler.. Ama değişen bir şey yoktur.. Ümitsizliğe dönüşmüş özlem artarak devam eder.. Fırtınalı bir akşam vakti yine sahilde dolaşan Suat, bu özleme daha fazla dayanamaz ve karışık bir hâlet-i rûhiyeye bürünerek bir anda kendini denizin azgın sularına bırakır.. Ertesi sabah, fırtına nedeni ile gelemeyen yolcu vapurundan Suat'ın Ada'daki adresine bir mektup ulaşır.. Bu Şâdiye’nin mektubudur. Şâdiye, mektubunda şöyle seslenmektedir Suat'a.. “Suat, babamı nihayet evlenmemize ikna ettim, gelip beni ailemden isteyebilirsin.. En kısa zamanda bekliyorum.." Ama heyhat!.. Suat bu satırları okuyamaz.. Evet, Şâdiye'nin hasretine dayanamayan ve kavuşmaktan ümidini kesen Suat, bu fâni dünyaya vedâ etmiştir.. Suat'tan bir türlü haber alamayan Şâdiye, günler sonra Suat'ın öldüğünü öğrenir.. Çok üzülür.. Günlerce ağlar.. Ve bir gün ani bir kararla ve de tek başına Büyükada'ya gider.. Suat'la beraberce gezindikleri çam ağaçlarının bezediği Dilburnu'nda bir müddet tek başına dolaşır.. Daha sonra sahilde gezinir.. Akşam olmuştur ve Şâdiye halâ daha boş gözlerle denize bakmaktadır.. Sanki karşısında Suat vardır.. Onu görüyordur.. Ve Suat, Şâdiye'ye "haydi gel artık" dercesine el sallamaktadır.. Sevgilisine kavuşamamanın ızdırabıyla yanan Şâdiye de, "bekle geliyorum" diyerek kendisini derin ve karanlık sulara bırakır.. Hikâye böyle kıymetli dostlarım.. Sonu mutlu bitmeyen bir âşk hikâyesi.. Ama gerçek.. Türk Sanat müziğinde bunun gibi yaşanmış hikâyelerden oluşan pek çok eser var ve aslında her şarkının bir canı var.. Bu eserin bestekârı ve güftekârı belli değil.. Anonim olarak biliniyor ve yıllardan beri de severek dinlenen bir eser olarak kâlplerde yerini alıyor.. Şarkı aslında dört kıtadan oluşuyor ama ben sizlere iki kıtasını aktarayım ve sizlere böyle vedâ edeyim.. * Ada sahillerinde bekliyorum.. Her zaman yollarını gözlüyorum.. Yârim seni seviyor, istiyorum.. Beni şâd et Şâdiye’m, başın için.. * Nerede o mis gibi leylâklar.. Sararıp solmak üzre yapraklar.. Bana mesken olunca topraklar.. Beni şâd et Şâdiye’m başın için..
.
Sami Özey, dikGAZETE.com