Yarına kimin çıkacağı meçhul bir iklimde yaşıyoruz. Zayıf düşen bedenimizi, yorgun düşen ruhumuzdan ayırmak için bekleyen virüs, mutasyonlarıyla beraber can almaya, teknoloji, geliştirilen aşı dozlarıyla karşı koymaya devam ediyor.
Bağışıklık sisteminin dirençli olmaya duyduğu gereksinim nedeniyle, geliştirilen formüller mucizevi içerikleriyle, hayata tutunmanın mümkün olduğu hissi uyandırıyor.
Vitaminler, mineraller, probiyotikler…
Bay Kemal ile inatlaşmayı beslenme biçimi haline getiren irade ise, sokakla yakınlık kurma isteğindeki kıtlığı, lebalep doldurulan kongre salonlarında gidermeye çalışıyor.
Ve insanın, sırf, kalabalık görünmek için, insan içine çıkası geliyor…
Çoğalmayı istemek, herkesin hakkıdır!
“…Yola çıkarken yanımızda kimler vardı, bir de şimdi bakın ‘maalesef’ kimler var.”
Nereden gelip nereye gittiğini özetlemesi açısından manidar bir açıklama.
Sahi yola çıkarken yanınızda kimler vardı?
Kutsiyet içeren özellikleri olduğu inancıyla ayrıcalık tanınan FETÖ ve ne istedilerse verilen avenesi vardı. Gelin verdikleri için, tavırlarından zerre taviz vermeyen kayınpederler de cabası...
Bir de şimdi bakalım, kimler var!..
Yancılığıyla ittifakı yönlendirme olanağına kavuşan Perinçek’i saymasak, toplumsal dayanışmanın direncini kırmak için, gerilim enerjisini dolaştıran bir iletken misali Bahçeli var.
Bu itibarla, Cumhurbaşkanı’nın, yetkilerle donanma isteğine ulaşmak için yapılan ittifaktan yakınma gereği duyup, doku uyumuna gönderme yapması düşündürücüdür.
Yeniden var olabilme şansı yakalamak için yapılan bu tarz manevraların, yaşanan külfet ya da uyumsuzluğun, sistemden daha diri olduğu gerçeğinin ikrarı ve ittifakın, ritim aksaklığıyla boğuşacağı günlerin habercisi olduğunu söyleyebilirim.
Bereketli olduğu dönemde sırtını döndüklerine, şimdilerde göz kırpıp kapı aralamaya çalışmak, dik duruşa kaide aramaktan öte bir anlam taşımamaktadır.
İyi bir gözlemci olmak, insana sezgilerini sınama şansı verir.
Elli artı birin, bir çıkar yol aramak zorunda kalmanın gerekçesi olacağını öngörememek saray aklından eksik olmayan zafiyetin işaretidir.
Zaman, varlık nedenini geçmişe bakarak tanımlamazken, sonu getirilemeyen bir umudun, olgunluğunu yitirdiği anlaşılıyor.
Kendisine katılanı kayıran, toplumun diğer kesimlerini yok sayıp, çelimsiz bırakan mevcut sistem, zaaf üreten bir mekanizmaya dönüşüp, çare olma özelliğini yitirmiştir.
Sistemin, değişime duyduğu ihtiyacı giderme bağlamında gündeme getirilen reform ve yeni anayasa güzellemeleriyle restore edilmesi mümkün ve inandırıcı değildir.
Medya Berberi olarak, her ne kadar heyecanımı soğutsam da, sürpriz atak ve sarsıcı değişikliklerin, öngörülebilir bir gerçek olarak yüzleşeceğimiz günleri beklediğini söyleyebilirim.
…Kanal İstanbul.
Mutluluk vadeden her şey, adeta, kasıtlı olarak yok ettiği şeylerin ruhuna sızarken, ilişilmeyen şeylerin, doğallığını koruduğu görülmektedir. Nokta!
Beklentileri bilinmezliği önceden kurgulanır. Umut kafa karıştırmaya, medya berberi, tıraşa devam eder…
Her eleştiride satırbaşı olma özelliğini muhafaza edip, kimseye kaptırmayan bay Kemal, cömertliğiyle göz doldurmaya devam ediyor.
Ödediği maddi tazminatlardan aldığı manevi hazzı, şimdilerde, beş paralık davalarla taçlandırmaya çalışırken, nedense, kaybettiği seçimler arasında kendisini arama zahmetine bir türü yanaşmıyor.
Duayen bir medya mensubu olarak, uzak-yakın ayırmadan, kimseleri kayırmadan, tıraşa devam…
Ondaki sükûnete bir başka liderde rastlamak mümkün değil… Adı kötüye çıkartılan niyetlerin muhatabı Abdullah Gül…
Kendisini yeniden keşfetmek için harcadığı çaba buharlaşınca, uslu bir çocuk gibi köşeye çekilen Gül, şimdilik mizacına iyilik yapıp, dinginliğe biat etmiş görünmektedir.
Muhalefet kanadından gelebilecek iletişim kanallarını açık bırakmasına rağmen, politik tecrübesi, nafile çabalar peşinde koşmasına engel teşkil etmektedir.
İhanet duygusunun yarattığı sevimsiz kaygıların kucağına terkedilen Gül’ün suskunluğu, “samimi ikrar” olarak yorumlanmakta, kendisini mimikleriyle geleceğe hazırlıyormuş hissi uyandırması, elverişli iklim beklentisinden kaynaklanmaktadır.
Keskin yol ayrımını bekleyen, uygun zaman kollayıcılarının gözdesi olan Gül, sağduyunun basiretini ölçme yetkinliğine sahip havasını her daim muhafaza ederken, ağırkanlı duruşundan asla taviz vermemektedir.
Sosyal medyada, toplumu izleyen gözetleme kulelerinin varlığını da göz önüne alarak, ayakaltında kurulan siyaset pazarlarından uzak durmaya, özel bir gayret sarf etmektedir.
Kendi gibi, gizli olan öfkesinden nasibine düşeni alacakların vay haline diyemiyorum,
Zira öfkesi de kendi gibi çok zarif olacaktır. Medya Berberi olarak ifadesizliğin altını çizelim dedik…
Bir önceki tıraşa, “algı saflarını sıklaştırmada tereddüde yer bırakmadan varlığını sürdürmeye devam ediyor” şeklinde başlamıştım. Abdullah Bey’in bir yere koştuğu falan yok. Anladınız siz onu…
*
NOT;
Hakarete alışan memleket, biraz da hareket görsün. İnceden inceye kendini belirginleştirmeye çalışan Muharrem Bey’in ‘Memleket hareketi’ hayırlı olsun.
.
Medya Berberi
Ahmet Beyaz, dikGAZETE.com