BAKÜ, Azerbaycan
31 Mart 1918 yılında Azerbaycan’ın başkenti Bakü, Guba, Şamahı, Ağdaş, Göyçay, Karabağ, Zengezur, Nahçıvan ve çeşitli bölgelerinde Azerbaycanlılara karşı Ermeniler tarafından tarihte az görülmüş acımasız katliamlardan birisi yapılmıştır.
30 Mart’tan 1 Nisan’a kadar olan sürede yapılan soykırımda 18 bin civarında kişi hayatını kaybetmiş, 10 binden fazla kişi yaralanmış ve sakat kalmış, 15 binden fazla kişi ise evsiz kalmıştır.
3 Nisan’a kadar devam eden Ermeni soykırımı sırasında Bakü'de 15-20 bin, Zengezur’da 8 bin 229, Şamahı'da 7 bin ve Guba'da 6 bin kişinin öldürüldüğü tahmin ediliyor.
Salyan, Navahi, Lenkeran, Kürdemir gibi diğer bölgelerde de katliamlar yapılsa da öldürülenlerin tam sayısı bilinmiyor.
1918 yılında Ermeni soykırımına maruz kalan Azerbaycanlı sayısı, tahmini hesapla 50 bin civarında.
Azerbaycan ve Bakü uzun süre bu katliamın acısından kurtulamamıştır.
Bu olay tarihe 31 Mart katliamı diye yazılmıştır.
Bu faciayı aydınlatmak için öncelikle tarihi olayların akışını ve dönem koşullarını irdelemekte fayda var.
1917 yılında Çarlığın çöküşü ve Rusya’da Bolşeviklerin hakimiyete gelmesi ile sonuçlanan ihtilal sonrası cephelerden dönen Çar ordusu askerleri Kafkasya’nın Bakü, Tiflis ve diğer büyük şehirlerinde toplanmıştır.
Tiflis kentinde 120 bin kişilik askeri karargah mevcuttu.
Bakü ise Kafkasya, İran ve Batı cephesinden dönen Rus askerleri ile dolup taşıyordu.
Askerleri cepheden çekerek çar karşıtı ihtilal hareketinde kullanmayı amaçlayan Bolşevikler, cephelerden dönen askerlere silah bırakmayı değil, onları Bolşevik karşıtı güçlere karşı savaştırmayı öneriyorlardı.
Bolşevikler, propaganda yolu ile Çar yönetiminden boşalan Rusya egemenliğinde olan halklarda, bağımsızlık çabası gösteren milli güçlere ve halka karşı cepheden dönen askerleri, özellikle Ermeni ve Ermeni kökenli olanları kışkırtarak silah ve güç kullanmaya teşvik ve tahrik etmiştir.
Rusya’da çarlığın çöküşünden sonra hakimiyeti ele geçiren Bolşevik Lenin hükumeti ve onun militanları Ermeni Stepan Şaumyan, Avakyan, Lalayef, Arakelyan ve diğerleri olmak üzere, Azerbaycan’daki istiklal hareketini boğmak için Bakü’de katliam yolu ile istiklal ateşini söndürme planları yapmışlardır.
Bu dönemde Azerbaycan’da çarlıktan boşalan yerel yönetimlere milli kadrolar hakim olmuş, serbest seçim yolu ile seçilen halkın temsilcileri, diğer Kafkasya bölgelerinden seçilmiş vekillerle birlikte Tiflis kentinde Güney Kafkasya Konfederasyonu kurup Kafkasya’nın istiklalini ilan etmek hazırlıkları ile uğraşırken, Bolşevikler bu olayı engellemenin çabası içerisine girmişlerdir.
Diğer taraftan da 31 Mart soykırım hazırlıkları yapanlar, milli liderler Mehmet Emin Resulzade, Nesip Bey Yusufbeyli, Feth Ali Han Hoyski ve diğerlerinin Tiflis’te oluşunu da bir fırsat olarak değerlendirmiştir.
Bakü’de söz sahibi olmak ve bölgeye gözdağı vermek gayesi içerisinde olan Bolşevikler, bu emeline Ermeni - Azerbaycanlı husumetini kullanarak ulaşmayı amaçlamıştır.
Tüm bu entrikaları yönetmek üzere Lenin, “Kafkasya Halk Komiserleri Şurasının Komiseri” sıfatı ile Ermeni Stepan Şaumyan’ı, Kafkasya’ya göndermiştir.
Şaumyan’a verilmiş görevi kısaca şöyle özetleyebiliriz;
Bolşevikler, Türkiye sınırları içerisindeki Ermeni davasını himaye edeceklerini vaat ederek, buna karşılık Ermenilerden Kafkasya’nın esaret altına alınmasına destek olmalarını istiyorlardı.
Ermenilerin teveccühünü kazanmak sureti ile Kafkasyalı milletler arasına nifak, nefret, kin ve kan sokmak için çaba harcayarak planlar yapan Bolşevik provokasyonun asıl hedefi Kafkasya’nın Sovyetleştirilmesi idi.
Bu nedenle Ermeni-Azerbaycanlı husumetinden faydalanmağa çalışmıştır.
Azerbaycan’da yükselen milliyetçilik ve bağımsızlık hareketinden tedirgin olan Bolşevikler, çok fazla gayrı Türk-Müslüman nüfusun yaşadığı ve cephelerden dönen başıbozuk askerlerin de dolup taştığı Bakü’deki durumu, çirkin emellerini gerçekleştirmek için fırsat bilmişlerdir.
Rus ordusundaki Ermeni askerler ve Bakü’deki Ermeniler silahlandırılmış, Taşnak terör teşkilatının önderliğinde, silah ve erzak aramak bahanesiyle ev ev dolaşarak Müslüman erkekleri öldürmüş, kadınların ve kızların esir edilerek ırzlarına tecavüz edilmiş, hamile kadınlar ve yavru çocuklar süngülenmiştir.
İşte 1918 yılının 30 Mart’ından 1 Nisan akşamına kadar 3 gün devam etmiş olan Bakü’nün Müslüman-Türk ahalisinin katliamı, bu ruh hali ile başlamıştı.
Bu katliam sırasında camiler, okullar, hastaneler, tiyatrolar, kültürel anıtalar, evler ve matbaalar ateşe verilmiştir.
Taşnakların himayesinde olan Ermeni birliklerin yanı sıra sağcı Es-er teşkilatından Saakayan himayesindeki silahlı Ermeni birlikleri de bu katliamda iştirak etmişlerdir.
Bolşevikler mükafat olarak da Saakayan ve Taşnaklardan Melik Yolcuyan’ı, “İnkılabı Müdafaa Komitesi”ne üyeliğe almışlardır.
Bolşeviklerin, Azerbaycan’da Müsavatçıların liderliğindeki milli bağımsızlık hareketini susturmak adı altında Ermenilerle birlikte yaptığı Mart faciasının milli katliam olduğunu itiraf eden ve olayın önderlerinden olan Stepan Şaumyan, katliamı şöyle anlatmıştır;
“Müsavatçılara karşı savaşa katılmağa razı olan Taşnak Ermeni askeri birlikleri, hadisenin ikinci günü şehirde fitne-fesat, intizamsızlık yaratmağa, milli katliamı alevlendirmeğe tevessül ettiler. Onlar şehirde sivil ahaliyi, bilhassa Azerbaycanlıların evlerini yağmalayıp öldürüyorlardı. Bununla Taşnaklar, inkılap kuvvetlerini soysuzlaştırmak, Bakü’de proletarya ile inkılap karşıtı güçler arasında cereyan eden sınıf savaşına milli katliam mahiyeti vermek istemişler”
Azerbaycan’da bağımsız olmak için örgütlenmeğe çalışan, silahları önceden toplatılan sivil halka karşı Bolşeviklerin “İnkılabı Müdafaa Komitesi”nin emri ile 31 Mart 1918 yılında Rus ve Ermeni birliklerinin komutasındaki topçu birlikleri, uçaklar ve Hazar harp donanmasının yardımı ile saldırı başlamıştır.
Uçaklar ve Hazar denizinden namlusu şehre tuşlanan toplardan atılan bombalar ile ölüm ve yıkımlara neden olmuştur.
Bolşeviklere ait zırhlı trenlerden atılan top atışları ile Bakü’nün Surahanı bölgesi yerle bir olmuş, nüfusunun tamamına yakını katledilmiş, yaralı ve sağ kalanlar ise bölgeye gelen Ermeni birlikleri tarafından acımasızca katledilmiştir.
Aynı olaylar, Bakü’nün merkezi de dahil olmak üzere Çemberekent, Bayıl, Şamahı yolundaki yerleşim bölgelerinde Göyçay, Ağdaş, Zengezur, Nahçıvan ve Guba’da yaşanmıştır.
31 Mart katliamında aktif rol almış Ermeni asıllı Bolşevik olan ve daha sonra Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin üst mevkilerinde yer alan Mikoyan da bir makalesinde Mart faciasının milli mahiyetine temas etmek gereğini duymuş ve aşağıdaki satırlara yer vermiştir;
“Taşnakların tevessül ettikleri katliam ve yağmalamayı önlemek için Bolşevikler tedbirler almaya çalışsalar da, her halde Taşnakların fitnekar hareketleri şehrin Azerbaycanlı emekçi nüfusunun belli bir kısmının psikolojisi üzerinde olumsuz etki ederek bu zümrenin Sovyet hakimiyetinden uzaklaşmasına neden oldu”.
Mart katliamına bizzat şahit olanların tespit ettikleri fotoğraflar, yazdıkları raporlar, hatıratlar, bir araya getirilerek neşredilen yabancı temsilciler ve konsolosların ifadeleri, 31 Mart 1918 yılında Azerbaycan’da insanlık tarihinin en büyük katliamlarının birinin yaşandığını ispat etmektedir.
Mart katliamına şahit olan Kulka adlı bir yabancı, kendi hatıratlarında şöyle yazmıştır;
“Sadece Müslüman ahalinin oturduğu mahallelere girip ahaliyi öldürüyor, kılıçla parçalıyor, süngülerle delik deşik ediyor, evleri ateşe veriyor, çocukları bu ateşlere atarak canlı canlı yakıyor, üç dört günlük süt emer çocukları ise süngülere takıyorlardı.
Hadisatı müteakip toprağa gömülmüş 87 Müslüman cesedi bulundu. Bunların kulakları, burunları kopartılmış, karınları yırtılmış, azaları kesilmişti.
Öldürmedikleri kadınların saçlarını yekdiğerine bağlayarak üryan bir halde sokaklarda dolaştırarak tüfek dipçikleri ile darp ediyorlardı…
Kimseye acımıyorlardı.
Çocuklara acımadıkları gibi, ihtiyarlara da aman yoktu.
Mesela, Alizade Hacı Emirin evinde 80 yaşlı annesi, 70 ve 60 yaşlı kadınları öldürülmüş ve 25 yaşlı taze gelini canlı canlı duvara çivilenmişti”
Azerbaycan halkına karşı yapılan kanlı katliamın bilançosu ağır olmuştur.
18 bin Azerbaycanlının katliamına neden olan olaylar sonrası Bakü’de kurulan geçici Sovyet hükümetinde 5 Ermeni, 3 Rus, 1 Gürcü ve yalnızca 2 Azerbaycanlı görev almıştır.
Azerbaycan halkı, 31 Mart 1918 yılında Azerbaycan’ın ilk bağımsızlık şehitleri için Bakü’nün en manzaralı yerinde şehitlik yaptı.
28 Mayıs’ta kurulan bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti hükümeti, ilk bağımsızlık şehitleri anısına şehitlikte anıt yaptırarak onların hatırasını ebedileştirmişti.
27 Nisan 1920 yılında Azerbaycan, Bolşevikler tarafından işgal edildi.
71 sene Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) egemenliğinde kalan Azerbaycan, 18 Ekim 1991 yılında tekrar bağımsızlığını ilan etti.
Azerbaycan'ın 3. Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'in, 26 Mart 1998 tarihli kararıyla 31 Mart, Azerbaycanlıların Soykırım Günü olarak ilan edildi.
30 Aralık 2009 yılında Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Ermeni milliyetçilerinin Azerbaycan'a yönelik toprak iddiaları ve saldırganlıkları, kanlı suçları, soykırımları ile ilgili dünya kamuoyunu bilgilendirmek, gelecek nesillerin milli hafızasını korumak ve soykırım kurbanlarının hatırasını yaşatmak amacı ile Guba kentinde Soykırım Anıt Kompleksi'nin kurulmasına ilişkin bir karar yayınladı.
18 Eylül 2013 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve eşi Mehriban Aliyeva, Guba Soykırımı Anıt Kompleksi'nin açılışını yaptılar.
Diğer bölgelerdeki soykırım kurbanlarına ilişin bilgilerin de yer aldığı Soykırım Anıtı, her sene özellikle de 31 Mart tarihinde Azerbaycan devlet erkanı ve halkı tarafından ziyaret edilir.
.
Dr. Afgan Valiyev, dikGAZETE.com
-Azerbaycan Sosyal Tetkikatlar Merkezi Baş Danışmanı-