İSTANBUL (AA) - Radyo Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği (RATEM) Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Gürsoy, uydu kapasitesinin bir kamu hizmeti olduğunu ve yayın kuruluşlarına uygun bedelle sunulması gerektiğini belirterek, "Yerel televizyonlar 3 megabit kullanıyorsa bunun 1 megabitini devlet sübvanse etmelidir. KKTC'de böyle bir uygulama var. Yayın kuruluşlarının kullandığı kapasitenin bir kısmı sübvanse ediliyor. Temel talebimiz, en azından 1 megabitin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, TÜRKSAT ile hükümetimiz tarafından sübvanse edilmesi, sadece 2 megabitten bedel alınmasıdır." dedi.
Gürsoy, AA muhabirine, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı'nın, yerel televizyonlara katkıda bulunmak için uydu yayını başına maliyetleri 2 Mbps kullananlar için yaklaşık yüzde 40, 3 Mbps kullananlar için ise yaklaşık yüzde 60 indirmesine ilişkin yaptığı açıklamada, kararı yerinde bulduklarını söyledi.
RATEM olarak, yerel televizyonlar için uydu ücretlerinin yüksek olduğunu defalarca belirttiklerini vurgulayan Gürsoy, söz konusu açıklamanın yerel yayıncılara yeşil ışık yaktığını ifade etti.
Gürsoy, yerel televizyonların yayınlarını izleyiciye ulaştırmak için 21 bin dolar civarında bir bedel ödediğini, bu miktarı, ulusal kanalların karşılayabildiğini ancak yerel kanallar için bunun önemli bir maliyet oluşturduğunu dile getirdi.
Bu yüzden bakanlığın açıklamasını önemsediklerini ancak bakanlığın bu indirimi yaparken yerel kanalları HD yayına geçmek durumunda bıraktığını aktaran Gürsoy, "Şu an yerel kanallar SD yayın yapıyor ve HD platformlarda yer alamıyorlar. Türkiye'de alıcılar HD olmazsa bakanlığın yaptığı indirim, kimsenin işine yaramayacak. Bu indirimler yeni bir kapasite kiralamak isteyenlere önerildiği gibi yerel kanallar da HD yayına geçtiklerinde izleyici bulmakta zorlanabilecek. İzleyicilerin tümünün HD alıcılara geçmesi gerekiyor. Bakanlık, 'Size indirim yapalım, siz de yayınlarınızı HD olarak gönderin, izleyicilere ulaştıralım.' diyor. O yüzden bu formül şimdilik bir yarar üretmedi." diye konuştu.
"21 bin dolarlık yayın bedeli, yerel kanallar için sürdürülebilir değil"Gürsoy, yerel yayıncılığın ülke ekonomisine inkar edilemeyecek bir katkı sunduğuna dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Seyirci, yerel televizyonlarda en çok yayınların görüntü ve içerik kalitesinin düşük olmasından şikayetçi. Oysa izleyici HD kalitesinde bir yayını bir kez gördükten sonra yerel yayınları da izlemeye başlayacaktır. İzlenme oranı arttıkça yayıncının da motivasyonu artacak ve daha kaliteli içerikler üretecektir. Şu an uydu yayını için çok büyük bütçe ayrıldığından yerel kanallar, kaliteli içerek üretmeye kaynak bulmakta zorlanıyor. Bu nedenle içeriklerini zenginleştirmek için destek verilmeli. 21 bin dolarlık yayın bedeli, yerel kanallar için sürdürülebilir değil. Bunun biraz daha ödenebilir olması için teknik yapılandırma değişti. Uydu kapasitesi bir kamu hizmetidir. Bunu için de yayın kuruluşlarına uygun bedelle sunulmalıdır. Yerel televizyonlar 3 megabit kullanıyorsa bunun 1 megabitini devlet sübvanse etmelidir. KKTC'de böyle bir uygulama var. Yayın kuruluşlarının kullandığı kapasitenin bir kısmı sübvanse ediliyor. Temel talebimiz, en azından 1 megabitin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, TÜRKSAT ile hükümetimiz tarafından sübvanse edilmesi, sadece 2 megabitten bedel alınmasıdır."
"Yerel kanallar iletişim fakültesi mezunları için de istihdam oluşturuyor"Gürsoy, yerel televizyonların karasal yayın yapamadığını, eskiden olduğu gibi çatı antenlerle izlenemediğini, bu yüzden yerel kanalların uyduya çıkmak zorunda olduklarını aktararak, buna da ekonomik potansiyellerinin yetmediğini dile getirdi.
Özellikle şehir televizyonlarının mutlaka desteklenmesi gerektiğinin altını çizen Gürsoy, şöyle konuştu:
"Şehir televizyonları yayın yaptıkları ilin kültür, turizm, gastronomi, folklor gibi bütün değerlerini önce ulusala, sonra evrensel yayına çıkarıyor. TÜRSAT 6A uydusunun ulaştığı tüm coğrafyada izleniyorlar. Ekonomik anlamda sağladıkları gelirle istihdama da katkı sunuyorlar. Yerel televizyonlar bulundukları ilde refahı, barışı temsil ediyor. Yerel televizyonların bu itici gücü,Türkiye'de ıskalanıyor, yeterince görülmüyor. Basın İlan Kurumu aracılığıyla yazılı basına yılda 400-500 milyon civarında kamu kaynağı aktarılıyor. Oysa böyle bir yardım yerel radyo ve televizyonlara yapılmıyor. Bu noktada bir eşitsizlik var. Yazılı basın gibi radyo ve televizyonlar da desteklenmelidir."
Gürsoy, neredeyse her ilde bir iletişim fakültesi bulunduğunu ve buralardan mezun olan öğrencilerin iş bulmakta zorlandığını oysa yerel kanalların bu öğrenciler için ciddi bir istihdam oluşturduğunu kaydetti.
"Yerel yayıncılar, şehrin tanıtımına, ekonomisine katkıda bulunuyor"Eskişehir'de yerel bir televizyonda yönetici olan İlhan Yalçın da HD yayın için yerel yayıncıların teknik donanımlarını değiştirmesi gerektiğini vurgulayarak, yerel yayıncıların çoğunun analog ve SD yayın yaptığını, HD yayına geçmelerinin büyük bir mali yük getireceğini, yeni frekansın tanınması için tanıtım maliyeti ve zaman kaybı oluşacağını söyledi.
Yalçın, geleceğin yayın teknolojisi olarak teklif edilen HD yayın için kendilerine 3 yıl geçiş süresi tanınıp, alıcıların yaygınlaşmasının beklenmesi gerektiğine dikkati çekerek, "Bu süre için mpeg4 fiyatlarıyla yayınımızı sürdürmemiz sağlanmalıdır. Biz yerel yayıncılar olarak şehrimizin tanıtımına ekonomisine katkıda bulunuyoruz. Bu nedenle 1 megabitlik yayın bedeli hükümet tarafından karşılanmalıdır. Yerel televizyonlara da resmi ilan, reklam, tanıtım verilmeli, bakanlıklardan gelen kamu spotları için yayın bedeli ödenmelidir. Bu düzenlemeler yapılarak yerel yayıncıların kamu yayıncılığı görevinin önü açılmalıdır." dedi.
Kayseri'de yerel bir televizyonda yönetici olan Ömer Faruk Hamurcu ise kanalların frekansı değişeceğinden bu durumun izlenme oranlarını büyük ölçüde düşüreceğinin altını çizerek, sadece yüzde 20 oranında olan HD alıcılar dışında kalanların yayınları izleyemeyeceğini kaydetti.
Hamurcu, TÜRKSAT'ın indirim paketi şeklinde lanse edilen sistemin daha önce de gündeme getirildiğini ancak uygulamanın sürdürülemediğini hatırlatarak, "Uydu televizyonları tamamen aynı kategoride değerlendirilmektedir. RTÜK kurulduğunda yerel, bölgesel ve ulusal olarak sınıflandırılan televizyonlar uydu yayıncılığı başlayınca yeniden tanımlanma zorunluluğu doğdu. Çözüm olarak bir an önce teknolojik gerçeklerin yasal tanımlamalarla sisteme entegre edilmesi ve ticari televizyon olarak nitelendirilen ancak hiçbir ticari norma uymayan ulusal, yerel, uydu, reklam, doğrudan satış, zorunlu yayın gibi konuların günün gerçeklerine göre yeniden tanımlanması ve uygulanması gerekmektedir." ifadelerini kullandı.