Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Tuncay Kardaş, Tunus'ta hükümete karşı Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) destekli bir darbe girişiminin son anda engellendiğiyle ilgili iddialara ilişkin, Nahda Hareketi'nin lideri Raşid Gannuşi'nin meclis başkanı olması, Tunus'un dış politikada Libya meşru hükümetini desteklemesi ve Türkiye'nin Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika'da sert güç unsurlarını devreye sokmasının Fransa, İtalya ve BAE’nin başını çektiği darbeci ittifakın hesaplarını bozduğu görüşünü savundu.
Tunus’ta ve Kuzey Afrika'da son günlerde Tunus'ta BAE kaynaklı bir darbe girişimi olacağına yönelik haberler, sosyal medyada Mısır ve Libyalı ünlü gazeteciler tarafından açıklandı.
Darbe girişimine dair iddialar ayrıca Kuzey Afrika'daki birçok ülkedeki yayın organlarında da yer buldu.
BAE merkezli yayın organı Al-Arabiya’nın da Raşid Gannuşi aleyhinde yaptığı haberler ve sosyal medya üzerinden başlatılan Tunus hükümeti karşıtı kampanyalar, darbe söylentilerini güçlendirdi.
2017 ve 2018 yıllarında BAE’nin Tunus’ta bir darbe teşebbüsü içerisinde olduğuna yönelik iddialara dayalı haberler gündeme gelmiş fakat Tunus’ta resmi makamlar bu iddiaları onaylayan herhangi bir açıklamada bulunmamıştı.
Benzer şekilde 2019 yılında Tunus eski Cumhurbaşkanı Munsıf Merzuki, BAE’nin Tunus’ta Mısır’dakine benzer bir karşı devrim yapılması yönünde bir çabasının bulunduğunu dile getirmişti.
Tunus'ta hükümete yönelik darbe girişimine dair Arap ve Afrika basını ile sosyal medyada çıkan haberleri AA muhabirlerine değerlendiren uzmanlar, BAE’nin Tunus iç siyasetine yön vermek istemesinin ve iç siyasi dengeleri kendi lehine döndürmek için birtakım adımlar atmasının yeni bir gelişme olmadığını belirtti.
"Gannuşi’nin Libya meşru hükümetiyle darbecileri rahatsız ediyor"Prof. Dr. Kardaş, Kuzey Afrika ve Tunus'un küresel ve bölgesel birtakım çıkar çevrelerinin tarih boyunca mücadelesinin kıran kırana devam ettiği bir bölge olduğunu, dolayısıyla darbe hadisesinin yeni bir olay olmadığını söyledi.
1987 darbesinde İtalyan askeri istihbaratının Burgiba’ya karsı Ben Ali’ye verdiği desteği hatırlatan Prof. Dr. Kardaş, 2018’deki darbe teşebbüsünde ise Fransa'nın ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin parmağı olduğunu aktardı.
Prof. Dr. Kardaş, Tunus’taki son darbe teşebbüsünün aktör, devlet ve uluslararası düzlem olmak üzere 3 açıdan ele alınması gerektiğine vurgu yaparak, "İlk olarak darbe çevreleri, Nahda Hareketi'nin lideri Raşid Gannuşi'nin şahsında son dönemde gelişen iç ve dış politik hamlelerden rahatsız olmuşa benziyor. Gannuşi’nin Tunus siyasetinde etkili bir mevki olan meclis başkanı olması ve dış politikada Libya meşru hükümetiyle daha yakın çalışması darbe çevrelerini rahatsız ediyor." diye konuştu.
Devlet, toplum ilişkileri açısından Tunus’ta darbecilere rahatsızlık veren bir tablo olduğunu ifade eden Prof. Dr. Kardaş, şöyle devam etti:
"Arap Baharı sonrası ‘tek Arap demokrasisi’ olarak kabul edilen Tunus’un nispeten başarılı seçim, demokrasi tecrübesi 'eski rejim' yanlısı BAE başını çektiği ittifakı huzursuz ediyor. BAE ve müttefiklerinin çıkar hesabına göre, Tunus’ta demokrasi karşıtı ‘eski rejim’ unsurlarının yer alacağı yeni bir yönetim biçimi hem demokrasi tecrübesini hem de yeni dış politikayı hizaya’ getirebilir. Üçüncü olarak, Rusya-ABD ve Akdeniz düzleminde baktığımızda darbe teşebbüsünü bir süredir Libya’da Hafter aleyhine ve Türkiye lehine gelişen yeni güç dengesinden bağımsız düşünemeyiz. Fransa ve İtalya gibi ülkelerle, BAE’nin başını çektiği ittifakın yürüttüğü Kuzey Afrika ve Akdeniz politikasına karşı Türkiye’nin havada ve karada 'sert güç' unsurlarını devreye sokması hesapları bozuyor."
"Akdeniz’de zikzak çizen ABD pozisyon değiştirdi"Prof. Dr. Kardaş, darbeci çevrelerin bir başka hedefinin de Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de ve Suriye’de izlediği Grand/Büyük Stratejisinden doğan rahatsızlık olduğuna dikkat çekerek, şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye’nin, özellikle Doğu Akdeniz ve Suriye dış politikasında aktif stratejisi başta darbeci çevreleri bazı uluslararası aktörleri rahatsız etmesi kuvvetle muhtemeldir. Türkiye son dönemde izlediği bu ‘büyük strateji’ çerçevesinde yeni dış politika unsurlarını devreye sokmuş bulunuyor. Türkiye artık akıllı gücünü (hem sert hem yumuşak güç unsurlarını) aktif kullanabilen daha etkili bir dış politika uyguluyor. Biraz açmak gerekirse, İdlib’teki son askeri harekattan, Doğu Akdeniz’e havada-karada ön alıcı ve önleyici hamlelere kadar bir dizi sert güç unsurunu kullanan bir Türkiye artık ön plandadır.
Türkiye Libya ile deniz yetki alanları anlaşması imzalamak gibi önemli bir yumuşak güç unsurunu da etkin bir şekilde devreye sokabiliyor. Türkiye’nin başta hava muharip unsurları olmak üzere çeşitli sert güç araçlarını sahada kullanması diğer aktörlerin hesaplarını bozuyor. Türkiye’nin bu yeni ve etkili mücadelesi küresel aktörleri bile yeni pozisyon almaya zorluyor. Son günlerde Hafter güçlerinin gerilemesi sonrası Akdeniz’de zikzak çizen ABD’nin hemen pozisyon değiştirmesi buna bir örnektir.
"BAE, hedefi Nahda’nın siyasi arenadan çekilmesi"Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü Tunus Masası Uzmanı Rümeysa Köktaş, Tunus'ta gerçekleşen darbe girişimine BAE'nin verdiği desteğin Müslüman Kardeşlere yakınlığı ile bilinen Nahda hareketinin 2011 yılı devriminden bu yana Tunus iç siyasetindeki gözle görülür etkinliğinden kaynaklandığını belirtti.
2018 yılında Tunus’ta BAE kaynaklı darbe iddiasına yönelik haberlerin Nahda hareketinin yerel seçimlerdeki başarısından hemen sonra gündeme geldiğini hatırlatan Köktaş, "Hali hazırda gündemde olan darbe haberleri ve Tunus iç siyasi dengelerine bakılacak olursa yine Nahda Partisi’nin mevcut koalisyon hükümetinde çoğunluğu oluşturduğu ve Gannuşi’nin meclis başkanı olduğu bir siyasi tablo görmekteyiz. Dolayısıyla BAE’nin Tunus iç siyasetindeki en kritik hedefinin Nahda’nın siyasi arenadan çekilmesi olduğu söylenebilir." dedi.
Köktaş, Tunus'un BAE dış siyasetini etkileyen önemli konularda tarafsız bir dış politika izleyerek BAE eksenine girmeyi reddettiğini ifade ederek, şu değerlendirmede bulundu:
"Bu hususta öne çıkan iki konu Libya iç savaşı ve Körfez Krizi’dir. Tunus Libya konusunda herhangi bir tarafta yer almayı reddetmiş ve daima uzlaşı ve diyaloğa davet eden bir konumda bulunmuştur. Benzer şekilde 2017 yılında Körfez Krizi’nde de tarafsız kalmış, Katar ile ilişkilerini de sürdürmeye devam etmiştir. Dolayısıyla BAE’nin bölgesel çıkarları konusunda kritik öneme sahip birtakım konularda Tunus’un tarafsız tutumunun BAE’yi rahatsız ettiği söylenebilir."
Tunus'un Libya'ya taraf olması BAE'nin çıkarlarına ters düştü"Köktaş, "BAE’nin Tunus’ta bir darbe planladığına yönelik haberleri daha önce de görmüş olmamıza rağmen ilk kez BAE tarafından haberleri doğrulayacak adımların atıldığına şahit olmaktayız bu durumun sebebi nedir?" sorusunu ise şu şekilde yanıtladı:
"Bu soruyu da üç kısa cevap ile açıklayabiliriz. İlk olarak Libya’da Hafter’in gerilemesi Tunus’un da Katar ve Türkiye gibi Libya’da Trablus hükümetinden taraf olma ihtimalini doğurmakta ve bu durum BAE’nin bölgedeki çıkarlarına ters düşmektedir. İkinci olarak Tunus gerek siyasi gerekse ekonomik açıdan oldukça kırılgan bir süreçten geçmektedir. Mevcut koalisyon hükümeti farklı görüş ve ideolojideki partilerden oluşmakta ve bu durum ülke iç siyasetinde ciddi anlamda bir istikrarsızlığa sebep olmaktadır.
Ekonomik olarak ise pandemi süreci zaten kötü olan ekonomik koşulları Tunus’ta daha da geriletmiştir. Dolayısıyla toplumun gerek siyasi, gerek ekonomik gerekse sosyal anlamda patlamaya hazır olduğu hali hazırdaki tablo BAE destekli halk ayaklanmaları ve darbe teşebbüsünün başarılı olması için doğru bir zaman olarak gözükmüş olabilir."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com