İstanbul
Uzmanlar, 20 Ocak'ta görevi devredecek ABD Başkanı Donald Trump'ın Tayvan'a yönelik diplomatik ve ticari kısıtlamaları kaldırma kararını ve Çin-ABD ilişkilerine olası etkilerini değerlendirdi.
İstanbul Aydın Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi Finans Bölümü Başkanı ve Çin Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ahmet Sedat Aybar, bütün siyasetini temel tehdit olarak gördüğü Çin Komünizmine karşı oluşturan Trump idaresinin, son günlerinde bu refleksleri canlı tutacak bir miras bırakmak için harekete geçtiğini söyledi.
Tayvan'a kısıtlamaların tek taraflı kaldırılmasının iç siyaset ile bağlantılı olduğu değerlendirmesinde bulunan Aybar, "Trump'ın destekçilerine verilmek istenen güçlü mesajın bir parçası olarak bu anti-komünist kart oynanıyor ve bunun temelinde de Çin algısı yatıyor.
ABD'de buna önem atfeden çok ciddi bir nüfus ve anlayış var. Pompeo'nun tek taraflı uygulanmakta olan ve Amerikalı bürokratların Tayvan ile doğrudan ilişki kurmasını engelleyen kısıtlamaları kaldırmasını bu çerçevede değerlendirmek yanlış olmaz." dedi.
Tayvan'ın özellikle askeri alanda ABD-Çin çekişmesinin merkezinde yer alan bir ülke olduğunu anımsatan Aybar, ABD'nin Çin'e karşı koruma altına aldığı Tayvan'ın, Çin yönetimine karşı dünyada en fazla düşmanca hislerle yaklaşan ülke olduğunu vurguladı.
Trump'ın, giderayak Çin için son derece hassas bir konu olan Tayvan üzerinden Biden yönetimini sıkıntıya sokmaya çalışıyor olabileceğine değinen Aybar, şunları söyledi:
"İktidarı devralan her Amerikan yönetiminin, iş başına geçer geçmez Çin ile bir sürtüşme yaşaması neredeyse artık gelenekselleşmiş bir dış politika uvertürü. Çin'i Trump'tan farklı olarak bir düşman değil bir rakip olarak gören Biden idaresi için de bu uvertür farklı olmayacaktı.
Biden idaresi iş başına gelir gelmez Çin ile yeni idarenin ilişki sınırlarını, uzaklığını ve yakınlığını belirleyecek bir sürtüşme yaşaması neredeyse kaçınılmaz bir durumdu."
Aybar, Trump'ın Tayvan kartını zehirleyici bir öge olarak gelecek idareye hediye etmek istemesinin ardında ABD için iktisadi, finansal ve diplomatik alanlarda hayati öneme sahip olan Çin ile kuracağı ilişkinin, Biden idaresi için zor bir başlangıç yapmasını sağlamak üzere kurgulandığının çok net olduğunu ifade etti.
Aybar şöyle devam etti:
"İş başına gelir gelmez Barack Obama idaresi tarafından kurulan ve Çin'i dışarıda bırakan Trans-Pasifik Anlaşmasının (TPP) yerine bir anlaşma üretemeyen Trump'ın, Amerika'yı dışarıda bırakan yeni Asya-Pasifik Anlaşmasının Amerika aleyhine yarattığı durumu bertaraf etmek için böyle bir girişimi tetiklediği de düşünülebilir."
Aybar, son seçimlerde ortaya çıkan tabloda, başkan otoritesini kısıtlayarak idarede daha fazla söz sahibi olmak isteyen "müesses nizamın sahiplerinin", giden idare ile gelen arasında ABD'yi kayırıcı bir Çin ve Güneydoğu Asya tasarımının oluşması için bu girişimi yaptırabileceğine dikkati çekti.
"Biden iki seçenek arasında bırakıldı"
Boğaziçi Üniversitesi Asya Çalışmaları Öğretim Görevlisi Dr. Altay Atlı, Tayvan ile kısıtlamaların kaldırılmasının yeni bir düşünce olmadığını, Trump'ın ilk gününden beri bu konuda girişimleri olduğunu söyledi.
Atlı, Trump'ın seçimlerden sonra daha koltuğa oturmadan Tayvan lideri Tsai Ing-wen ile telefon görüşmesi yaptığını ve bunun Çin tarafından büyük tepkiye karşılandığını hatırlatarak, 1979'dan beri ilk kez geçen ağustosta ABD'den bir bakanın Tayvan'a gittiğini anımsattı.
ABD'nin Birleşmiş Milletler (BM) nezdindeki büyükelçisinin Tayvan'a ziyaret gerçekleştireceğini duyurmasının Tayvan tarafından olumlu karşılandığını belirten Atlı, ziyaretin Çin tarafından olumsuz karşılandığına dikkati çekti.
Görevi bırakmasına günler kala Trump'ın bu kararı almasının Biden dönemi için sıkıntılar doğuracağına işaret eden Atlı, "ABD, Tayvan ile ilişkileri resmi olarak değil, fiili yürütüyordu. (ABD Dışişleri Bakanı Mike) Pompeo'nun açıklaması yine fiili bir durumla ilgili ama bu karar ABD'nin Çin ile olan rekabetinin, mücadelesinin artık son halkası gibi. Biden'i zor duruma sokacak bir durum." dedi.
Atlı, şöyle devam etti:
"Trump'ın Tayvan hamlesi, Biden'i tercih yapmayla karşı karşıya bırakacak bir durum. Biden, 'Hayır biz böyle bir şey düşünmüyoruz' dese kamuoyu nezdinde Çin'e karşı yumuşuyor duruma düşmüş olacak.
Tam tersi Biden, 'Pompeo iyi yaptı. Haklısınız, biz de Tayvan ile ilişkilerimizi üst düzeyde sürdüreceğiz' derse eğer, bu kez de Çin ile olan ilişkileri tamamen kopma noktasına getirmiş olacak.
Biden'in istediği bir şey değil. Çünkü Biden, Çin ile ABD haklarını gözeten ve ortak faydalar üzerinden bir diyalog içinde olmak istiyor.
Yani diyaloğa açık bir politika. Her iki seçenek de Biden için zor."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com