Uzmanlar, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) pandemi sürecinin oluşturduğu belirsizlikler karşısında kaygılanmanın normal olduğunu, bu süreçte olumlu düşünce, başkalarına yardım ve teknolojiyi kullanarak dahi olsa sosyal ilişkileri devam ettirmenin önemli olduğunu belirtiyor.
California Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Roxane Cohen Silver, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kovid -19 salgınının çoğu insanın tecrübe etmediği türden bir afet olduğunu, çoğu toplumun doğal afetler, savaşlar veya geniş çaplı şiddet eylemleriyle karşılaştığını ve üstesinden gelebildiğini ancak karşı karşıya kalınan durumun farklı olduğunu söyledi.
Görünmez bir tehditle karşı karşıya olunduğuna dikkati çeken Silver, sürecin gidişatına dair belirsizliklerin de psikolojik açıdan durumu zorlaştırdığını belirtti.
Salgının küresel bir tehdit olduğunu ve bu nedenle hiçbir toplumun kendini güvende hissetmediğini vurgulayan Silver, şöyle devam etti:
"Doğal olarak stresli zamanlarda ailemiz ve arkadaşlarımızdan destek alma eğilimindeyizdir ancak 'sosyal mesafe' bu desteği almamızı zorlaştırıyor. Sinema, spor salonu, restoran ve kafeye gitmek, tatile çıkmak gibi bizi rahatlatan pek çok faaliyetten mahrum olsak da her zaman toplumları bir araya getiren yollar vardır, şu anda da sanal ortam var. Teknolojinin bu anlamda tüm nimetlerinden faydalanmalıyız. Bununla beraber, karşılık beklemeksizin iyilik yapmak, sosyal dayanışma, gönüllülük, yalnız ve yaşlı kişilere ulaşıp yardım etmek gibi olumlu sosyal davranışları teşvik etmemiz gerekiyor."
Silver, yapılmış çalışmaların, zorlu süreçlerin bireyleri geliştirdiğini ve yaşamı anlamlandırmada yardımcı olduğunu gösterdiğini dile getirdi.
Bireylerin zor dönemlerde kendilerine ilişkin güçlü noktalarını keşfettiklerinin altını çizen Silver, "İçinde bulunduğumuz durum ne kadar zor da olsa da içinde olumlu gelişmeler de barındırıyor, bunlara odaklanmalıyız. İnsanlar uzun süredir görüşmedikleri arkadaşlarıyla, aileleriyle, komşularıyla teknolojiyi kullanarak görüşüyor. Endişe duymak elbette doğal ancak bu krizi aşmada insanların olumlu yönleri görebilme yeteneği kilit rol oynuyor." değerlendirmesinde bulundu.
Silver, Kovid-19'a ilişkin çok fazla habere maruz kalmanın gelecekte aşırı kaygı ve stres bozukluğu gibi rahatsızlıklara yol açabileceği konusunda da uyardı.
"Tedbirler alınmadığından yaşanabilecekler anlatılmalı"Columbia Üniversitesi Sürdürülebilir Kalkınma Merkezi Uzmanı Doç. Dr. Özge Karadağ Çaman da salgınlar dünyada çok sık yaşanan olaylar olmadığı için toplumların buna alışık olmadığına dikkati çekti.
Salgınların toplum ruh sağlığını çeşitli biçimlerde etkilediğini kaydeden Çaman, özellikle bilinmezlerinin daha fazla olduğu başlangıç dönemlerinde pandemilerin insanlarda kaygı ve korkunun artmasına neden olabileceğini söyledi.
Çaman, salgın sırasında toplumların ruh sağlığının korunmasında en önemli noktanın iletişim stratejisi olduğuna vurgu yaparak, şunları aktardı:
"Bu (karantina ve izolasyon) uygulamalarının şu anda neden gerekli olduğunun ve uygulanmadığı takdirde yaşanabilecek olumsuzlukların bireylere ve toplumlara çok iyi anlatılması gerekiyor. Bu süreçte psikososyal desteğe ihtiyaç duyabilecek bireyler için ruh sağlığı hizmetleri ve sosyal hizmetlere erişimin sağlanması da son derece önemli."
Çaman, alınan halk sağlığı önlemlerinin hangilerinin daha etkili olduğunun artık somut olarak görülebildiğine vurgu yaparak, "Virüsün yapısı, bulaş yolları, korunma yolları, hastalığın tanısı, tedavisi ve aşı çalışmaları ile ilgili her gün daha fazla yol kat ediyoruz. Bu nedenle ümitsizliğe yer olmamalı." ifadelerini kullandı.
"Yeni normal, minimal yaşamı ve en az tüketimi öngörüyor"Hankuk Yabancı Çalışmaları Üniversitesi (HUFS) Öğretim Üyesi Doç. Dr. Young Gil Chae de hastalığın yaygın olduğu ve olmadığı bölgelerde halk üzerindeki travmanın boyutunun farklılık göstereceğinin altını çizdi.
Chae, salgından ciddi şekilde etkilenen Güney Kore'nin Daegu şehri sakinlerinin yaşayacağı psikolojik travmaların daha ağır olabileceğini dile getirdi.
Karantina kelimesinin Kore toplumu için olumsuz bir anlam taşımadığına işaret eden Chae, "Kore toplumunda korku ve tecrit toplum için korkutucu değildi çünkü toplumda gönüllü tecrit uygulanıyordu. Aksine, topluma ait psikolojik dayanışma ve aidiyet duygusunu artıran bir yönü vardı çünkü kendilerini karantinaya alanlar bunu toplum sağlığı için yapmıştı." diye konuştu.
Salgının kısa sürede sona ermeyeceğine dikkati çeken Chae, bununla başlayan yeni toplumsal ilişki ve eylemlerin de bu sürede devam edeceğini ve değişen bu durumu insanların "yeni normal" olarak kabul edeceklerinin altını çizdi.
Chea, "(Yeni normal), minimal yaşamı, hareket etmekten kaçınmayı, tüketimi en aza indirmeyi ve gereksiz işi azaltmayı amaçlamaktadır. Pandemi sonrası dönemde daha az hareket ve daha sınırlı bir yaşamı kabul etmek zorunda kalabiliriz. Başka bir deyişle, 2019'dan önce genişletilmiş dünyanın daraldığı bir dünyada yaşamalıyız." ifadelerini kullandı.
Salgın sonrası aile ve komşuluk ilişkilerinin de canlanabileceğini belirten Chea, bu süreçte "geleneksel ilişkilerin değer kazanacağı" bir yaşamın benimsenebileceğini söyledi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com