Foto muhabiri ve belgesel yapımcısı Coşkun Aral'ın mesleğe başladığı yıllarda büyük hayranlık duyduğu Ara Güler ile yolu, Taksim'de 34 kişinin hayatını kaybettiği 1977 yılının 1 Mayıs'ında kesişti. Aral'ın, tanışma hayalini kurduğu Ara Güler ile dostluğu, 1 Mayıs'taki olaylara ilişkin çektiği fotoğraflar sayesinde başladı.
1 Mayıs, foto muhabiri ve belgesel yapımcısı Coşkun Aral'ın doğum günü olmasının yanı sıra meslek hayatındaki iki önemli olayın da yıl dönümü. 1977 yılının 1 Mayıs'ını meslek hayatında yaşadığı en korkunç olaylardan biri olarak tanımlayan Aral, birbirinden farklı görüşlerin çatışması sonucu 34 kişinin hayatını kaybettiği olayların tanığı.
Olaylar sırasında çektiği fotoğrafları, gazeteci Savaş Ay ile uluslararası ajanslara gönderen Aral, olayların dünya kamuoyuna duyurulmasını da sağladı.
Coşkun Aral'ın, 1 Mayıs gecesi Savaş Ay'ın evinde otururken Ara Güler'den gelen telefon, meslek hayatındaki ikinci önemli olayı olur. Çünkü, 1974 yılından itibaren tanışmayı çok istediği, hatta karşılaştıkları ortamlarda heyecandan karşısında dilinin tutulduğu Ara Güler, o gün çektiği fotoğrafları kendisinden ister.
Ara Güler'in telefon görüşmesinde "Evladım sen yarın benim ofisime gel. Fotoğraflarını göreyim. Sana başka dergilerden de talip çıkabilir. Ben Time-Life, Paris-Match ve Der Stern'in Türkiye temsilcisiyim." demesi üzerine Aral, ertesi gün soluğu duayen foto muhabirinin ofisinde alır.
1977'nin 2 Mayıs'ını izleyen yıllarda Ara Güler ile dostlukları pekişen Aral, usta foto muhabirinin bir dönem asistanlığını da yapar. En önemlisi Aral, onun gibi evrensel bir ustayla ortak sergi açmış tek foto muhabiri olmanın gururunu yaşar.
"Foto muhabiri, insanların kaçtığı yerlere gönüllü gider"17 Ekim 2018'de 90 yaşında hayata veda eden usta foto muhabiri ile olan dostluğunu AA muhabirine anlatan Coşkun Aral, Ara Güler'in sanat birikimi yüksek, çok iyi bir eğitim alan ve çok iyi göze sahip bir insan olduğunu söyledi.
Güler'in çok kitap okuduğunu belirten Aral, "Foto muhabirini diğer fotoğrafçılardan ayırt eden özellik, başka insanların kaçtığı yerlere gönüllü olarak giderken birtakım birikime de sahip olmanız gerekiyor. Bilerek gidiyorsunuz, boşu boşuna gitmiyorsunuz. Bizde foto muhabirliğini ne yazık ki ötekileştirmişlerdir meslek grupları içinde ama Ara Güler, tıpkı Gökşin Sipahioğlu ustam gibi bu işi evrensel yaptığı için olmazsa olmaz kurallara sahipti." dedi.
Ara Güler'in öncelikle kendi ülkesini çok iyi bildiğini, çocukluğunun geçtiği İstanbul'u, bugünün navigasyon sistemlerinden daha iyi bildiğini aktaran Aral, "Sokakları, yokuşun meyline varıncaya kadar biliyordu. O yüzden 'İstanbul'un gözü' diyoruz ona. Ama diğer taraftan Türkiye'nin de gözü. 1956'larda çektiği bir Siirt fotoğrafı, 1960'larda Hayat dergisinde tekrar yayınlandığında garip bir telepatik bağ kurmuştum Ara Güler hocamla. Çünkü Siirt'e ilişkin ilk kez bir fotoğraf görmüştüm ve altındaki imza Ara Güler'di." diye konuştu.
"Dünyanın gidişatını değiştiren insanların portresini çekmiş"Evrensel bir foto muhabiri olan Güler'in, yine evrensel bir yazar olan Yaşar Kemal ile ülkeyi karış karış dolaşarak florasını, doğasını, tarihini tanıdığını belirten Aral, sözlerine şöyle devam etti:
"Biz yıllar sonra ustamla Siirt'e gittiğimizde, 1950'li yıllar sonunda o bölgede yaşamış olan Kameri diye tanımlanan bir toplumdan bahsetmişti. Bir taraftan arkeolojik bilgileri var, Aphrodisias'ı bulan insan. Diğer taraftan antropolojik bilgileri var o bölgede yaşayan Kamerilerden bahseden insan. Ara Güler'in hayatına baktığınız zaman, dünyanın gidişatını değiştiren çok önemli insanların portresini çekmiş. Winston Churchill ile iki gün İstanbul'da dolaşıyor. Yerelimiz çok değerli, ulusalımız çok önemli ama evrensel bir insan. Mimar Sinan'ın, çağımızda yaşamış bir insanı. Ara Güler sanat fotoğrafçısı mıdır, değil midir? Muhabir midir? Ara Güler, Ara Güler'dir."
"Bu tür değerlerimiz evrensel köprülerdir"İran'da, Ara Güler anısına bir fotoğraf sergisi düzenlediklerini, bir ay boyunca açık kalan serginin büyük ilgi gördüğünü dile getiren Aral, "İranlı meslektaşları bile Ara Güler bizim üç İranlı foto muhabirinin toplamı dediler. Yani üç İranlı foto muhabirinin özelliklerinin, tek Ara Güler'de olduğunu söylediler. O nedenle bu tür değerlerimiz bizim için evrensel köprülerdir." dedi.
Ermeni olan Ara Güler'in bundan gurur duyduğunu vurgulayan Aral, "Ermeniceyi hiçbir zaman unutmadı, o yerel değerlerini biliyordu. Halklar, milletler, inançlar arasında asla ve asla bir intikamın olmaması gerektiğini savunan bir insandan bahsediyoruz. Böyle bir insan Türkiye ve dünya için çok önemli." ifadelerini kullandı.
Güler'in "Ben foto muhabiriyim, fotoğraf sanatçısı değilim" sözüne ilişkin, Türkiye'de bazı kavramların karıştırıldığını aktaran Aral, şunları söyledi:
"Foto muhabirliği mesleğini de ben Ara Güler, Gökşin Sipahioğlu, Ergun Çağatay, Ergin Konuksever'i tanıyıncaya kadar açıkçası 'Şuradan bir muhabir bir yere gitsin, yanına bir de bir fotoğrafçı alsın' derlerdi. Foto muhabirlerine baktığınız zaman hiçbir şey yapamayan, sadece sayfa sekreterinin önceden hazırladığı yere fotoğraf koyan bir insan gibiydi ama öyle değil foto muhabirliği. Dünyanın kaderini değiştiren insanlar. AA veya diğer ajanslardan onlarca foto muhabiri meslektaşımız, dünyanın en önemli olaylarının göz tanığı olup, politikaları değiştirdiler fotoğraflarıyla. Böylesine değerli bir mesleği gözardı edip sanatçı diye bir paye beni de rahatsız eder. Onu da çok iyi anlıyorum o konuda."
"Foto muhabirliğinin kalitesi onun sayesinde değişti"Ara Güler'in bir foto muhabiri olarak sanat kaygısı taşıdığını, dünyada gezmediği galeri, tanımadığı ressam, heykeltraş, felsefeci olmadığını anlatan Aral, şunları dile getirdi:
"'Ben foto muhabiriyim' dediği zaman bir göz tanıklığından, tarihi sorumluluğu olan insandan bahsediyor. Özellikle bizim mesleğin adam yerine konmadığı, hiçbir zaman önemsenmediği bir ortamda, kendi meslektaşlarının önderliğine soyunması müthiş bir olay. Ailem foto muhabiri olmamdan önce, gazetede ekonomi muhabiri olmamı istemişti.
Günaydın gazetesinde ekonomi muhabirliğinden ayrılıp, foto muhabirliğine başladığımda çok sevdiğim abilerim bile 'Sen şimdi şipşakçı olup sokaklarda mı dolaşacaksın?' diyorlardı. Ara Güler'in oradaki deyişi, savunduğu tarz, bir mesleğin onore edilmesinden ziyade, mesleğe hak ettiği değerin verilmesine öncülük yapmasıdır. Ben onu çok iyi anlıyorum. Foto muhabirliğinin kalitesi bile onun sayesinde değişti diyebilirim. Tarihe tanıklık yaptığınız zaman çok kişiyi etkiliyorsunuz. Aylan bebeğin fotoğrafı, mülteci sorununda yüzlerce sempozyumdan, kongreden çok daha etkili oldu. Devlet başkanlarının elinde dolaştı. Kararlarını kalıcı olarak değiştirmedi ama kafalarında bir şekilde yer etti."
"Ara Güler, sürdürülebilirliğin en iyi örneği"Ara Güler'in iyi bir foto muhabiri, iyi bir tarihçi, iyi bir edebiyatçı olduğunu, kütüphanesinde binlerce kitabın bulunduğunu aktaran Aral, "Takipçidir, sorgulayıcıdır. Bir yere gittiği zaman 'gittim' demez, aynı yere defalarca gider. Aphrodisias'ı keşfinden itibaren defalarca gitmiş. Köylülerin değişimine tanık olmuş. Ara Güler, sürdürülebilirliğin en iyi örneği. Bizde doğru yerde, doğru zamanda çektiği bir fotoğrafla çok çabuk üne kazanmış arkadaşlarımız var. İkincisini sorduğunuz zaman yok." diye konuştu.
Ara Güler'in kendi anlatımlarının yer aldığı ve yapımına 1986'da başladığı "Bu Dünya Böyle Dünya" belgeselinin gösterimini ilk kez İran'da yaptığını, yazın veya sonbaharda Türkiye'de gösterime sokacağını anlatan Aral, Ara Güler ile ilgili dünyayı ilgilendiren onlarca videoyu da Youtube üzerinden yayınlayacağını kaydetti.
Coşkun Aral, sözlerine şöyle devam etti:
"Ara Güler gibi evrensel değerimizi dünyada hak ettiği yerde tutmamız lazım. Ara Güler'in fotoğraflarının yanı sıra insan öyküleri çok önemli. Herkeste onunla ilgili bir anı var. Kanlı 1 Mayıs 1977'yi izleyen yıllarda İstanbul'da dolaştık, çok şey öğrendim. Dünyada tanınan ve saygı duyulan, iz bırakmış bir değer. O nedenle hak ettiği yerde olacak. Cumhurbaşkanlığının himayelerinde dünyada yürütülen etkinlikler çok önemli. Bunların sürdürülebilir olması lazım. İnsanların, Ara Güler'in salt fotoğraflarına değil, yaşam öykülerine ulaşmaları lazım.
Onlarca belgeseli var ama kendi ülkesinden destek bulamadığı için coğrafya enstitüleri için yapılmış belgeseller. Nasıl Mimar Sinan'a sahip çıkıyorsak Ara Güler'e de öyle sahip çıkmamız lazım. İyi fotoğrafçıydı, kötü fotoğrafçıydı, sanatçıydı tartışmaları değil, yerelden ulusala, ulusaldan evrensele giden ender değerlerimizden biri. Çok daha iyi İstanbul fotoğrafı çekenler var. Türkiye fotoğraflarını 1940'lardan itibaren çeken onlarca fotoğrafçı var ama Ara tarih yazmış."
"Ara Güler her yerde karşınıza çıkıyor"Foto muhabirinin bir yere gidip salt fotoğraf çekmesinin değil, o kişiyle tanışması, arkadaşlık kurabilmesinin önemli olduğunu vurgulayan Aral, "Bundan 5 sene önce, Malezya'da mültecilik üzerine bir sergi açtım. Şu anki Malezya Başbakanının kızı bizim projede vardı. Tanıştığımızda 'Ara Güler nasıl?' dedi. Tanıyor musunuz? dedim. 'Benim ailemle fotoğrafımı çeken kişi.' dedi. Amazon ormanlarında İspanya Kralı'nın coğrafya danışmanı ile tanışıyorum. Rambo gibi bir adam. Dünyadaki yağmur ormanlarının bilançosunu çıkarmış, ormanda yaşayan aykırı bir tip. 'Benim bir Türk arkadaşım var.' dedi. Kim? 'Ara Güler.' Her yerde karşınıza çıkıyor." dedi.
Ara Güler'in vefatından bir gün önce Londra'da olduğunu anlatan Aral, "Konuşamıyordu. Asistanı Fatih aradı, Ara Güler'in benimle görüşmek istediğini söyledi. El salladı bana. Ben de ona 'Seni Londra'da bekleyenler var' dedim. Gülümsedi ve el salladı. Eminim ki o an kafası Londra'daydı. Çünkü Kraliyet Sarayı'nda bile birtakım izler bırakmış bir insan. Bizim derdimiz onu yüceltmek değil, onun bize bıraktığı izleri hak ettiği yere getirmek. Çünkü hanlar, hamamlar, gökdelenler, plazalar bugün var yarın yok. Bugün Sinan var, hep var olacak." ifadelerini kullandı.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com