EDİRNE - Hakan Şahin
II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi, Sultan II. Bayezid'in Akkirman seferine çıkarken 1484'te temelini attığı külliye, 4 yılda tamamlandı. Osmanlı döneminde tıbbiye, şifahane ve imarethane görevleri üstlenen külliyede, 1800'lü yıllardan sonra sadece akıl ve ruh sağlığına yönelik tedaviler gerçekleştirildi.
Külliyenin içerisinde en ilgi gören bölüm ise müze haline getirilen hastane ve tıp medresesi bölümü. Şifahane bölümü, hastalara ilaçla tedavinin yanı sıra su sesi ve musiki ile tedavi imkanı sunarken, darüşşifa binası ise hastaların takibini kolaylaştıran merkezi planlı mimarisi ve akustiği ile öne çıkıyor.
Şifahanede geçmişin tedavi yöntemleri üç boyutlu filmlerle anlatılıyor. Ziyaretçilere geçmişin tedavi yöntemlerinden su sesi, güzel koku ve müzik de sunularak geçmişe yolculuk yaptırılıyor.
Medrese bölümünde de dönemin tıp öğrencilerinin eğitimleri, kütüphaneleri, yatakhaneleri canlandırılıyor.
Sultan 2. Bayezid Külliyesi içerisindeki cami hariç diğer bölümleri Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1984 yılında Trakya Üniversitesi'ne devredildi. Darrüşşifa'nın Trakya Üniversitesi bünyesinde Sağlık Müzesine dönüştürülmesi çalışmalarına ise 1993 yılında başlandı, 30 Haziran 2000 tarihinde de Şifahane kısmı Psikiyatri Tarihi Bölümü olarak düzenlendi.
"UNESCO'dan sonra müzenin uluslararası ziyaretçilerinde artış oldu"Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Sultan II. Bayezid Külliyesi'nin 1488'de tamamlandığını hatırlattı.
Külliyede çok iyi tasarlanmış ve iyi düzenlenmiş bir şifahane olduğunu ifade eden Tabakoğlu, "Hemen yanında bir medresesi var, hamamı var. Bu tesise yakından baktığınızda poliklinik hizmeti ve yatan hasta hizmeti olduğunu görüyorsunuz." diye konuştu.
Sultan 2. Bayezid Külliyesi'nin mimarisinin de mükemmelliğe ulaştığını ifade eden Tabakoğlu, şunları kaydetti:
"Koku, müzik tedavilerinin verildiğini ve yiyeceklerle özel tedavi metodlarının geliştirildiğini, şifalı bitkilerin tedavide kullanıldığını görürüz. Zamanının çok ilerisinde, o dönemin en güzel, en ileri tıbbının kullanıldığı merkez olarak karşımıza çıkıyor. O dönem ki Avrupa'nın Ortaçağı yaşadığı, 'içine şeytan girdi' diye insanların yakıldığı bir dönem. Burası ise bilimsel olarak tıbbın en iyi şekilde uygulandığı bir alan. Osmanlının son dönemleriyle bu bölge zarar görüyor. Balkan Savaşlarından sonra faaliyetini kaybediyor. 1978'de bir yıkıntı halindeyken Trakya Üniversitesi bu yapıyı bünyesine alıyor. 1986'da hızlı bir restorasyon süreciyle restore ediliyor. Bu yapının tıp tarihi açısından önemi bilindiğinden buraya bir tıp müzesi uygulanıyor. Bu müze kendini geliştiriyor ve yeniliyor ve müzeye birbiri ardına ödüller geliyor. Sultan II. Bayezid Külliyesi, en iyi sunum ödülü, Avrupa en iyi müze ödülü alıyor, tabi bu süreç gittikçe ilerliyor ve en sonunda da UNESCO Dünya Mirası Listesine giriyor. UNESCO'dan sonra müzenin uluslararası ziyaretçilerinde artış oldu. Bizim yıllık 350 ile başladığımız bu yolculuk, şimdi günde 7 bin insanın ziyaret ettiği bir noktaya geldi. Japonya, Güney Amerika, Gürcistan gibi hiç ummadığımız yerlerden ziyaretçi alıyoruz."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com