Türkiye’de faaliyet gösteren 13 terör örgütüne üye 702 kişinin yakalanması için başlatılan ödüllü ihbarın tamamı dudak uçuklattı. Deyim yerindeyse İçişleri Bakanlığı’nın, terörist avı için belirlediği rakam 200 bin TL’den başlayıp 4 milyon TL’ye kadar çıkıyor. Tüm teröristler için verilecek toplam miktar ise 468 milyon 500 bini buluyor. Söz konusu rakam, İçişleri Bakanlığı bütçesinin yüzde 12'sini oluşturuyor; Türkiye’de terör problemi olmasaydı, aynı parayla bunun yerine 24 derslikli 200 okul ile 200 yataklı 20 hastane yapılabilirdi.
Peki, kimler ihbarda bulunabilir? İhbar durumu kimlere engel teşkil ediyor? En çok hangi ile kayıtlı terörist var? Listenin en genç ve en yaşlı teröristi kim ve hangi suçtan aranıyor? En önemlisi ise ihbar hattının kurulduğu Ekim ayından itibaren kaç kez arandı? İşte listelenen teröristlerin hem sosyolojik hem de güvenlik politikaları çerçevesinden mercek altına alındığı özel dosyanın detayları…
ALO 140’A GÜNDE BİN TELEFON
Kazılan hendekler, kurulan barikatlar, yakılan camiler ve beraberindeki göçler. Suruç ve Ankara patlamalarıyla buzdolabına kaldırılan Çözüm Süreci, yerini terörle mücadele sürecine bıraktı. Kararlılık o kadar etkin hale getirildi ki, Ağustos ayında İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan bir liste ile teröristler suç niteliğine göre kırmızı, mavi, yeşil, turuncu ve gri olmak üzere beş farklı renkle kategorilendirilerek açıkça ifşa edilmiş, üstüne bir de para ödülü konulmuştu. Terör örgütlerinin özellikle 7 Haziran seçimlerinden sonra ülkede yaşattığı maddi manevi tahribata karşı teröristleri ihbar edenlere verilecek toplam ödül miktarı 468 milyon 500 bin TL. Ayrıca Resmi Gazete’de yayımlanan kararla hem sosyal medya mecralarında hem de 155 Polis İmdat, 156 Jandarma ve özel oluşturulan Alo 140 Terör İhbar Hattı ile Türkiye bağırsaklarını temizlemeye başladı. 27 Ekim 2015 tarihinden itibaren aktif olan Alo 140 Terör Hattı’na sadece 69 günde 45 bini aşkın ihbar yağdı.
13 TERÖR ÖRGÜTÜ VAR
Hazırlanan listenin çoğunluğunu PKK/KCK üyesi teröristler oluşturuyor. PKK/KCK, DHKP/C, Hizbullah, İslami Hareket Örgütü, TİKB, MLKP, DEAŞ, PDY ve Vasat Terör Örgütü listede kabul gören terör örgütleri olarak yer alıyor.
KAÇ KİŞİ HANGİ TERÖR ÖRGÜTÜNDEN ARANIYOR?
13 farklı terör örgütünün yer aldığı listede, PKK/KCK’dan 607, DHKP/C’den 7, Hizbullah’tan 9, İslami Hareket Örgütü’nden 1, TİKB’den 4, MLKP’den 10, DEAŞ’tan 23, PDY’den 24, El Kaide’den 9, Tevhid Selam Kudüs Ordusu’ndan 1, TKP/ML’den 7, FETO/PDY işbirliğinden 1 ve Vasat Terör Örgütü’nden ise 1 kişi aranıyor.
LİSTENİN EN YAŞLISI GÜLEN
Hazırlanan listelerin en yaşlı ismi kırmızı listede FETÖ/PDY Terör Örgütü üyesi olarak kabul edilen 1941 doğumlu ve 74 yaşındaki Erzurumlu Fethullah Gülen; en küçüğü ise gri listede yer alan PKK/KCK’dan aranan 1998 doğumlu 17 yaşındaki Bitlisli Mehmet Nasip Denli olarak tespit edilmiş.
AZERİ VE KAZAK UYRUKLU KADINLAR DA VAR
702 teröristin ifşa edildiği listenin 80’nini kadınların oluşturduğu da dikkatlerden kaçmadı. Öte yandan listede uyruğu farklı olup da arananların tamamını kadınlar oluşturuyor. 28 yaşındaki Azerbaycan uyruklu DEAŞ üyesi Ulkar Mamadova, 20 yaşındaki Kazakistan uyruklu DEAŞ üyesi Walentina Slobodjanjuk ve 19 yaşındaki Almanya nüfusuna kayıtlı olan DEAŞ üyesi Merve Dündar.
HAKKÂRİ İLK SIRADA
81 vilayettekinin neredeyse yarısını oluşturan nüfusa kayıtlı terörist sayısı, en çok Hakkâri’de mevcut. 125 teröristin Hakkâri nüfusuna kayıtlı olduğu iller sıralamasında, 81’i Diyarbakır, 59’u Ağrı, 40’ı Batman ve 36’sı ise Mardin illerine kayıtlı.
KİMLER İHBAR EDEBİLİR?
Ödül Komisyonu, emniyet işlerinden sorumlu İçişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısının başkanlığında; Emniyet Genel Müdürünün belirleyeceği üç üye, Jandarma Genel Komutanının belirleyeceği üç üye olmak üzere toplam yedi üyeden oluşuyor. Yönetmeliğe göre ihbar edenlerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması şart koşulmadı. Ayrıca ihbar yani ödüllendirilecek kişinin; suçun işlenişine iştirak etmemiş olması, geçici köy korucuları hariç kolluk, askeri personel veya terörle mücadele ile görevli kamu personeli olmaması gerekiyor.
“GÜLEN TERÖRİST DEĞİL CASUS”
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Kontrterör Dairesi eski Başkanı Mehmet Eymür, Paralel Devlet Yapılanması (PDY) elebaşı olarak aranan Fetullah Gülen’in listede suç niteliğine alternatif olarak “yabancı devlete hizmet”, “vatana ihanet” ya da “casusluk” suçlarıyla yer alması gerektiğini söyledi. Fethullah Gülen ve onun örgütü FETÖ ve PDY örgütünün yer almasını garipsedim. çünkü bunun bir terör örgütü niteliğinden ziyade yabancı devlete hizmet, belki casusluk veyahut vatana ihanet suçu gibi olabileceğini düşünüyorum. Doğrusu da odur. Yani şimdi bir zamanların cumhurbaşkanların, başbakanların takdir ettiği hatta MİT’e gidin de görüşün okullar var her tarafta faydalı olur dediği bir kişi için şimdi terör örgütü haline sokulması biraz garip. Tabii ki bir yapılanma var. Bu yapılanma zarar vermiştir Türkiye’ye. Ama bu bir istihbarat yapılanmasıdır ona dikkat etmek lazım. Bu yapılanmanın arkasında olan devlet belli. Pensilvanya deyip sadece geçirmek. O Pensilvanya neredeyse onun ismini hiç kimse telaffuz etmiyor. Pensilvanya Amerika’da, Amerika’da ülkemizde çok faal faaliyetler yürütüyor.
ÖDÜL VAADİ YERİNDE
Listedeki ödül vaatlerini yerinde bulduğunu ifade eden eski MİT mensubu Eymür, “Senelerdir bilinen isimler. Ödül de verilse ne işe yarar diyebilirsiniz ama PKK kampında oturuyor adam. Ama muhtemeldir ki zaman zaman söz konusu kişilerin Türkiye’ye girişleri ve aileleri görüşleri olabilir. Bu da bir tedirginlik oluşturabilir. İhbar sistemini tetikler ve faydalıdır” diye konuştu.
GÜLEN’İN İADESİ
Türkiye’de öncelikli sorunun ciddi oranda istihbarat zaaflığı olduğunu öne süren Eymür ayrıca Gülen’in Amerika’dan iadesine yönelik başlatılan girişimlere yönelik de değerlendirmede bulundu. Eymür; “ Özellikle Gülen’in herhangi bir şekilde iade edileceğini zannetmiyorum. Terör örgütü diye tutuklarsanız altı boş çıkar. Silah yok, mühimmat yok. İstihbarat çalışması ile terör örgütü arasında çok büyük farklar var. Çünkü bu normal bir tablo değil. Bir ülke düşünün ki Genel Kurmayında, MİT’de, Dışişlerinde konuşulan en gizli durumlar ortalarda dolaşıyorsa burada bir istihbarat zaaflığı var. Önce bunu halletmek lazım. Öyle terörist ilan etmekle olmuyor bu işler. Türkiye’de çok çok örgütlenmiş bir ülkeden bahsediyoruz.”
DAĞILMIŞ AİLE YAPILARI ÖNCELİKLİ ETKEN
Sosyolog İsmail Öz ise söz konusu listenin sadece güvenlik ya da siyaset zemininde görülmemesi hususuna dikkat çekti. Terörizm cephesinin özellikle süreklilik arz eden problemden, sıkıntıdan, krizden yana olma halinin iyi okunması gerektiğini ifade eden Öz, “Örgüt, bölgede ortaya çıkan yüksek kaygı ve endişe halinin, oradaki insanları otomatik olarak bir problem var duygusuna iteceği hesabıyla hareket ediyor. Kendilerince bunu başarırlarsa o insanlar da ‘problem var’ duygusunun bertaraf etmek için bir anlamda şiddeti kendilerine kalkan olarak görmeye başlayacaklar.” Dağılmış aile yapılarının ya da kriz ortamlarının daha fazla teröristin veya terörist faaliyetlerinin ortaya çıkmasına zemin hazırladığına dair veriler vardır. PKK bir etnik yapıyı kalkan ya da araçsal olarak kullanıp o bölgede huzursuzluk yapmak, özellikle Ortadoğu’nun içinde bulunduğu tabloyu da fırsat bilerek orada bir emeli gerçekleştirmek üzere faaliyet yürütüyor.
ATATÜRK BÜSTÜ YORUMU
Geçtiğimiz günlerde sokağa çıkma yasağının hâkim olduğu noktalarda kurulan hendekler üzenine konulan Atatürk büstü ile nasıl bir mesaj verildiğini de yorumlayan Öz şunları söyledi: “Terör ya da terörist faaliyet kendi emellerine hizmet edebilecek her türlü araçsal durumdan geri kalmayacaktır. Burada bir stratejik aklın, mantalitenin olduğunu görmek mümkün. Bu stratejiler zaman zaman akla gelmeyecek araçları kendilerince meşrulaştırarak o zeminde kullanabilirler. Bazen bizi şaşırtan figürler bile bu tür durumlarda sembole dönüştürülebilir. Meseleye, Atatürk büstü ile hangi gruba nasıl ne şekilde mesaj vermek istendiği üzerinden bakmak gerekir. Atatürk’ün bu toplum açısından ve kimler için ne ifade ettiğine yönelik yaklaşmak gerekiyor. Ya da bununla iktidara muhalif hangi guruplara mesaj verilmek isteniyor. Atatürk’ü bir kalkan yapmak ya da kendi davaları için bir sembol olarak göstermekten ziyade, onun üzerinden kapalı bir mesaj ulaştırmanın derdinde olduklarını düşünüyorum.”
dikGAZETE