İSTANBUL (AA) - Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği (TİHUD) Başkanı Prof. Dr. Kerim Güler, 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, hipertansiyonun hayatı tehdit eden en önemli hastalıklardan olduğunu söyledi.
Bir damar sorunu olan hipertansiyonun, kalp ve damar sistemini etkilemesinin kaçınılmaz olduğunu ifade eden Güler, yapılan tüm çalışmalara rağmen kalp damar hastalıklarının son 20 yılda büyük bir artış göstererek, dünyadaki hastalık kaynaklı ölümlerin üçte birinin nedeni olduğunu dile getirdi.
Güler, "Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, 2005'te 17,5 milyon kişi hayatını hipertansiyon ve onun oluşturduğu hastalıklarla kaybetmiştir. Yapılan tüm çalışmalara ve bulunan yeni ilaçlara rağmen, 2020'de bu rakamın 23,4 milyona yükseleceği öngörülmektedir." ifadelerini kullandı.
Türkiye'de çok fazla tuz tüketildiğini ancak tedavide yaşam tarzı değişikliklerinin hayati rol oynadığını vurgulayan Güler, şöyle devam etti:
"Türkiye'de 15 milyon hipertansiyon hastası var. Ancak buna rağmen bu soruna dair farkındalık seviyesi hala çok düşük. Öte yandan, bu konuda yapılan tüm farkındalık çalışmalarına ve alınan tüm önlemlere rağmen, 2013'te Nefroloji Derneği tarafından yapılan çalışmalar gösteriyor ki Türkiye'de hipertansiyon için tedavi gören hastaların ancak yüzde 54'ünde istenen tansiyon değerine ulaşılabiliniyor. Yani hipertansiyon hastalarının yaklaşık yarısı hala, hipertansiyonun organlara vereceği zararı bile bile yaşamını aynı şekilde sürdürüyor. Oysa hipertansiyon tedavisinde hastalarımızın çok büyük bir rolü vardır."
"Hipertansiyonun belirti vermesi hastalar için bir şans"Prof. Dr. Güler, hipertansiyonun baş ağrısı, baş dönmesi, yüzde kızarıklık, kalp çarpıntısı, kolay yorulma gibi durumlarla belirti verebileceğini aktararak, "Bu belirtilerin olmasına, aslında biz seviniyoruz çünkü hasta hipertansiyonu olduğunun farkına varıyor. Bir de hiçbir belirti vermeyen hipertansiyon tipleri vardır. Tansiyonu yüksek olur ama hastanın şikayeti olmaz. Biz bu tip hipertansiyona 'sessiz katil' diyoruz. Çünkü hastanın haberi olmadığı için önlem almıyor, yaşam tarzı değişikliğine gitmiyor, sonuç olarak hipertansiyonun yapacağı zararlı şeylere çok daha açık bir şekilde maruz kalıyor." değerlendirmesinde bulundu.