İSTANBUL
Piyanist ve besteci Tuluyhan Uğurlu, Zeytinburnu Belediyesi'nce düzenlenen "Sanatın Ustaları Konuşuyor" konulu söyleşide, 4 yaşında müziğe başladığını söyledi.
Annesinin piyano çaldığını belirten Uğurlu, "Evde piyano vardı. Babam şairdi ve kelime üreticisiydi. Türkçe'de şu an kullandığımız bazı kelimeler babama aittir. Necip Fazıl, İbrahim Balaban, Oğuz Tansel, Edip Cansever, Metin Eloğlu, Sabahattin Kudret Aksal evimize gelirdi. Bizim evimizde her 15 günde bir cuma akşamları bir sofra hazırlanırdı. Annem leziz yemekler yapardı. O sofra etrafında edebiyat, sanat, müzik, resim ve en sonunda da Anadolu sevdası konuşulurdu. Bugün her şey konuşuluyor ama o çıtaya öykünen kitlelerde artık Anadolu sevdası biraz azaldı. Az konuşuluyor." diye konuştu.
Batı'da verilen eğitimde, ilimsel düşüncenin yanı sıra farklı ekollerin ve bestecilik formasyonunun öğretildiğini söyleyen sanatçı, şunlara dikkati çekti:
"Batı'daki konservatuvarlarda, netice itibariyle yapılmak istenen şey şudur, siz o akademide okuyacak, orada öğretilenleri öğreneceksiniz. Sonra o akademide öğrendiklerinizin bir temsilcisi olarak, ülkenizde o kültürün propagandasını yapacaksınız. Onun için kendi eserlerime yöneldim. Viyana Müzik Akademisi öğrencisiydim. Dünyanın herhangi bir medeniyetinde, daha çok Batı medeniyetinde, bu kadar fazla Japon ve Koreli almalarının en büyük nedeni, kendi ülkelerine gittiklerinde, Orta Avrupa ve Amerikan kültürünü tanıtsınlar diyedir."
"Sanatı başkalarına benzemek için yapmıyoruz"Tuluyhan Uğurlu, sanatın önüne konulan engellerin toplumun önüne konulmuş engeller olduğunu aktararak, "Biz sanatı başkalarına benzemek için yapmıyoruz. Böyle bir şey yok. Biz kendimiz olmak için yapıyoruz. Sanat kendin olmak için yapılır. Sanat, kendini bilmek ve tanımaktır çünkü. Başkasına benzemek için sanat yapılmaz." ifadelerini kullandı.
Türkiye'de klasik müzik alanındaki sanatçıların, Mozart, Beethoven ve Brahms gibi önemli bestecilerin eserlerini yorumladığını dile getiren Uğurlu, kendi eserlerini üreterek bunları dinleyiciye ulaştırdığı için yaşadığı zorluklara değindi.
Usta piyanist, 1600'lü yıllarda yaşamış usta bestekar Itri'nin eserlerinin bir dönem Türkiye'de çalınmamasının istendiğini hatırlatarak, "Türkiye'nin bir keman sanatçısı, Atatürk Kültür Merkezinde Itri çalınmaması için dilekçeler yazdı. Böyle bir ortamda Tuluyhan Uğurlu'ya tabii ki piyano vermezler." değerlendirmesinde bulundu.
"Bizim seyircimiz yenilikçi sanatsever"Sanatçı, dünya çapında tanınan klasik müzik bestecilerinin eserlerinin ilk yorumlandığında alkışlanmadığını dile getirerek, şöyle devam etti:
"Mahler'in 'Birinci Senfoni' eseri, Bruckner ve Brahms'ın senfonileri, Mozart'ın da tüm eserleri, ilk çalındığında yuhalanmıştır. Ama (Batılılar) zaman içinde onların kıymetini, başka eserlerle mukayese ederek anlamışlardır. Batı mukayese eder. Yani yeniliğe açık değildir. Mesela ben Anadolu'da konsere gidiyorum. İlk defa bir eserimi dinliyorlar. İnsanlar kalkıp alkışlıyor. Çok enteresan. Ama 'Bu toplum sanattan anlamaz' deniliyor. Dünyada 2-3 yenilikçi sanatsever kitlesi var. Bunlardan birisi bizim seyircimiz. Bizim seyircimiz yeniliğe hemen atlıyor. Onu talep ediyor."
Bazı sanatçıların toplumdan uzaklaştığına vurgu yapan Uğurlu, halkın arasında olmanın önemine dikkati çekti.
Etkinliğin moderatörlüğünü üstlenen gazeteci Bedir Acar da Uğurlu'nun adını ilk olarak 1996'da "İstanbul Kanatlarımın Altında" filmine yaptığı müziklerle duyduğunu söyleyerek, "Tuluyhan Bey askerlik için Türkiye'ye dönüş yapmıştı. Son harika çocuk olarak Avusturya'da müzik eğitimi almaya gitti. Türkiye'de tanınmadan önce, Avrupa'nın çeşitli başkentlerinde konserler veren, okulunda çok başarılı olan, okulunu bitirmeden besteler yapmış bir insandı. Biz Tuluyhan Uğurlu'yu sonradan keşfetmişiz. Bizim değerimiz olmasına rağmen, önce Avrupa'da keşfedilmiş." ifadelerini kullandı.Muhabir: Hilal Uştuk
Kaynak: AA
dikGAZETE.com