TBMM
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, NTV canlı yayınına katılarak, yarın başlayacak 27. Dönem 4. Yasama Yılı'na ilişkin değerlendirmelerde bulundu, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Ermenistan'ın, birtakım cihatçı grupların Türkiye tarafından savaş bölgesine gönderildiği iddialarının anımsatılması üzerine Şentop, Ermenistan'ın, çatışmaların başladığı ilk günlerden itibaren benzer birtakım spekülatif iddiaları ortaya attığını belirtti. Şentop, "Bunu muhtemelen bölge ülkelerinin ve genel olarak dünya kamuoyunun hassas olduğu konularda sinir uçlarına dokunarak Azerbaycan karşıtı bir tablo ortaya çıkarmak, bir kamuoyu oluşturmak için yapıyor. Bu devlet ciddiyetiyle uygun olmayan yakışıksız bir tavırdır aslında. Yalan söylüyor, iftira atıyor. Net bir şekilde bunların yalan ve iftira olduğu da ortaya çıkıyor." diye konuştu.
Azerbaycan’ın askeri ve ekonomik bakımından güçlü bir ülke olduğunu bu nedenle de Karabağ konusundaki sahada süren operasyonlarda özel bir desteğe ihtiyacı bulunmadığını vurgulayan Şentop, "Ermenistan'ın 1990’ların başında, başka ülkelerin desteğiyle Azerbaycan'a ait toprakları işgal ettiği durum, daha yeni bağımsızlığını kazanma yolundaki Azerbaycan, Ermenistan ve o zaman Sovyetler içerisindeki devletlerin zaaflarından yararlanarak ortaya çıkmış bir tabloydu. Ama şimdi Ermenistan'ın karşısında 1990’ların Azerbaycan’ı yok. Hem ekonomik bakımdan hem askeri bakımdan güçlü, gerekli hazırlıklarını, tedarikini yapmış olan bir ülke Azerbaycan. Bu bakımdan Azerbaycan’ın Yukarı Karabağ'daki operasyonda Türkiye dahil başka bir ülkenin desteğine ihtiyacı yok. Varsa ayrı bir mesele, ama yok. Azerbaycan, yardıma ihtiyaç olmadan bunları yapabilecek güç ve kudrete sahiptir." değerlendirmesinde bulundu.
Şentop, Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkinin çok özel olduğunu ve böyle bir durumun dünyada başka iki devlet arasında bulunmadığını söyledi.
"Tek millet-iki devlet" prensibiyle hareket ettiklerini belirten Şentop, bunun sadece bir slogandan ibaret olmadığını, bu prensibin sahada da ve her türlü ilişkide, bir karşılığı bulunduğunu kaydetti.
Türkiye'nin bugüne kadar büyük bir kararlılıkla Azerbaycan'ın tezlerini desteklediğine işaret eden Şentop, bu desteğin bundan sonra da devam edeceğini bildirdi.
Ermenistan'ın gerek Yukarı Karabağ'da gerekse Azerbaycan topraklarında bir işgalci olduğunun, başta BM olmak üzere, uluslararası kuruluşlar tarafından da kabul edildiğine işaret eden Şentop, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Başka ülkeler de Ermenistan’ın faaliyet gösterdiği alanın bir Azerbaycan toprağı olduğunu kabul ediyorlar. Ermenistan'ın işgal ettiği bu topraklardan çekilmesi için de birtakım uluslararası çabalar var. İşte 30 yıldan fazla devam eden Minsk Grubu'nun çalışmaları, Amerika, Rusya ve Fransa'nın başını çektiği üçlünün çalışmaları. Ancak 30 senedir bu kadar açık bir sorunun, çözülememesi sadece çalışmaların başarısızlığı olarak anlaşılmamalı. Benim kanaatim, Kafkaslar olmak üzere, başta Orta Doğu'da ve dünyanın birçok önemli stratejik yerlerinde bazı ülkeler sorunların çözülmemesini, sorunların bir şekilde varlığını sürdürmesini arzu ediyorlar. İhtiyaç olduğu zaman bu sorunları kaşıyarak, bu yaraları kanatarak istikrarsızlık geliştirebilmek için bu bölgelerde sorunların devam etmesine ihtiyaçları var. Bu bakımdan ben bu çabaları, gayretle, iyi niyetle yürütülmüş de başarısız olmuş çabalar olarak değil, tam aksine kötü niyetli, sorunu çözmek için değil, sorunu dondurup muhafaza etmek yönünde bir kötü niyetin ürünü olduğunu düşünüyorum."
"Büyük bir sabır gösterdi"
Azerbaycan'ın, 30 yıldır Ermenistan'ın saldırılarına büyük bir sabır gösterdiğini ve olgun davrandığını dile getiren Şentop, "Ermenistan'ın uluslararası hukuka ve Azerbaycan’ın egemenlik haklarına kendi toprakları üzerinde saygı gösterecek bir şekilde işgal ettiği topraklardan derhal, şartsız, kayıtsız olarak çıkması suretiyle bu sorunun çözüleceği kanaatindeyim. Bu konuda Azerbaycan'ın, hem Türkiye-Azerbaycan özel ilişkileri bakımından hem de haklı davasını savunan bir ülke, bir devlet olması bakımından Türkiye tarafından desteklendiğini çok açık bir şekilde tekrar ifade ediyorum." diye konuştu.
"Türkiye'deki gerçekliği yansıtmıyor"
Türkiye'de yaşayan Ermeni vatandaşlara yönelik sosyal medyadaki taciz ve tehdite yönelik paylaşımlara da değinen Şentop, şöyle konuştu:
"Sosyal medya hiçbir ölçünün, kriterin, ilkenin olmadığı bir alan. Orada ortaya konulan görüşler, hatta görüş bile diyemeyiz bir kısmına, sövgüler, ifadeler Türkiye’deki gerçekliği yansıtmıyor. Bunların bir kısmının ben patolojik sorunlar, zihinsel rahatsızlıkların bir yansıması olduğu kanaatindeyim. O bakımdan orayı esas almamalıyız. Oraya bakacak olursak dünyanın bütünüyle çivisinin çıktığını söyleyebiliriz. Fakat Türkiye'de o fiili durumların da münferit olaylar olduğunu düşünüyorum. Bizim Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan, Türkiye’de yaşayan Ermeni kökenli vatandaşlarımızın bu gelişmelerle, bu olaylarla alakası olmadığını biliyoruz, hepimiz görüyoruz. Bunlar içerisinde görüştüğümüz arkadaşlarımız da var. Bunların, Azerbaycan'a karşı Ermenistan’ın tutumuyla ilgili de bir tavır aldığını, ona karşı bir tavır aldığını, görüş ifade ettiğini de görüyoruz. Azerbaycan, Ermenistan arasındaki meseleyi Türkiye'deki Ermeni kökenli vatandaşlarımızla bir mesele haline getirmek doğru bir davranış değil. Bunu da çok lokal, birkaç düşüncesiz kişinin yaptığı bir eylem olarak görüyorum. Buna karşı da tabii güvenlik güçlerimizin tedbir aldığını, alacağını da bundan sonra ifade etmek isterim."
Yeni yasama yılı ve koronavirüse karşı alınan önlemler
Meclisin yarın başlayacak çalışmaları ve koronavirüse karşı alınan önlemleri de anlatan Şentop, Meclis’in kapandığı tarihe benzer bir durumla karşı karşıya olduklarını, o günlere kıyasla daha tecrübeli hale geldiklerini kaydetti.
Şentop, vatandaşların salgına bakışının büyük ölçüde değiştiğini, konunun önemini anladığını ve daha dikkatli davrandığını söyledi.
Meclis'te alınan önlemlere ilişkin Şentop, "Meclis’te de biz marttan itibaren bazı tedbirler almıştık. Bunların belki en önemlisi ve etkilisi Meclis’e ziyaretçi girişinin sınırlanmasıyla ilgili tedbirlerdi. Şimdi de yine biraz kontrollü bir şekilde o tedbirin uygulanması doğru olacak diye düşünüyoruz. Çünkü salgın öncesinde ortalama günlük ziyaretçi sayısı 8 ile 10 bin arasındaydı. Grup toplantılarının olduğu salı günü bu sayı 20 bini geçebiliyordu. Türkiye’nin her yerinden, o tarihlerde yurt dışından da vatandaşlarımız gelebiliyorlardı buraya. Dolayısıyla hem virüsü buraya getirme, taşıma hem de buradan alıp başka yerlere götürme ihtimali var. Dolayısıyla bu tedbir önemli bir tedbir, bu konuda milletvekili arkadaşlarımızın da dikkatli hareket edeceğini düşünüyorum." şeklinde konuştu.
Şentop, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Meclis'teki konuşması nedeniyle herkesten test yapılması istendiğine yönelik tartışmaların olduğunun anımsatılması üzerine, şunları kaydetti:
"Milletvekillerimize, milletvekili arkadaşlarımıza bu konuda bir zorlayıcı bir şey söyleyebilme imkanı kimsenin yok, kimse bunu söyleyemez. Tabii herkes kendi seçim bölgelerinden, farklı yerlerden geliyor, bulundukları ortamlardaki tabloyu da bilmiyoruz. Bunun için biz sadece tavsiye ediyoruz. Çünkü Meclis'te, kapalı bir mekanda ve uzun süre insanların bir arada kalacağı toplantı gerçekleştireceğiz. Bu sadece yarın için değil, daha sonraki Meclis çalışmaları için de geçerli. Bunu daha önce de yaptık. Yani Meclisin çalışmalarına ara verdiği dönemden sonra tekrar toplandığında da bunu milletvekili arkadaşlarımıza söylemiştik. O zaman Sayın Cumhurbaşkanımızın gelme durumu da söz konusu değildi Meclis’e."
TBMM Genel Kurulunun havalandırılmasıyla ilgili sistemi değiştirdiklerini belirten Şentop, "Genel Kurul içerisindeki havanın bir kısmı alınıp, dışarıdan gelen havayla karıştırılarak yenileniyordu hava. Biz içerideki havanın alınmasıyla ilgili sistemi iptal ettik. Arkadaşlarımız, tamamen dışarıdan alınan yeni havanın içeriye verilmesi şeklinde bir teknik çalışma yaptılar. Test konusunun bir tartışma konusu haline gelmesini tuhaf buluyorum. Bunun bir hakaret gibi değerlendirilmesini de tuhaf buluyorum. Sonuçta test yaptırıyorsunuz ve pozitif olup olmadığınız, virüs taşıyıcısı olup olmadığınız anlaşılıyor. Bunun size de faydası var, bilgi ediniyorsunuz ama yanınızda arkadaşlarınıza, dostlarınıza da faydası var." dedi.
"15 milletvekilinde koronavirüs tespit edildi"
Şentop, 15 milletvekilinde koronavirüs tespit edildiğini ve bunların hepsinin iyileştiğini bildirerek, mart ayından şimdiye kadar 276 personelde pozitif vaka tespit edildiğini, 41 personelin evlerinde tedavi gördüğünü, diğerlerinin iyileştiğini ve hastanede yatan personelin de olmadığını kaydetti.
Genç yaştaki bir personelin vefat ettiğini anımsatan Şentop, Bilim Kurulunun önerilerine göre gerekirse yeni kararların alınabileceğini söyledi.
"Meclis’te içtüzük değişikliği gündeme gelecek mi" sorusuna yanıt veren Şentop, içtüzük değişikliğinin yapılması gerektiği kanaatinde olduğunu belirtti. Şentop, "İçtüzüğün bazı maddelerinin değil, yeni bir bakış açısıyla yeni bir içtüzüğün hazırlanması gerekir." görüşünü paylaştı.
Berberoğlu kararı
Anayasa Mahkemesinin Enis Berberoğlu hakkında verdiği karara ilişkin görüşlerini de açıklayan Şentop, öngörülmüş bir durumun olmadığını, bu yüzden nasıl bir usul izleneceği konusunda net bir şey söyleyemeyeceğini belirtti.
Şentop, "Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararından sonra dosya yeniden Yargıtaya gittiğinde, Yargıtay yeni bir yargılama yapıp Berberoğlu’yla ilgili farklı bir hüküm ortaya koyarsa, o karar da Meclis'te okunur ve milletvekilliği iade edilir mi?" sorusu üzerine, nasıl bir sonuç çıkacağını bilemediğini, söylenilen bu usulün de başka usullerin de olabileceğini kaydetti.
Konunun, hukuki bir tartışma olması gerektiğini ifade eden Şentop, şu değerlendirmede bulundu:
"Siyasi tartışma olduğu zaman, siyasi tartışmaların bir kriteri yok. Yani burada da olduğu gibi bazı arkadaşlarımız diyor ki, derhal dönmelidir otomatik olarak. Neye göre? Anayasa, içtüzük hükmü mü bu söylediğiniz? Anayasa Mahkemesinin bu kararının kesin hükme etkisine dair bir kanaatiniz var da ona dayanarak mı bunu söylüyorsunuz? Yok, işte siyasi olarak dayanıksız, mesnetsiz, bir gerekçe olmadan bir şey söylüyor arkadaşımız. Şimdi siyasi olarak tartışırsak bu konuda yüzlerce şey söylenebilir ve bunlar zaman içerisinde farklı siyasi gruplaşmalar meydana getirir. Ben bunun sorunun çözümünde faydası olmadığı kanaatindeyim. Yani söylenecek siyasi her görüşe, her karara aynı dozda bir cevap verebilme imkanı da var. Şüphesiz herkes siyasetçi, bir şeyler söyleyecek, yorum yapacaklar ama bu konunun çözülmesine yönelik, çözüme katkı sunacak bir yaklaşım daha çok hukuki zemini dikkate alarak yapılan yaklaşımlardır. Bu konuda hem anayasa hukukunun bireysel başvuru bağlamında, hem de ceza yargılaması hukukunun yeniden yargılama, kesin hüküm, kesin hükmün ortadan kalkması, bireysel başvurunun bağlayıcılığı ve etkisi vesaire gibi konular bağlamında tartışılması daha doğru olur diye düşünüyorum, daha faydalı olur."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com