BERLİN - (AA) - Almanya'da faaliyet gösteren Berlin-Brandenburg Türkiye Toplumu (TBB) Sözcüsü İlker Duyan, aşırı sağcı Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör örgütünün 3 kişiden oluşmadığını, daha geniş bir ağ olduğunu düşündüğünü söyledi.
Duyan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ülkede 2000-2007 yıllarında 8'i Türk 10 kişiyi öldürmekle suçlanan NSU'nun karanlık bağlantılarının ortaya çıkarılması için kurulan Federal Meclis NSU Araştırma Komisyonunun toplantılarına 5 yıl boyunca katıldığını belirtti.
Aşırı sağcı örgütün ortaya çıkışının 6'ncı yılı olduğunu dile getiren Duyan, Almanya'nın iç istihbarat servisi Anayasayı Koruma Teşkilatı için muhbirlik yapan Thüringer Heimatschutz adlı aşırı sağcı derneğin başkanı Tino Brandt'ın muhbirlikten aldığı 200 bin markı (yaklaşık 100 bin avro) bu dernek için kullandığını söyledi. Duyan, "Demek ki bu örgüt desteklendi. Maddi olarak ancak manevi destekler de gelmiştir." diye konuştu.
Terör örgütü NSU'nun bilinen üyeleri Uwe Böhnhardt, Uwe Mundlos ve Beate Zschaepe'nin de "Thüringer Heimatschutz" derneğinin Jena grubuna üye olduğuna işaret eden Duyan, burada NSU terör örgütünün birileri tarafından yönlendirilip yönlendirilmediği sorusunun da sorulması gerektiğini vurguladı.
Anayasayı Koruma Dairesinde imha edilen veya kaybolan dosyalarda bunların yazılı olabileceğine dikkati çeken Duyan, "NSU'nun 3 kişi değil, daha geniş bir ağ olduğunu düşünüyorum." ifadesini kullandı.
Bu iddiasına, 2007 yılında Alman polis Michele Kiesewetter’in cinayetini örnek gösteren Duyan, "Olayın şahitlerinden bir kişi 'üstü kanlı iki erkek gördüm.' diyor. Böhnhardt ve Mundlos'a benzemeyen kişiler. Arabaya binip kayboluyorlar ortadan." şeklinde konuştu.
Söz konusu tanığın ifadesinin resmi polis kayıtlarında geçmediğini bildiren Duyan, "Düşünebiliyor musunuz basına anlatıyor bunu, sonradan da polise. Ama o zaman oradaki kayıtlarda bu ifade bulunmuyor." dedi.
"Kendimi Almanya'da emniyette görmüyorum"Almanya'da yaşayanların eskiden her zaman devlete ve polise güvendiğini söylediğini belirten Duyan, "'Biz emniyetteyiz, biz korunuruz ve polis her şeyi çözer, dakik çalışır, dürüst çalışır, doğru çalışır.' deniyordu. Birden bire NSU'da bu yıkıldı. Ben kendimi burada emniyette görmüyorum." ifadelerini kullandı.
NSU tanıklarının ölümlerine de değinen Duyan, "6 tanık komik tesadüflerle öldü. Kimisine intihar kimisine hastalıktan dediler. Bunların da belki gizli bir örgüt veya kişiler tarafından öldürüldüğü kanısı o kadar çoğaldı ki 'bunlar da öldürüldü' denecek duruma geldi. O zaman biz emniyette değiliz. Hepimizin başına bir şey gelebilir." değerlendirmesinde bulundu.
NSU 120 yıl sonra da gündemde olacakAraştırma komisyonunda dinlenen Anayasayı Koruma Teşkilatından gelen kişilerin çoğunun kelimeleri seçerek kullandığını belirten Duyan, hepsinin aynı şekilde hareketlerini kontrol altında tutarak, "bilmiyoruz, tanımıyoruz ve görmedik" şeklinde ifade verdiklerini kaydetti.
Komisyonda NSU ile bağlantılı dosyaların imha edilmesinin istihbarat servislerinin yetkililerine sorulduğunda "bunun devlet sırrı olduğu" yanıtının verildiğini anlatan Duyan, Hessen eyaletinde de NSU ile bağlantılı dosyaların 120 yıl erişime kapatıldığını anımsattı.
Bunun 120 yıl sonra dosyalar açıldığında NSU o zaman da gündemde olacağı anlamına geldiğini ifade eden Duyan, "Çocuklarımıza veya torunlarımıza, '120 yıl sonra dosyalar açılacak, aman peşini bırakmayın' cümlesini miras bırakacağız. Veyahut notere de bu bırakılabilir. NSU olayı devam ediyor ve daha da devem edecektir." dedi.
Bağımsız komisyon kurulsunDuyan, NSU olayının Federal Mecliste araştırılmasına devam edilmesi için yeni yasama döneminde de bir araştırma komisyonunun kurulmasının yanı sıra sivil toplum temsilcilerinin, avukatların, bilim insanlarının ve araştırmacı gazetecilerin katılacağı bağımsız bir komisyonun daha oluşturulmasını istedi.
Komisyonun en önemli hedefinin Anayasayı Koruma Teşkilatı ile muhbirler arasındaki ilişkililerin ortaya çıkarılması olduğunu vurgulayan Duyan, söz konusu teşkilatın üst kademesinin cinayetler hakkında bilgisi olup olmadığının, siyasetçilerin bu olaylara karışıp karışmadığının soruşturulabileceğini kaydetti.
Davanın geçmişiAlmanya'da 2000-2007 yılları arasında 8 Türk vatandaşının öldürüldüğü cinayetler uzun süre karanlıkta kalmış, medya cinayetlerin arkasında mafyanın ya da ailelerin olduğunu öne süren ve “döner cinayetleri“ olarak adlandırılan haberler yapmıştı.
NSU'nun varlığı 4 Kasım 2011'de bir dizi tesadüf sonucu ortaya çıkmıştı.
Terör örgütünün üyelerinden Uwe Böhnhard ve Uwe Mundlos, bir banka soygununun ardından saklandıkları karavanda ölü bulunmuş, terör örgütü üyelerinin intihar ettiği öne sürülmüştü.
Örgütün hayattaki tek üyesi Beate Zschaepe, soygunun ardından hücre evini ateşe verdikten sonra polise teslim olmuştu.
Münih Yüksek Eyalet Mahkemesinde yargılanan ve uzun süre sessiz kalma hakkını kullanan Zschaepe, davanın 313'üncü duruşmasında ilk kez avukatı aracığıyla ifade vermiş, artık aşırı sağcı düşünceye inanmadığını iddia etmişti.
Ancak Zschaepe, NSU örgütünün cinayetlerini aydınlatabilecek herhangi bir itirafta bulunmamıştı. Federal Savcılık Zschaepe için ömür boyu hapis cezası verilmesini istedi.
Neonazi terör örgütünün uzun yıllar boyunca Alman güvenlik birimleri tarafından tespit edilememiş olması, NSU üyelerinin geçmişte bazı istihbarat muhbirleriyle ilişki kurduklarının ortaya çıkması, Almanya'da büyük tartışmalara yol açmıştı.
Almanya iç istihbarat servisi Anayasayı Koruma Teşkilatında aşırı sağcı gruplara ve kullanılan muhbirlere ilişkin bazı belgelerin 4 Kasım 2011'den sonra imha edilmesi, bazı tanıkların şüpheli ölümleri de büyük kuşku yaratmıştı.
Karanlık bağlantıların ortaya çıkarılması için Federal Mecliste iki yasama döneminde de araştırma komisyonu kurulmuştu. Bunun yanı sıra bazı eyalet meclislerinde de cinayetleri araştırmak için komisyonlar kurulmuştu.
NSU terör örgütü 2000-2007 yıllarında 8'i Türk 10 kişiyi öldürmek, 2 bombalı saldırı yapmak ve 15 banka soygunu gerçekleştirmekle suçlanıyor.