Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) hazırladığı 2017-2018 eğitim-öğretim yılından itibaren okutulması planlanan taslak müfredata ilişkin eleştiriler devam ediyor. Tarih ve coğrafya alanında da istenilen değişikliğin sağlanamadığına dikkat çeken uzmanlar, söz konusu girişimde herhangi bir değişim görmediklerini belirttiler.
“Deliler nasıl çırpınırlar?” Tarihçi-yazar Mustafa Armağan darbelerin mantığı ile yazılmış olan tarih kitaplarıyla sağlıklı bir eğitim-öğretim modelinin konuşulamayacağını aktararak, "Türkiye'nin kurtulması lazım, bu bir deli gömleğiydi. Deliler nasıl çırpınırlar, çıkamazlar içerisinden biz de aynı vaziyetteydik. Ancak bu şekilde mi çıkmamız gerekiyordu? Beklediğimiz bu muydu? Tabii ki de değildi. Beklediğimiz daha bütüncül, daha geniş kapsamlı bir reformdu ve daha yeni bir mantıkla yazılmasıydı. Mantık değişmediği sürece aynı mantıkla sağını solunu makyaj yaparak veya badana yaparak üzerini kapatarak bazı şeyleri değiştiremezsiniz. Dolayısıyla bir kere tarihin 15 Temmuz ruhuna göre yeniden yazılması gerekiyor" dedi.
“15 Temmuz'u Çanakkale ile mukayese etmeli” Mustafa Armağan, taslak müfredatta 15 Temmuz darbe girişiminin yer almasını önemli bir adım olarak gördüklerini ancak yelpazesinin genişletilerek anlatılması gerektiğine vurgu yaptı. Armağan, "15 Temmuz kesinlikle tarihe bir not olarak düşülmesi lazım. Tarih sadece geçmişte değil, yaşanan bir tarih de var. Bunu iyi verebilirsek o zaman Çanakkale'yle İstiklal Savaşı'yla mukayese ederek anlatabilirsek o zaman çocuklarımız şöyle düşünecek 'biz sadece tarihte kahramanlık yapan, tarihte önemli işleri başaran bir millet değiliz bu hala devam ediyor' diyecekler" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan örnek verdi Türkiye’nin kitaplarda Batı'yı yüceltirken kendini küçümseyici bir üslubu olduğunu öne süren Armağan şunları söyledi: “Hala bir Batı kompleksi, Batı ile kıyaslama çabası orada da kendisini gösteriyor. Batılılaşmayı çok fazla önemseyen bir yaklaşım sergileniyor. Batı'daki gelişmelerin çok mükemmel olduğunu bizdeki beceriksizliğin ya da kötü olayların yine aynı şekilde anlatıldığı bir mantıkla karşı karşıyayız. Aynı şekilde Batı'daki kötülükleri benim kitabım neden anlatmıyor? Örneğin Türkiye'de rasathane yıkılmış bunu anlatıyor. Danimarka'da I. Otto'nun yıktığı rasathaneyi benim çocuğuma neden anlatmıyor? Bu ahlaksızlık değil mi? Sayın Cumhurbaşkanımızın 29 Nisan'da Kut'ül Amare toplantısında söylediği bir cümle var. 'Bizim kitaplarımızı biz yazmadık, İngilizler yazdı' dedi. Bu kitapları yazanlar İngiliz kafası, bir Türk böyle kitap yazmaz.”
4 odalı ev benzetmesi Türkiye’de eğitim sisteminde ilk atılacak adımın zihniyet değişikliği olması gerektiğine işaret eden Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil ise, “Ben yeni müfredatı 4 odalı evin içerisinde eşyaların yer değiştirmesi olarak görüyorum. Zihniyet açısından baktığım zaman ben bu yeni müfredatın eskisinden çok farklı olduğunu düşünmüyorum. Gerçekten lise kitaplarımız müfredat açsından çok yoğun. Özellikle tarih alanında lüzumsuz fazla bilgilerin verildiğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
“Avrupa tarihinin yüzde 80’i atılmalı” Bağımsızlık mücadelesi verildiği dönemlerde adına “milli” denilen bir eğitim sistemi çerçevesinin oluşturulduğuna ancak bunun Avrupa tarihi ile bütünleştirilerek çelişkiler doğurduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Şimşirgil, “Adı milli olan ama hala milli değil. Avrupa tarihinin yüzde 80’i atılmalı. Almanya’da, İngiltere’de, Amerika’da İskandinav ülkelerinde Türk tarihi ile ilgili ne kadar bilgi veriliyor. Oysa biz Avrupa tarihini öğretmekten kurutulamadık. Bunu çok eski çağlardan itibaren alıyoruz. Avrupa odaklı mıyız? Kendi milletimiz odaklı mıyız? Bunu bir sorgulamak lazım” dedi.
“Özel ekip kurulsun” Prof. Dr. Şimşirgil, MEB Talim ve Terbiye Kurulu’nda zihniyet değişikliğine gidilmesinin ya da Bakanlık tarafından alanında uzman kişilerle görüşülerek özel ekip kurulması gerektiğini vurguladı.
“Atatürk” eleştirilerine noktayı koydu Atatürk’ün yeni müfredatta az yer alacağına yönelik yapılan tartışmaların yersiz olduğunu, söz konusu bakış açısının doğruluğunun bulunmadığına da açıklık getiren Prof. Dr. Şimşirgil, şunları kaydetti: “Oğuz Han'ı da, Fatih'i de, Alparslan'ı da, Atatürk'ü de bilmeli. Atatürk'e yeterince hatta fazlasıyla zaten yer veriliyor. Ancak Oğuz Han Destanı bir Kürşat Destanı yok maalesef. Fatih'in İstanbul'u nasıl bir aşkla kazandığı anlatılmalı.”
Gizem Özdemir
dikGAZETE.com