İstanbul
Türkiye'de yaşayan yabancı sanatçıların ele alındığı 3 haberden oluşan ve Eylül'de tamamlanması planlanan haber dosyasının ilk bölümünde, Suriyeli grafik sanatçısı Omar al Masri, sanatını ve Türkiye izlenimlerini anlattı.
Masri, Suriye'nin Hama ilinde 1994'te dünyaya geldiğini ve gençliğinin iç savaşın gölgesinde geçtiğini belirterek, ordunun sivil yerleşimlere yaptığı bombalamalar sonucu ağabeyinin yaşamını yitirdiğini dile getirdi.
Hama'daki sivil yerleşimlere saldırılar artırınca ailesiyle doğduğu yeri terk etme kararı aldıklarını anlatan Masri, ilk önce Suriye'nin kuzeyine gittiklerini oradan da Türkiye'ye göç ettiklerini ifade etti.
Mühendisliği bırakıp sanata yöneldi
Omar al Masri, Türkiye'de üniversite okurken hobi olarak resim çizmeye başladığından bahsederek, resim yaparken geçmişte yaşadığı acıları unuttuğunu söyledi.
Üniversitede öğrendiği grafik tasarımı resimleriyle birleştirerek sanata dönüştürdüğünü kaydeden Masri, konuşmak yerine çizgilerle hikaye anlatmayı daha çok sevdiğini vurguladı.
Masri, üniversitede hocasının yönlendirmesiyle Suriye'deki iç savaşı konu alan resimler çizmeye başladığını dile getirerek, "Ben Suriye'de halkımın neler yaşadığını tüm dünyaya anlatmak istiyordum ve sanatım buna vesile oldu." dedi.
Öğrenim gördüğü Sakarya Üniversitesi Makina Mühendisliği bölümünü son sınıfta bırakıp özel bir üniversitenin güzel sanatlar fakültesine geçtiğini aktaran Masri, Suriyeli mültecilerle ilgili farkındalık oluşturmak için sanatını icra etmeye devam edeceğinin altını çizdi.
Masri, eserlerinde göç, şiddet ve mülteciler üzerine yoğunlaştığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Mazlumların sadece ölünce kısa bir süreliğine gündem olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Ben mültecilerin her gün her an gündem olmasını istiyorum. Mazlumların acılarını dünyadaki herkesin anlamasını, fark etmesini istiyorum ve onların sesini en gür şekilde duyurmak için bu sanatı yapıyorum. Dünyanın acımasız olduğunu biliyorum ama bu sanatla belki bir şeyleri değiştirebiliriz."
Sanatının sosyal medyada ilgi görmesinin ardından Avrupa'daki önemli sergilerin eserlerine talip olduğunu dile getiren Masri, "Yaptığım eserleri satarak parasını Suriye'de gönüllü çalışan Beyaz Baretliler'e gönderiyorum. Benim şiarım elimden geldiğince hayatın her alanında insanlara yardım etmek." ifadesini kullandı.
"Suriyeliler olarak Türk toplumuna kendimizi daha iyi tanıtmalıyız"
Masri, Türkiye'nin iç savaş başladığı günden bu yana Suriyelilere kucak açtığına dikkati çekerek, "Suriyeliler normal bir ülkeden gelmedi, iç savaştan kaçarak Türkiye'ye geldi. Toplumun sadece bir kesimine zorunlu kaynaşma ve entegrasyonu dayatmak yanlış bir şey. Bu karşılıklı olacak bir süreç." diye konuştu.
Türklerin ve Suriyelilerin Türkiye'de birlikte yaşama kültürünü oluşturmasının önemine işaret eden Masri, komşu ülkeler olması nedeniyle iki kültürün birbirine çok benzediğini ve farkındalıkların yok denecek kadar az olduğunu dile getirdi.
Masri, artan ırkçılık olaylarının en büyük nedenlerinden birinin kaynağı belli olmayan söylentiler olduğuna vurgu yaparak şu ifadeleri kullandı:
"Özellikle sosyal medyada ve haberlerde Suriyelilere karşı nefret dili çok arttı hatta kontrol edilemez hale geldi. Sosyal medyada birileri Suriyelilerle ilgili yalan içerik üretiyor ve bunlar teyit edilmeden dolaşıma sokuluyor. Bir Suriyelinin yaptığı yanlış bütün bir millete mal ediliyor. Biz sorunlarımızı aramızda çözmezsek ırkçılık sorunu da çözemeyiz."
Hiçbir ırkın diğerinden üstün olmadığını ve ırkçılığın geçmiş çağlarda kalması gerektiğinin altını çizen Masri, Türkiye'de ırkçılık sorunu olmadığını ancak "provokatörlerin" toplumu yanlış yönlendirdiğini kaydetti.
Masri, sözlerini "Biz artık Türkiye'de okuyoruz, iş kuruyoruz, evleniyoruz yani kısaca yaşıyoruz. Bizim artık birbirimizi daha yakından tanımamız ve ırkçılara karşı birlik olmamız lazım. Suriyeliler olarak Türk toplumuna kendimizi daha iyi tanıtmalıyız, Türk kültürünü anlamalıyız. Aksi takdirde artan ırkçılığın cezasını iki toplum da acı çekerek öder, birlik olmamız şart." şeklinde tamamladı.
Kaynak: AA
.
dikGAZETE.com