İSTANBUL
Mimar Sinan'ın kalfalık döneminde 7 yılda tamamladığı İstanbul'daki en muhteşem eseri Süleymaniye Camisi, dahiyane bir yapı olarak yıllara meydan okuyor. Tarihi eser, heybetli kapılarından içeri girildiği andan itibaren ziyaretçilerine hissettirdiği manevi huzurun yanı sıra, mimarisiyle de kendisine hayran bırakıyor.
Mimar Sinan'ın kendine özgü matematiğini kullanarak inşa ettiği bu eserin, yıllara meydan okumasını sağlayan en önemli bölümlerinden biri olan dehlizleri de keşfedilmeyi bekliyor. Türkiye'nin pek çok ilindeki tarihi eserlerin restorasyonuna danışmanlık yapan ve Süleymaniye Camisi'nin mimarisi üzerine uzun yıllardır araştırmalar yürüten ve statiğini çözen Vahit Okumuş, AA ekibine caminin altındaki dehlizleri gezdirdi. Okumuş, yıllar içinde tünellerde yapılan yanlış uygulamaların yol açtığı nemin, kanalların uç kısımlarının ve de duvar aralıklarının hava almayacak şekle dönüşmüş, birbiriyle olan bağlantılarının kapanmış olmasının ileride oluşturabileceği hasarı da anlattı.
-Zemin iki ayrı katmandan oluşuyor
Okumuş, Süleymaniye Camisi'nin zemininin, ısıtma-soğutma, havalandırma ve su kanalı olmak üzere iki ayrı katmandan oluştuğunu söyledi. Mimar Sinan'ın dehasının bu kanallarda da görülebileceğini vurgulayan Okumuş, şu bilgileri verdi: "Zeminin iki metre altında yer alan tünellerin bir kısmı, tarihi eseri yazın serin, kışın sıcak tutması için yapılmış. Günümüzde Almanya'da enerjiden tasarruf sağlamak adına toprağın yazın serin, kışın sıcak tutma özelliğinden istifade edilmeye çalışılıyor. Mimar Sinan'ın ise bunu 500 yıl önce keşfetmiş. Yaptığım araştırmalar sonucunda böyle bir sistemi Mimar Sinan'dan başka kullanan birini görmedim. Ama şunu söyleyeyim ki Sinan bunun da mutlaka bir bilimi var olduğunu bulmuştur. Çünkü Sinan hiçbir şeyin bilimini bulmadan yapmaz. Mutlaka kanal boylarını ve genişliklerini hesap sonucu oluşturmuştur." Caminin daha derinlerindeki tünellerin, yerin kaç metre altında olduğunun henüz bilinmediğini belirten Okumuş, bu tünellerin yerin altındaki kuyulara bağlı olduğunu, yağmur yağdığında da o kuyuların sularının, deşarj boruları ile tahliye edildiğini anlattı. Okumuş, kuyuların çalışıp çalışmadığını, en derindeki dehlizlerin kapalı olup olmadığını bilmediğini dile getirdi. Mimar Sinan'ın eserlerinin zeminini taneli malzemeden oluşan dolgudan yaptığını aktaran Okumuş, zemin dolgulu ve taneli olduğu için nem oluşmadığını ifade etti. Taneli zeminler hava aldığı için kolayca kuruduğunu, yer altı suyu da kuyulara aktığı için nem oluşmadığını belirten Okumuş, "O nedenle bu tarihi binanın zeminin üzerine çim ekmemeliyiz. Çim, toprağın hava almasını engellemektedir." diye konuştu.
-"Sinan hiçbir zaman eserlerini toprağın içine gömmez"
Mimar Sinan'ın hiç bir zaman eserlerini toprağın içine gömmediğini ve bunun çok zekice olduğunu söyleyen Okumuş, şöyle devam etti: "Sinan, zeminin etrafını istinat duvarlarıyla çevirerek istediği evsafta malzemeyle taban oluşturur. İçini taneli zeminle doldurarak kendi etrafında çevirir. Biz yeni mühendislik sisteminde toprağı kazar, o toprağa sağlam mı diye bakarız. Sinan istediği evsafta kendi zeminini hazırlar. Niteliklerini belirlediği zemin neyse ona göre dolgu yapar ve zemini hazırlar. Eserini onun üzerine oturtur. Binayı oluştururken yağmur sularının tahliyesini ve de binayı suların etkisinden korumak için neler yapması gerektiğine karar verir. Etraftan gelen yağmur sularının binaya gelmemesi için kuyular açarak yağmur sularının buralarda toplanmasını sağlar. Bu kuyuların su toplama diyagramının bir parabol olduğunu bilir. Bu parabol eğrisini tayin etmek için zemine borular koyarak ölçer. Bu ölçümler sonucunda bulduğu eğrinin içine eserini yapar. Hiç bir zaman yağmur suyunun toplandığı bölümlere eserini yanaştırmaz. Binayı yerin içine kurmaz ve onun dışında kurarak, nem almasını önler.” Tüneldeki taş aralarına derz yapılması sonucu dehlizin hava almasının önlendiğini ve bu nedenle nem oluştuğunu ifade eden Okumuş, "Bu nem, oradaki küfeki taşlarını, temeli, dolayısıyla binayı çürütecektir. Bir an önce tünellerin uçları ve derzler açılmalıdır. Hatta jeoradar yapılarak, bu zeminin röntgeni çekilmeli ve en alttaki tüneller tetkik edilerek, bozulma söz konusuysa tamir edilmelidir. Binanın geleceği için tünellerin hava alması sağlanmalıdır. Havalandırma sistemi geçmişte nasılsa, aynı duruma getirilmelidir." dedi. Süleymaniye Camisi'nin 6-7 metre altında da tünellerin bulunduğunu ve buralarda hiçbir zaman böcek veya örümcek görülmediğini vurgulayan Okumuş, tünellerdeki hava akımının böcek türündeki canlıların yaşamasını engellediğini belirtti.
-"Avizenin de matematiksel bir ağırlığı var"
Süleymaniye Camisi'nin ilgi çekici birçok bölümü olmasına rağmen, bilimsel yönlerinden birisinin de kubbesi olduğunu anlatan Okumuş, şu bilgileri verdi: "Bu kubbelerin bir matematiği vardır. Bugünün modern mühendisliğinin kullandığı matematikle yığma yapıların kubbeleri çözülemez, çözemezler, çözülmemiştir. Çünkü matematik bizim mantığımızın şekilsel ifadesidir. Mantığınızın temelindeki önermeyi yanlış kurduğumuzda ondan sonra yapacağımız tüm matematiksel işlemler doğru sonuç vermez. Yanlış önermenin üzerine kuracağınız her önerme yanlış olur. Yanlış önerme üzerinde yapacağınız her matematik işlem, yanlış sonuç verir. Daha da kötüsü yanlış olduğunu matematiğe güvenerek anlayamayız. Geometriyle oluşturacağınız matematik, sizi hiçbir zaman yanlışa götürmez. Sinan da burada kendine özgü geometrik bir matematik kullanmıştır. Bu kubbenin matematiğini çözmüştür. Bu çözüm metodunun ismi birim daire metodudur. Matematiğini kullanarak yaptığı çözümde şunu görmüştür, dünyada hiçbir şey tam yuvarlak değildir. Örneğin alın elinize yumurtayı. Yumurtanın tepesi deliktir, yuvarlak görünümlü her şeyin tepesinde bir şey vardır. Çünkü orası belirsizdir. Doğada hiçbir şey tam yuvarlak değildir çünkü orada bir belirsizlik vardır. Sinan bu belirsizliği bulan dünyada tek kişidir.” Kubbenin etrafında demir çember bulunduğunu aktaran Okumuş, bu çemberin üzerinin de ahşapla kaplı olduğunu belirtti. Kubbenin ortasına asılan avizenin de matematiksel bir ağırlığı bulunduğunu dile getiren Okumuş, "Bunu yere indirirseniz de kubbe çatlar, değiştirirseniz de çatlar. Bunun hesaplanarak bulunup, yeniden ağırlığınca avize takılması gerekiyor." dedi. Süleymaniye Camisi'nin sadece turistlerin gezeceği ya da sadece namaz kılınarak ibadet edilecek bir eser olmadığına dikkati çeken Okumuş, "Süleymaniye bize bilimi öğretecek bir eserdir. Sinan'ın eserlerinde öğrenmemiz gereken birçok bilim gizlidir. Sinan’ın ustalık eseri Selimiye de bilim harikasıdır, eşi ve benzeri yoktur. Bu eserleri inceleyip, bilgi edinmemiz teknolojiye yeni ufuklar açacaktır. Bunun için kapsamlı bir çalışma gerekmektedir." diye konuştu. Okumuş, Mimar Sinan'a, filozof olduğu için "Sinan" dediğini belirterek, "Filozofların bir unvanı olmaz. Çünkü o sadece mimar değildir. Mühendistir, akustikçidir, jeologtur, deprem bilimcisidir, barajcıdır. Sinan'a, Mimar Sinan diyerek sadece mimarlığın içine hapsetmek kadar kötü bir şey yok. O filozof Sinan'dır." dedi.