Psikoterapist/Aile Çift Ve Evlilik Terapisti Uzman Psikolog Naciye Tokaç, “İnternet insan yaşamına teknolojik aletlerin çeşitliliğinin ve işlevselliğinin de etkisiyle oldukça önemli fayda getirmiştir. Bilgiye her an, her yerde ve istenilen çeşitlilikte ulaşma imkanı sağlarken, aynı zamanda insanın kendisini özgürce ifade edebileceği ve geniş bir kitleye ulaşma imkanı da sağlamaktadır. Kişinin sosyal medya üzerinde ulaştığı bu geniş kitle fikirlerini ulaştırabileceği ve taraftar toplayabileceği bir sahadır” dedi.
Sosyal medyanın, artık kendi başına bir dünya ve yaşam alanı olduğunu belirten Uzman Psikolog Tokaç, “Birçok kişinin gerçek yaşamında sahip olduğu bilgi, eğitim, sosyal faaliyet ve sosyal çevreden daha fazlasını sosyal medya sayesinde elde ettiğini görmekteyiz. Arkadaş sayısından çok daha fazla sayıda takipçi ve beğeniye ulaşan kişi için artık ayrı bir yaşam alanı daha oluşuyor. Bu yaşam alanında sayıları binleri bulan kişilerce takip ediliyor, beğeniler alıyor. Bu sanal yaşam alanının sağladıklarının etkisinde kalarak gerçekte sahip olmadığı bir öz güven ile yine kendisinde olmayan bir güce sahip olduğunu düşünebiliyor. Binlerce takipçi veya beğenisi olan kişi, kendisi gibi düşünen veya düşündüklerini savunan bir kitleye de sahip oluyor” diye konuştu.
Tokaç, “Kişinin hissettiği bu sanal gücü sosyal medyada beğenmediği, karşı çıktığı fikirleri/kişileri eleştirirken gösterdiği olağanın üzerinde tepkilerinden anlamaktayız. Herhangi bir davranışta bulunurken, aynı fikri paylaştığı birçok kişinin olduğunu ve artık yalnız olmadığını hissederek, paylaşımlarından dolayı binlerce beğeni aldığı sanal kitlenin gücüyle hareket ediyor. Bu kitlenin sanal olduğunun farkında olamamasının nedeni ise gerçek yaşamında kendisini ifade ederken veya bir fikri/kişiyi eleştirirken sosyal medyada olduğu kadar atılgan, açık, cesur ve saldırgan olamayışıdır. Özellikle duygularına kolay yenilebilen, yalnızlık hisseden, benlik saygısı düşük, narsisistik kırılganlığı yüksek, yönlendirmeye/telkine yatkın, içedönük, dıştan denetimli kişiler gerçek yaşam deneyimlerinde bu kadar cesur, atılgan ve açık fikirli olamamaktadır. Gerçek deneyimlerinde olumsuz durumlarla nasıl baş edeceğine ilişkin deneyimi de pek azdır” ifadelerini kullandı. Gerçek yaşamlarında yapamadıklarını, ifade edemedikleri düşüncelerini, yaşayamadıkları duygusal tatmini sosyal medyanın gücüyle kazandığını fark eden kişiler sanal bir kimlik edinmiş olduğuna dikkat çeken Tokaç, “Bu sanal kimlik gerçekteki kişiliğinin aksine atılgan, rahat, kendini özgürce ifade edebilen, utangaç olmayan, dışa dönük, kendisiyle barışık, çoğunlukla esprili ve öz güvenli bir yapıdır. Dolayısıyla sanal kimliğinin gücüyle rahatça davranabilen bu kişi, kendisini ifade etmede ve bir konuda eleştiri yaparken oldukça açık yürekli hatta acımasız bile olabilmektedir. Bu durumun daha çok internet ve sosyal medyada fazla zaman geçirmekle ilişkisi vardır. Sahte bir güçlülük yükleyen bu sanal kimliğin etkisinden kurtulabilmek için sosyal medyada günlük 2 saatten fazla zaman geçirmemeye, sosyal medyayı gerçek yaşamınızla ilişkili olarak kullanmaya, bilgiye ulaşma amacının unutulmaması ve eğlence-boş zaman etkinlik aracı olduğunu hatırdan çıkarmamak faydalı olacaktır” şeklinde konuştu.
dikGAZETE.com