İstanbul
Hatıralarını anlattığı "Bir Devrin Hafızası" kitabında kaleme aldığı mektupta, maddi durumu iyi olmayan öğrencilere burs vermeye davet eden siyasetçi yazar Rasim Cinisli, yaptığı açıklamada, 10 yılı aşkın bir süredir bu işle meşgul olduğunu dile getirdi.
Cinisli, böyle önemli bir konuda duyarlı olmanın ve bunu hissetmenin yeterince kişi tarafından önemsenmemesine üzüldüğünü aktardı.
Üniversite eğitimi için 1959'un sonunda İstanbul'a geldiğini kaydeden Cinisli, öğrenciler için o yıllarda başlayan mücadelesini şu sözlerle anlattı:
"O yıllar, Türkiye'nin dağdağalı yıllarıydı. 27 Mayıs'ın olacağı ve olduğu yıllardı. Üniversite ve üniversite hocaları maalesef 27 Mayıs'ın öncülüğünü yapıyordu. Böyle sıkıntılı bir ortama girdim, üniversiteye gelirken. Bizim mizacımız ve fikri yapımız o günkü 27 Mayıs'ı isteyenlere uymuyordu. Bu sebeple bizi de üniversitede barındırmak istemiyor, çok hırçın davranıyorlardı.
O günlerden sonra 'Her mücadele kendi zemininde yapılır' düsturundan hareketle arkadaşlarımla beraber mücadele etmeye başladık. Bu epeyce bir zaman aldı. 1965 yılının mart ayında Bursa'da MTTB'nin genel başkanı oldum.
O günlerde MTTB yalnızca öğrenci derneği olmaktan çıkmıştı. 27 Mayıs'ın da etkisiyle bir milli şuur ortaya çıkmıştı. O sebeple halk içinde çok büyük bir itibarı oldu."
"Böyle bir sistemin Türkiye'de yaşamasını çok arzu ettim"
Rasim Cinisli, tüm yaşamını, vakıf, sosyal cemiyet ve derneklerle, hayır hasenat isteyen çalışmalar içinde yaşadığını vurgulayarak, "Köy ve şehir şartlarını, köy çocuğunun haleti ruhiyesini, idrak yapısını, zeka kabiliyetini ve şehirli çocuklarımızın eğitim şartlarını bir arada yaşadığım için bu mukayeseyi yapabilme şansına sahip oldum.
MTTB'nin başkanı olduktan sonra üniversite öğrencilerinin burs alma ve okuma imkanlarının sağlanması için çok mücadele ettim. Akla gelecek en büyük firmaların başında bulunan insanları tenkit ettim. Onların husumetini üzerime çekme pahasına bunların mücadelesini verdim." ifadelerini kullandı.
Devletin verdiği bursların arttırılması için de mücadele ettiğine işaret eden Cinisli, bugüne kadar çok arzu edip de yapamadığı tek şeyin, üniversitedeki gençlerin başkasına muhtaç olmadan, kendi gayretiyle okuma şansını yakalayabilmesi olduğunu söyledi.
Cinisli, Avrupa'da öğrencilerin çalışabilme durumuna da değinerek, "Avrupa'da bazı büyük firmalar, üniversite öğrencilerine saatlik iş verirlerdi. Öğrenci gider, üç saat çalışıp harçlığını alır, sonra gelir dersine girer, çalışmasını devam ettirir.
Yani üniversite hayatını kesintiye uğratmadan hem çalışıyor hem okulunu okuyor. Böyle bir sistemin Türkiye'de yaşamasını, Türkiye'de kurulmasını çok arzu ettim." dedi.
"Milli, dini, ilmi ve insani refleksi uyandırabilir miyim diye böyle bir yola başvurdum"
Üniversite öğrencilerine verilen bursların kısmen de olsa tatmin edici bir seviyeye geldiğinin altını çizen Cinisli, şöyle konuştu:
"Üniversite öğrencilerine devlet burs verip yurt yapıyor ayrıca vakıflar, belediyeler, hayır hasenat sahipleri var. Yani üniversite gençlerine burs verme şuuru, idraki yerleşti. Fakat 'Gözden ırak olan gönülden ırak olur' diye bir söz var ya, bu şansı yakalayamayan yavrularımız var. Onlar imkanı dar olan ailelerin evlatları. Bunların büyük bir kısmı köy ve kasabalarda yaşar. Bunların müracaat edecekleri kimse yok.
Bir öğrenci, liseyi bitirip üniversiteye girince 18-20 yaşına varmış oluyor. O, kendi hayatını, geleceğini tanzim bakımından bazı girişimlerde bulunabiliyor. Devlete veya vakıflara müracaat ediyor. Bu yıl olmazsa bir başka yıl deniyor. Ama köydeki, kasabadaki çocuğun, ilkokulu okuduktan sonra 12-13 yaşlarında ortaokulu ve liseyi okuyabilmesi için ya kasabaya ya şehre gitmesi lazım. Onun için de yol parası, orada kalacaksa yurt parası ve yeme içme masraflarının karşılanması lazım."
Cinisli, ilk ve orta öğrenim gören öğrencilerin ailesinden başka gidebileceği kimse olmadığına dikkati çekerek, "Babasına, 'Ben okumak istiyorum.' diyen bir evladımızın babasının 'Benim imkanım yok okutamam.' demesi üzerine hayatı sona erer. İşte bu cevherleri, bu çocuklarımızı kurtarabilmek için ben milli bir refleks uyandırabilir miyim? Buna isterseniz hayal, hülya, ideal ya da heves deyin. Ama böyle bir milli, dini, ilmi ve insani refleksi uyandırabilir miyim diye bu bir yola başvurdum.
İlk önce kendi köyümdeki çocuklarıma burs vermeye başladım. Oradaki öğretmene müracaat ettim. Sağ olsun bana mali durumu zayıf, burs alma ihtiyacında olan çocuklarımızın isimlerini verdi. Ben de ilk önce onlarla başladım.
Sanıyorum 2010'da başladım. Bu çocuklara burs gönderiyoruz 9 ay boyunca. Bunu söylediğim arkadaşlarımızın hemen hepsi konuyu çok takdir ediyor, doğru buluyor. Ama bu işi yapmak isteyenlerin sayısı pek fazla olmuyor. Olanlar var, onları minnetle anıyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Kitabının arkasına eklediği mektupla bunu başlattığına vurgu yapan Cinisli, kitabın 2017'de basıldığını, mektubu ise bir taraftan bütün belediye, kaymakamlık ve valiliklere gönderdiğini ifade etti.
"10 yıldır burs veriyoruz"
Erzurum'da burs alan 200'e yakın öğrenci olduğunu belirten Cinisli, "Bir kısmına ben yardımcı oluyorum bir kısmına da hayırsever insanlar, firmalar var. 10 seneden beri burs vermeye devam ediyoruz. Tabii bu sayının yanında mezun ettiğimiz öğrencilerimiz de oldu.
Bir çocuk hangi sınıfta bursu alırsa alsın, liseyi bitirdiği güne kadar o bursu devam ettiriyoruz. Lise bittiği anda, onun yerine bir başka öğrenciyi koyuyoruz. Bizim maksadımız çocuğu üniversite kapısına kadar getirebilmek. Ondan sonra kendi gayreti ve idrakiyle kendi hayatını devam ettirebiliyor." dedi.
Cinisli, yardıma ihtiyacı olan öğrencilerin bulunması için İl Milli Eğitim müdürlerine yazdığını aktararak, "Onlara maksadımı anlattım. 'Sorumluluk beraber, sevap da beraber' dedim. Bunu, bu sorumluluk içinde yapmamız lazım. İşin bir ucu bendeyse yarısı da sizdedir.
Bu ölçüler içerisinde onlar da dikkatli davranarak ihtiyacı olan çocukların listesini gönderiyor. Ben Ziraat Bankası'nda çocukların adına bir hesap açmalarını rica ediyorum. O hesap numarasını alıyorum, aydan aya, kimin gönderdiği belli olmadan çocuklara küçük bir harçlık gönderiyoruz." diye konuştu.
Bu süreçte yaşadığı güzel hatıralara da değinen Cinisli, şunları kaydetti:
"(Çocuklar) Hiç ummadığım yerde karşıma çıkıyorlar. Beni bilmedikleri için hocalarından öğreniyorlar. Yanıma gelip elimi öpüp teşekkür ediyorlar. İngiltere'de 1975'te, o günkü Türk ticaret ataşesi beni dolaştırırken, Piccadilly diye bir caddesi var oranın, iğne atsan yere düşmeyecek kadar kalabalık, arkadan birisi bağırdı 'Rasim Ağabey' diye. İngiltere'de Türkçe konuşan birisi ve benim ismimi söylüyor. Şaşkınlıkla döndüm, bir genç arkadaş.
Geldi, 'Sizin sayenizde buraya geldim. Ben iktisadi ilimler akademisinde öğrenciydim. Sizin görüşünüzü paylaşmıyordum ama bir umut imtihana girdim. Başarılı olduğumu düşünüyordum ama geçer not alamadım. Çare arayıp size geldim. Siz benim kim olduğumu sorgulamadınız.
Oradakiler, yetkililere telefon etti. Benim kağıdım tekrar okundu ve geçer not verdiler. O günden sonra buraya geldim. Şu karşıda gördüğünüz lokanta benim. Bunun gibi 5 tane daha lokantam var.' dedi. Buna benzer çok hikaye var."
"İstiyorum ki herkes kendi yöresinde böyle bir hareket başlatsın"
Cinisli, "Ben istiyorum ki herkes kendi yöresinde böyle bir hareket başlatsın. Her yörede varlıklı insanlarımız var. O insanlarımız imkanı dar olan çocuklarımıza yardım etsin. Varlıklı, imkanı olan biri, yardıma ihtiyacı olan çocukları bölgenin milli eğitim müdürünü arayarak tespit edecek, sonra da benim yaptığım gibi ya bankaya bir hesap açıp gönderecek yahut kendi imkanları varsa ona göre dağıtım yapacak." ifadelerini kullandı.
Vakti olmayanlar için öğrenci tespit etme hizmetine hazır olduğunu kaydeden Cinisli, şöyle devam etti:
"Bana yazsınlar. Hangi şehirde kaç öğrenciye burs vermek istediklerini söylesinler. Ben gerekli yerlerle iletişime geçip öğrenci tespitini yapar, kendilerine gönderirim. Hiçbir bedel, hiçbir karşılık istemeden yapmak isterim bunu. Hatta bu talep çoğalırsa, burada kendi imkanlarımla bir büro kurarak o çocuklara hizmet etmek için faydalı olacağım."
Cinisli, bu işin milli bir refleks olduğunu vurgulayarak, "Herkesin bir sorumluluk duygusuyla 'Ben milletim için ne yapabilirim?' demesi lazım. Türkiye'nin bugün ihtiyacı olan budur. Geleceği güçlü hale getirmek için kendimizi iç yapıda geliştirmemiz lazım. Bu da insan yetiştirmekle olur." değerlendirmesinde bulundu.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com