Suriye İç Savaşı’nın ardından ortaya çıkan “Suriyeli sığınmacılar” sorununun Türkiye ve Avrupa Birliği ilişkilerine etkilerinin araştırılması projesi kapsamında Konrad Adenauer Vakfı tarafından desteklenen, Kadir Has Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi ortaklığında ve Başkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nün koordinatörlüğünde yürütülmekte olan Suriye’den Gelen Sığınmacılar ve Türkiye-AB ilişkilerine etkileri projesinin ilk çalıştayı gerçekleşti. Çalıştayda konuşan Kadir Has Üniversitesi Orta Doğu ve Afrika Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Salih Bıçakcı, “Bildiğiniz gibi ülkemiz 2011’den beri Suriye’deki iç savaşın çalkantılarıyla sarsılıyor. Uluslararası hukuk açısından ‘Suriyeli mülteciler’ olarak tanımladığımız grup Türkiye’ye geliyor. Resmi rakamlara göre 2 milyon 700 bin küsur mülteci şu anda Türkiye’de bulunuyor. Ama tahminlerimize göre bu rakam daha yüksek. Bu insanların büyük bir çoğunluğu insan tacirlerinin elinde Türkiye’den Avrupa’ya geçmek için savaş veriyorlar. Geçen senenin bu dönemlerinde ve devam eden zamanlarda bir kısmı Makedonya üzerinden Macaristan yolunu takip ederek Almanya’ya ya da daha müreffeh ve refah ülkelere, büyük bir kısmı da Türkiye kıyılarından Yunanistan’a geçti. Bu süreç bu şekilde gelişirken ve Avrupa ciddi bir krizin karşısındayken geri iade anlaşması yapıldı ve bu anlaşmanın bir parçası olarak belli tarihten sonraki göçmenleri iade olarak almayı kabul etti. Biz de bugün Türkiye’de muhtemel krizlerin neler olabileceğini tartışmak için buraya toplandık. Farklı konulardan farklı uzmanlık alanlarına sahip arkadaşlar hem Avrupa Birliği’ni, hem uluslararası hukuku, hem de Suriye’deki göçmenlerin halk arasında nasıl karşılandığını bilen uzmanlar bu konuyu farklı boyutlarıyla tartışacaklar” diye konuştu.
“MÜLTECİLİKTEN VATANDAŞLIĞA GEÇİŞ” “Türkiye mülteci sorununu şu anda bir koz olarak kullanıyor ve vizesiz geçişi için bu anlaşmayı aktive etmiş durumda. Ama gelecekte hem Avrupa ülkeleri hem Türkiye hem de Yunanistan bunun bir birikmesini yaşayacak”diyen Doç. Dr. Salih Bıçakcı, “İnsanların belli bir kısmı gidemiyor ve gidemeyen insanlar burada kalıyor, yavaş yavaş mültecilik pozisyonundan vatandaşlık pozisyonuna doğru geçmeleri bekleniyor. Çünkü bu sürdürülebilir bir süreç değil. Eğer bir gün Suriye’de iç savaş biterse bu insanların kaçı ülkesine geri döner sorusu hala bütün araştırmacıların sorduğu bir soru. Rakamı bilmiyoruz. Suriyeli mültecilerin bize maliyeti 10 milyar doları aştı. Bu rakam hızla büyümeye devam ediyor. Alınan yardım ciddi bir rakam değil ve ülkenin içindeki çatışmalar ve çelişkilere Suriyelilerin nasıl fayda sağlayabileceğini bilmiyoruz” açıklamalarında bulundu.
ULUSLARARASI HUKUK VE İÇ HUKUKUMUZ AÇISINDAN ‘MÜLTECİ’ KAVRAMI DEĞİŞTİRİLMELİDİR Entegrasyonunkesinlikle şart olduğunu ifade eden Doç. Dr. Bıçakcı, açıklamalarına şöyle devam etti: “Suriyeli mültecilerin nasıl olacağına karar verilmelidir. Hem uluslararası hukuk hem iç hukukumuz açısından mülteci kavramı değiştirilmelidir. Çünkü şu anda mültecilerin Türkiye’deki birçok haktan faydalanma problemi var. Bu değiştirilmediği sürece bu konuyu düzenleyemeyiz. Ama bizdeki dizaynlaryerel halk için yapılan dizaynlar. Mülteciler için dizayn edilmediğinden ciddi problemlerle karşılaşıyoruz. Bu, uzun ve zor bir süreç ama artık yavaş yavaş başlayıp entegrasyonu sağlamamız lazım.”
“BUGÜNÜN KIRGINLIĞI, GELECEK NESİLLERE DAHA BÜYÜK KIRGINLIKLAR OLARAK AKSEDİLİR” Problemi çözemezsek tahmin etmediğimiz kırgınlık ve çatışmalarla karşı karşıya kalınabileceğini dile getiren Bıçakçı, “Özellikle Anadolu’da görülen bir şey var, Suriyeli mültecilerin gittiği yerlerde sosyal hizmetler, sağlık hizmetleri, eğitim hizmetleri yetersiz kalmaya başladı ve bu durumdan yerli halkımız rahatsızlık duymaya başladı. İşverenler arasında ekonomik problemler oluşmaya başladı. Bütün bunları çözemezsek eğer tahmin etmediğimiz çatışmalar ve kırgınlıklar oluşabilir. Bugünün kırgınlığı gelecek nesillere daha büyük kırgınlıklar olarak aksedebiliyor. Bunu önlememiz lazım, uzlaştırıcı bir kültür geliştirmemiz lazım. Ya da devletin ne olacağını açık şekilde ifade etmesi lazım ki halk onlara karşı davranışlarını belirlemeli. Çatışmanın en büyük problemlerinden bir tanesi ucuz işgücü. Gaziantep’te konuştuğum bir satıcı kendilerinin çok küçük rakamlara çalıştıklarını Suriyelilerin onlardan daha da küçük rakamlara çalışmalarının kendilerini işlerinden ettiklerini ifade etti. Bu, birbirlerinin arasındaki husumeti daha da artıran bir unsur. Engellenmez ve düzenlenemezse yerel halk ile gelen mülteciler arasında ciddi çatışmalar ve kırgınlıklar olabilecek. Örneklerini zaten hem adli vakalardan hem de medyaya yansıyanlardan görmeye başladık ki bizim gördüklerimiz sadece buz dağının görünen kısmı” dedi.
dikGAZETE.com