ANTALYA - Süleyman Elçin
Antalya'da defter yaprağı almak için 9 yaşında başladığı güreşte olimpiyat şampiyonluğuna ulaşan, "Dünyayı tuş eden şampiyon" olarak bilinen 85 yaşındaki İsmail Ogan'ın en büyük mutluluğu Türk bayrağını en yüksekte dalgalandırmış olmak.
Antalya'nın Aksu ilçesinde konargöçer bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen İsmail Ogan, maddi imkansızlıklar nedeniyle 9 yaşında başladığı ilkokulda defter yaprağı alabilmek için köylerinde yapılan güreşlere katıldı. Rakiplerini yenerek kazandığı parayla defter yaprağı ve kalem alan Ogan, yıllarca Honamlı Yörüklerinden olan babasının yanında deve ve keçi çobanlığı yaptı.
Sürdürdükleri göçebe yaşantıda geçtikleri köylerde babasından habersiz güreş organizasyonlarına katılan Ogan, 17 yaşındayken güreşten kazandığı parayı babasına verince profesyonel spor hayatı da başlamış oldu.
Ogan, babasının desteğiyle katıldığı birçok yağlı güreş organizasyonunda başpehlivanlığı elde etti.
Ankara'da vatani görevini bitirip Antalya'ya dönen Ogan, 1955'te 22 yaşındayken tarihi Elmalı Yağlı Güreşleri'ne katıldı. Güreşleri izlemeye gelen dönemin milli takım antrenörü, Avrupa, dünya ve olimpiyat şampiyonu güreşçi Yaşar Doğu'nun fark ettiği Ogan, minder güreşi için Ankara'ya davet edildi.
Minder güreşinde kısa sürede Türkiye şampiyonu olmayı başaran Ogan, "Dünyayı tuş eden şampiyon" lakabıyla üst üste rakiplerini yenerek balkan ve dünya şampiyonalarında kürsüye çıktı.
İlk katıldığı olimpiyatlar olan 1960 Roma Olimpiyatları'nda finalde Amerikalı rakibine şanssız bir şekilde yenilerek gümüş madalya alan Ogan, 4 yıl sonra ise Tokyo Olimpiyatları'nda serbest stil 78 kiloda altın madalyanın sahibi oldu.
Uluslararası turnuvalarda özellikle attığı kündelerle tanınan ve Rus güreşseverlerin o dönem kündeye "Ogan" ismini vermesini sağlayan İsmail Ogan, bir süre daha güreştikten sonra profesyonel spor hayatına antrenör olarak devam etti.
Serik ilçesinde eşi Zeynep Ogan ile mütevazı bir yaşam süren Ogan, olimpiyatlarda Türk bayrağını en yükseğe çekmenin mutluluğunu yaşıyor.
"Başarımın en büyük sırrı çalışmaktı"Ogan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, güreşi çok sevdiğini ve çok çevik bir güreşçi olduğunu belirterek şunları söyledi:
"Çevik olduğum kadar güreşlerde zekamı da kullanırdım. Rakibin hamlesini tahmin eder ona göre karşı hamleyi hemen yapardım. Hem yağlıda hem de minderde sırtım yere çok az geldi. Başarımın en büyük sırrı çok çalışmaktı. Yörük bir ailede büyüdüğüm için zaten bazen Serik'ten Korkuteli ilçesindeki Duraliler Yaylası'na 1 haftada yürüyorduk. Yani küçüklüğümden kondisyonum vardı. Spora başlayınca da sabah erkenden koşuya gider ardından antrenmana katılırdım. Güreşlerde hiç yorulmazdım. O dönem sofraya oturduğum zaman bir kuzuyu yerdim. Et olmaz ise ortalama 5 tavuk yerdim. Kendime çok iyi bakardım."
"İkinci olduğum zaman ağlardım"Olimpiyat şampiyonu olduğunda dünyanın kendisi için adeta durduğunu ifade eden Ogan, "Güreşin zirvesindeydim. Yağlı güreş yapmam için çok teklifte bulundular Antalya'da. Deniz kenarından yer verenler, para teklif edenler oldu. Beni çok sevdikleri için bunu yapıyorlardı ama ben milli formayı giymek istedim. Türk bayrağını en yükseğe çektiğim andaki yaşadığım mutluluk bana yetiyordu. Japonya'nın tamamını bana verseler yine milli mayoyu tercih ederdim. İkinci olduğum zaman ağlardım. İlla birinci olup Türk bayrağını en şerefli yere çektirmek istiyordum." diye konuştu.
Olimpiyat şampiyonu olduktan sonra Ankara ve Antalya'da kahraman gibi karşılandığını anlatan Ogan, tecrübelerini genç pehlivanlara aktarmaya devam ettiğini ve ölene kadar Türk güreşine hizmet etmeye devam edeceğini vurguladı. Eski milli güreşçi, bu sporun zirvesinde her zaman Türk sporcuların olması gerektiğini ifade etti.
Güreş izlerken çok heyecanlandığını dile getiren Ogan, şunları kaydetti:
"Kızıyorum. 'Kündeyi yanlış atıyorsun, ayağın yanlış yerde' diye kendi kendime kızıyorum. Keşke sağlığım el verse sporculara uygulamalı her şeyi anlatmaya devam etsem. Beni dünyanın en iyi künde atan güreşçisi olarak görüyorlardı. Hatta Rus güreşseverler bir sporcu künde pozisyonuna geldiğinde 'Ogan, Ogan' diye tezahüratta bulunarak sporcunun künde atmasını istediklerini gösterirlerdi. Künde ismi olarak benim ismimi kullanırlardı. Bu hayattan gelip geçeceğiz ama umarım ismimiz yaşamaya ve örnek olmaya devam eder."
Ogan, milli güreşçiler Rıza Kayaalp ve Taha Akgül'ü beğendiğini de sözlerine ekledi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com