Ankara
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) Ada'da bir konser vererek, başkentli müzikseverlerle buluşan Kayıkçı, AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Lisans eğitimini iç mimari alanında yaptığını, mezun olduktan sonra bir süre mesleğini icra ettiğini anlatan Kayıkçı, hamilelik ve anneliğinin ilk yıllarında asıl mesleğinden uzak kaldığını ve bu süreçte başka bir yola gitme arzusu uyandığını söyledi.
Kayıkçı, 9 yaşından beri piyano eğitimi aldığını, 2 yıl Müjdat Gezen Sanat Merkezi'ne devam ettiğini belirterek, kendine yeni bir yol ararken Kuzguncuk'ta piyano ve çizim dersleri verdiği bir atölye kurduğunu dile getirdi.
Atölye çalışmaları devam ederken piyanoda doğaçlama kayıtlar yaptığını ifade eden Kayıkçı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunları yayınlamam için etraftan çok fazla telkin ve destek geldi. Bu yüzyılda bir sanatçı için bağımsız iş yayınlamak çok kolay ve rahat. Kazançlı anlamında demiyorum ama teknik olarak eskiye göre plak şirketlerine olan ihtiyaç çok azaldı. Önümüzdeki laptoplara inen programlar var. Sanatçı bunları öğrenip, neredeyse tüm süreci tek başına da yürütebilir hale geldi. Ben de dijital müzik platformlarına müzikleri yüklemeye başladım. İlk yüklediğim albüm, çok güzel geri dönüş aldı. Hemen bir ay sonra kalan 8 şarkıyı da kaydedip Eskizler albümünü yayınladım."
Müzik tarzını "minimalist ve neoklasik" olarak tanımlayan Kayıkçı, müzik platformlarıyla iletişim kurarak, kendisini ve müziğini tanıttığını, yurt dışında kendi tarzında müzik yapanlarla iletişim kurup, atölye çalışmalarına katıldığını anlattı.
"Elektronik müziğe yakın bir mantığı var"
Kayıkçı, iç mimari eğitiminden getirdiği perspektifi de müzik alanında kullanmaya başladığını vurgulayarak, "Enstrümanı manipüle etmek, bazı şeyleri yeniden tasarlamak gibi." dedi.
Yurt dışında farklı yöntemlerle üretilen piyanolarla çalıştığını dile getiren Kayıkçı, şöyle konuştu:
"Aslında piyano çok uzun yıllardır gelişimini durdurmuş bir enstrüman. Yurt dışında üzerinde farklı deneysel çalışmalar yapılıyor. Burada amaç piyanolarda sesi değiştirmek, çok daha sinematik ve yumuşak bir ses çıkıyor. Biraz da elektronik müziğe yakın bir mantığı var. Sadece enstrümanı değil sesi de tasarlıyorsunuz. Mesela mekanizmanın içeresine farklı kumaşlar konuluyor. O kumaşlar başka bir etki getiriyor. Veya mikrofonları yerleştirme şekilleri o başka bir etkiye neden oluyor. Ben de oraya giderek, kayıtlar yaptım."
Kayıkçı, Türkiye'ye döndüğünde bu tekniği kullanmaya devam ettiğini, kumaş yerleştirmesi daha mümkün olduğu için konserlere duvar tipi piyanolarla çıktığını anlattı.
Salgın döneminde de Avrupa'daki müzik kanallarıyla online olarak bir araya gelip, Instagram üzerinden canlı yayınlar veya konserler yapma fırsatı bulduğunu belirten Kayıkçı, "İlk başta bir kendi menajerliğimi kendim yapıyordum. Bunları yaptıkça daha da görülür hale geliyorsunuz. Daha sonra Almanya'daki bir konser ajansına kaydoldum ve onlar benim menajerim oldu." dedi.
"Ben kendi işime bakıyorum"
Muhafazakar bir aileden geldiğini, anne ve babasının piyanonun yanı sıra tenis, bale, tiyatro kursları almasına da hep destek olduğunu vurgulayan Kayıkçı, "Annem soranlara 'Benim gibi ömrünün mutfakta geçmesini istemedim' der." ifadesini kullandı.
Başörtülü bir piyanist olarak toplumdan bazı tepkiler beklediğini ancak bu tepkilerin kendisini hiçbir zaman yönetmediğini dile getiren Kayıkçı, şunları kaydetti:
"Yani onlar orada oluyor bitiyor. Ben kendi işime bakıyorum. Mesela annem piyano veya bale kursuna beni götürürken insanların kendi aralarında konuşması, bakışı gibi şeyler oluyordu. Ama bu annemin hiç umurunda değildi. 'Benim kızım bunu öğrenmek istiyor ve buraya gelecek' şeklinde yaklaştı. Hep böyle bir anne gördüm. O yüzden bakışlar ve ön yargılar bizim soframızın konusu olmadı. Ailem 'Bugün kendine ne kattın' diye sorar, 'Büşra herkesle arkadaşlık yap, adam seçme, herkesten bir şey öğrenebilirsin' tavsiyesinde bulunurdu. Ben onu görerek büyüdüm. Bu nedenle tepkiler ilk geldiğinde biraz çarpılmış gibi oldum, idrak edemedim, başta bunlar beni üzdü."
Kayıkçı, inanmak ve çalışmanın başarıdaki önemine işaret ederek, "İnsanlar hayatta bir şeyler başarmak için kimliklerinden vazgeçmeleri gerektiği fikrine kapılıyorlar. Bence öyle bir dünya artık hiç yok. Kimse kimliğini, hiçbir özelliğini bırakmak zorunda değil." diye konuştu.
Dünya Sessizlik Günü'ne özel çalışma
Gelecek projelerine ilişkin bilgi veren Kayıkçı, Almanya'da bir festivale katılacağını, küçük konsept albümler yayınlayacağını anlattı.
Kayıkçı, 1 Kasım Dünya Sessizlik Günü için Belçika'dan bir iç mimarla ortak proje hazırladıklarını anlatarak, şöyle konuştu:
"O bir mekan tasarladı. Ben de onun müziklerini yazdım, bu yayınlanacak. Bu girişimden birkaç yıl önce Hindistan, Japonya gibi ülkelerde tefekkür mekanlarını gezmiş, deneyimlemiş bir mimar. Daha sonra Belçika'ya dönüp kendi tefekkür mekanını tasarlıyor. Biz burada mimarlık öğrencileriyle o mekanla ilgili bir workshop yapmıştık. Fikir ondan sonra çıktı. Ben o workshopta online piyano çalmıştım. O, parçaları albüm haline getirmek istedi. Dünya Sessizlik Günü'nde yayınlayacağız."
Kayıkçı, albümde yumuşak ve insanı içsel yolculuğa çıkarabilecek bestelerin yer aldığını kaydetti.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com