73 yıl önce Muhammed Ali Cinnah tarafından ilan edilen Pakistan’ın bağımsızlığının yıl dönümü olan 14 Ağustos’ta ülke genelinde spor müsabakalarından seminerlere, askeri geçit törenlerinden yürüyüşlere kadar çeşitli sosyal etkinlikler düzenleniyor.
Başta başkent İslamabad olmak üzere ülkenin farklı şehir ve bölgelerinde sokaklar Pakistan bayrağının yeşil beyaz renkleriyle süslenirken, devlet binalarının dışında yüzlerce hane sakini de evlerini yeşil beyaz bayrak ve ışıklandırmalarla donattı.
The Tribune gazetesindeki habere göre, İslamabad'da satıcılar, kutlamalarla ilgili bayrak, rozet, bandana ve çeşitli eşyaların bulunduğu tezgahlarını günlerdir hazırlıyor.
Ülke genelindeki camilerde vatanları uğruna şehit olan Pakistanlılar için dualar edilirken, Pakistan’ın kurucu lideri Muhammed Ali Cinnah, milli şairi Muhammed İkbal gibi bağımsızlık mücadelesinin öncü isimleri de kabirlerinde düzenlenen törenlerde anılıyor.
Kutlamalarda maske zorunluÖte yandan bu yıl tüm dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 salgını dolayısıyla kutlamalar tedbirli şekilde sürdürülecek.
Bağımsızlık günü kutlama alanlarına girişlerde el dezenfektanlarının bulundurulması, katılımcıların maske takması ve sosyal mesafeye dikkat etmesi zorunlu olacak.
Etkinlik alanlarında kurulacak termal kameralarla katılımcılar izlenecek, kapalı mekanlar belirli aralıklarla havalandırılacak.
Pakistanlı sağlık yetkilileri, yaşlı ve çocukların kutlamalara katılmamalarını tavsiye etti.
"Pakistan, temiz insanlar ülkesi"İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Doğu Dilleri ve Edebiyatları Bölümü Urdu Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Halil Toker, AA muhabirine, Pakistan'ın bağımsızlığına dair açıklamalarda bulundu.
Toker, Pakistan'ın isminin temiz insanlar ülkesi anlamına geldiğini belirterek şunları söyledi:
"Pakistan ismini ilk olarak Choudry Rahmet Ali'nin 1933 yılında İngilizce olarak yayımladığı 'Now and Never' kitabında ortaya attığı ve bu ismin fikir babası olduğu genel kabul görmektedir. İngiliz yönetimi altında, o dönemde Müslümanların çoğunlukta bulunduğu eyaletlerin isimlerinden alıntılar yapılarak oluşturulduğu kanaati hakimdir. Buna göre Pencap'tan 'P', Afganiye'den (Bugünkü adıyla Hayber Pahtunhva ) 'A', Keşmir'den 'K', Sindh'ten, 'S' harfleri ve Belucistan'dan 'tan' eki alınarak 'Pakistan' ismi oluşturulmuştur. 'İ' ise kaynaştırma harfidir fakat son yıllarda bu ismin Choudry Rahmet Ali tarafından değil de aynı dönemde İngiltere'de eğitim alan 'Khwaca Abdurrahim' tarafından ünlü İngiliz yazar Sir Olaf Caroe'nin 'Soviet Empire (Sovyet İmparatorluğu)' kitabında gördüğü bir haritadaki 'Karakalpakistan' adındaki 'Pakistan' kısmından esinlenerek oluşturulduğu iddiaları da ortaya atılmıştır."
"Pakistan'ın Kaid-i Azam'ı Muhammed Ali Cinnah"Pakistan’ın kurucusu Muhammed Ali Cinnah’ın ağır hasta olmasına ve adım adım ölüme yaklaştığını bilmesine rağmen, Pakistan’ın kuruluşu akamete uğrayabilir düşüncesiyle hastalığını ve çektiği sıkıntıları gizlediğini anımsatan Toker, "Bu nedenle de Cinnah, Pakistan'ın Kaid-i Azam’ı yani 'Büyük Önderi'." dedi.
Cinnah’ın bir süre Hindistan’ın bağımsızlığını savunduğunu ve Mahatma Gandhi gibi Hindu siyasetçilerle bu amaç doğrultusunda mücadele verdiğini hatırlatan Toker, şunları kaydetti:
"Fakat Hindistan'da İngiliz yönetiminin sonuna giden yıllarda, özellikle Kongre Partisi ve Hindu çoğunluk tarafından Hindistan Müslümanlarının siyasi gelecekleri için hiçbir güvence verilmemesi, dönemin tüm Müslüman önderlerinde olduğu gibi Cinnah'ın da önüne büyük bir sorun şeklinde çıkıyor. Çünkü o dönemde Kongre Partisi ve Hindu politikacılar, yeni kurulacak Hindistan’da sayıları ne olursa olsun Müslümanlara hiçbir söz hakkına sahip bulunmayan bir azınlık şeklinde muamele edeceklerini açıkça gösteriyorlar. Zaten 1925 sonrası siyasi bir dogma olarak ortaya atılan Hindutva yani aşırı Hindu milliyetçiliği görüşü, Hindistan’ı işgal etmiş yabancıların torunları şeklinde gördükleri Müslümanları ve Hristiyanları Hindistan’da yaşatmama görüşünü hızla yayıyor ve Müslümanlar sürekli saldırı altına alınıyor. Kısacası, Hindular bugün olduğu gibi o dönemde de Hindistan Müslümanlarına yaşam hakkı tanımayacaklarını açıkça kanıtladıklarından dolayı bir Hindistan milliyetçisi olan Muhammed Ali Cinnah, Müslümanların çoğunlukta bulundukları bölgelerde kendi ülkelerini kurmalarını yani bağımsız Pakistan fikrini benimsiyor ve Pakistan’ın kurulmasını temin ediyor."
"Teşkilat-ı Mahsusa için çalışan Hint kardeşler"Muhammed İkbal'in 29 Aralık 1930'da Tüm Hindistan Müslümanları Birliğinin toplantısında yaptığı konuşmada, Hindistan Müslümanlarının çoğunlukta bulundukları bölgelerde, Hindistan içerisinde veya Hindistan'dan bağımsız devletlerinin olması fikrini dile getirdiği bilgisini paylaşan Toker, "Bu genel olarak Pakistan’ın kuruluşunun ideolojik açıdan ilk ifadesi şeklinde değerlendirilir. Muhammed İkbal Pakistan’ın fikir babası olarak kabul edilse de tabii ki bu konuşma, Hint Müslümanları için ayrı vatan düşüncesinin ilk defa dile getirilmiş hali değil." dedi.
Toker, Pakistan fikrinin ortaya atılmasının daha öncelere dayandığını anımsatarak, şu ifadeleri kullandı:
"Hindistan içerisindeki Müslümanlar için ayrı bir ülke düşüncesini ilk dillendirenler, 1915’te Darülfünunda yani İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde Urdu dili eğitimini başlatan iki Hint milliyetçisi kardeş. 'Hayri kardeşler' adıyla tanınan İngiliz karşıtı bu iki kardeş, Abdulcabbar ve Abdulsettar Hayri kardeşler, İstanbul’a gelerek Osmanlı gizli servisi Teşkilat-ı Mahsusa için de çalışıyorlar. Bu iki kardeş Berlin’de katıldıkları konferansta yanlış hatırlamıyorsam 1917’de Hint Müslümanları için ayrı bir vatan fikrini ortaya koyuyorlar. Yani bir açıdan bakıldığında Pakistan fikrinin ad olarak olmasa da bir ideal olarak ortaya atılmasında Türkiye’nin de etkisi oluyor."
"Pakistan İslam dünyasının doğu kalkanı"Pakistan’ın kurulmasının bölge, dünya ve Türkiye bağlamında farklı etkileri olduğunu anımsatan Toker, o dönemde Batılı ülkelerin sömürüsü altında yaşayan farklı Müslüman toplumları için Pakistan’ın bağımsızlığının örnek teşkil ettiğini söyledi.
Toker, Pakistan’ın "ümmet" kavramı üzerine kurulduğunu belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Değişik dilleri konuşan Müslümanların sadece Müslüman oldukları için Hindistan'dan ayrılarak Pakistan adlı bir ülke kurmuş olmaları, sembolik açıdan da Pakistan’a büyük bir önem kazandırmıştır. Türkiye'yi İslam dünyasının batı kalkanı gibi değerlendirirsek Pakistan'ı da yine İslam dünyasının doğu kalkanı olarak değerlendirmemiz pek yanlış olmayacaktır. Çünkü bu iki ülke her ne kadar İslam alemi içerisinde hak ettikleri takdiri görmemiş olsalar da İslam dünyasını ve özellikle Arap coğrafyasını çeşitli dönemlerde birçok tehdide karşı savunmuşlardır ve savunmaktadırlar."
"Türkiye için Pakistan güvenilecek dost ve kardeş ülkedir"Türkiye açısından Pakistan'ın her zaman güvenilecek dost ve kardeş bir ülke olduğunu ifade eden Toker, "Pakistan'ın kurulmasından önce Hindistan Müslümanları ile onların 93 Harbi, Kırım Savaşı, Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sırasındaki maddi ve manevi yardımları ile Osmanlı hilafetini kurtarmak maksadıyla giriştikleri uzun mücadele Türkiye'ye ve Türk halkına karşı sevgi ve kardeşlik duygularının açık göstergesidir." dedi.
Toker, Pakistanlıların, Türkiye’nin ve Türk halkının her zor gününde yanında olduklarını dile getirerek, "Son dönemde Yunanistan ve Mısır'ın yaptıkları münhasır ekonomik bölge anlaşmasının ardından Türk donanmasına ait gemilerin Akdeniz’e açılmasından sonra Pakistanlılar, 'Türkiye yalnız değildir' ve 'Yanındayız Türkiye' başlıklı ülkemize yönelik destek kampanyaları başlatmıştır. Yani Pakistanlılar her şartta Türkiye’ye destek vermektedir." diye konuştu.
"Hindistan Türkiye aleyhi kampanya başlattı"Toker, Hindistan ile Pakistan arasındaki çekişmelere de değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ne yazık ki aşırı sağ Hindu milliyetçisi Hindistan Halk Partisi (BJP) yönetimi, işgal ettiği Cammu Keşmir’de Keşmirlilerden tutun da başta Müslümanlar ve Hristiyanlar olmak üzere kendi içerisindeki azınlıklara karşı bir yok etme politikası başlatmıştır. Bunu yaparken de alenen insan haklarını hiçe saymaktadır. İnsan hakları savunucusu olduğunu söyleyen birçok ülke de bu insan hakları ihlallerine ses çıkarmamaktadır. Doğal olarak Malezya, Pakistan ve Türkiye buna sessiz kalmamıştır. Hindistan hükümeti ve Hindu lobisi de son günlerde işgal altındaki Cammu Keşmir'de ve Hindistan içerisinde azınlıklara yapılan zulümlere karşı sessiz kalmayan ve Hindistan’ın dayatmalarına boyun eğmeyen sayın Cumhurbaşkanımız ile aile efradını ve Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı (YTB) ve Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) gibi birçok Türk kuruluşunu hedef seçmiş ve aleyhte bir kampanya başlatmıştır."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com