Şanlıurfa
Karaciğer yetmezliği ile uzun yıllar mücadele eden, yakınlarından veya kadavradan alınan dokuyla hayata "merhaba" diyenler, organ bağışının önemini anlattı.
Ev hanımı 40 yaşındaki Gülcan Orak, yaptığı açıklamada, yaklaşık 2 yıl önce yaşadığı rahatsızlık sonucu başvurduğu hastanede, karaciğer yetmezliği teşhisi konulduğunu söyledi.
Hastalığı nedeniyle büyük sıkıntılar yaşadığını belirten Orak, rahatsızlığının ilerlemesi üzerine hayati tehlikesinin oluşmaya başladığını ifade etti.
Yeğeninden alınan dokuyla hayata tutunduğunu anlatan Orak, şöyle konuştu:
"Rahatsızlığımın ilerlemesi üzerine başvurduğum hastanede acil nakil olmam gerektiği söylendi. Bunun üzerine arayışa girdik. Sağ olsun yeğenim gönüllü oldu. Ondan alınan karaciğer dokusuyla sağlığıma kavuştum.
Nakil olmadan önce hayatım çok kötüydü. Her gün hastanedeyim. Allah'a binlerce şükürler olsun, şu an sağlığım iyi, normal hayatıma dönmeye başladım. Yaşadıklarımı hiç kimse yaşamasın. Allah hiç kimseye göstermesin.
Yeğenim organını vermeseydi şu anda hayatta olmayabilirdim. O nedenle organ bağışı duyarlılığının artması gerekiyor. Hayat kurtarmak için organ bağışında bulunun lütfen."
Oğlundan alınan dokuyla hayata tutundu
Çiftçilik yapan ve yaklaşık 10 yıl karaciğer yetmezliği nedeniyle sağlık sorunları yaşayan 60 yaşındaki Celal Beyaz da 2 yıl önce hayati tehlikesinin oluşması üzerine oğlundan alınan karaciğer dokusuyla yeniden yaşama tutunduğunu söyledi.
Abisini de karaciğer yetmezliğinden kaybettiğini aktaran Beyaz, "14 yıl karaciğer yetmezliği yaşadım. Ağabeyim de bu rahatsızlıktan hayatını kaybetti. Ben de ağabeyim gibi hayatımı kaybedeceğimi düşünüyordum.
Sağ olsun doktorum bana yardımcı oldu. Yaklaşık 2 yıl önce 20 yaşındaki oğlumun karaciğerinden doku alındı. Şu anda sağlığım çok iyi, tarlaya gidip çalışabiliyorum. Allah organ bekleyenlere yardım etsin. Hiç kimseyi darda bırakmasın." dedi.
"Annemin sayesinde yaşıyorum"
Suriye'de yaşanan iç savaş nedeniyle yaklaşık 10 yıl önce Türkiye'ye sığınan 22 yaşındaki Talha Mustafa da 8 yaşından bu yana karaciğer rahatsızlığının bulunduğunu belirtti.
İki yıl önce karaciğer yetmezliği teşhisi konulduğunu aktaran Mustafa, şunları anlattı:
"Ailemle Türkiye'ye geldikten sonra Şanlıurfa'ya yerleştik. Küçüklüğümden beri rahatsızdım. Suriye'de tedavi olamıyordum. Buraya geldikten sonra rahatsızlığım artınca Harran Üniversitesi Hastanesine başvurdum.
Burada Mehmet Yılmaz hocam bana çok yardımcı oldu. Annemden alınan doku bana nakledildi. Annemin ciğeriyle tekrar hayata tutundum. Annemin sayesinde yaşıyorum."
"Yıllarca organ bekledim"
İş insanı 56 yaşındaki Hüseyin Polatkan ise 4 yıl önce mide kanaması rahatsızlığı nedeniyle hastaneye başvurduğunu ve siroz teşhisi konulduğunu söyledi.
Yaklaşık 3 yıl boyunca organ beklediğini anlatan Polatkan, şöyle devam etti:
"Rahatsızlığım ve mide kanamaların artınca organ nakli olmam gerektiği söylendi. Yakınlarımdan dokusu uyuşan olmayınca organ naklini beklemeye başladım. Yıllarca organ bekledim ve şükürler olsun yaklaşık 2 yıl önce bir organ bağışı oldu.
Kazada hayatını kaybeden bir kişinin organları bağışlandı. Ben de onun karaciğeriyle hayata tutundum. Allah rahmet eylesin. İkinci hayatım onun sayesinde ve Mehmet Yılmaz hocamın sayesinde. Şu anda hayatıma devam ediyorum.
Sağlığım çok iyi şükürler olsun. Vatandaşlarımızın organ bağışına duyarlı olmasını istiyorum. Ben kadavradan alınan organla hayata tutundum. Eğer organ bağışı olmasaydı, ben şu anda hayatta olmayacaktım."
Kadavradan alınan karaciğer dokusuyla sağlına kavuşan 60 yaşındaki Zahide Doğan da organ bağışı duyarlılığının artması gerektiğini bildirdi.
"Organ bağışı hayat kurtarır"
Harran Üniversitesi Hastanesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Başkanı ve Organ Nakli Merkezi Sorumlusu Prof. Dr. Mehmet Yılmaz, Türkiye'de organ bağışının istenen düzeyde olmadığını belirtti.
Organ bağışı duyarlığının artması için çalışmalar yürütüldüğüne dikkati çeken Yılmaz, şunları kaydetti:
"Maalesef organ bağışı istediğimiz seviyede değil. Özellikle bölgede organ bağışı diğer bölgelere göre daha çok az. Organ bağışı hayat kurtarır. Özellikle beyin ölümü gerçekleşmiş bitkisel hayata girmiş hastaların organlarının bağışlanması gerekiyor.
Onların organları başka hastalarda yaşatılmalı. Bu bir insanlık görevidir. Bizler ne yapıyoruz? Beyin ölümü gerçekleşmiş ölüyü toprağa veriyoruz. Bu beden toprak oluyor. Ülkemizde organ bağışının yüzde 80'i canlı vericide oluyor.
Kadavradan ise ancak yüzde 15-20 oluyor. Bunun artırması gerekiyor. Organları fabrikada veya laboratuvarda yapamadığımız için bunun kaynağı insandır. İnsanın da buna duyarlı olması gerekiyor."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com