RİZE - Muhittin Sandıkçı
Rize'nin Çayeli ilçesinde yaşayan ve geçirdiği rahatsızlık nedeniyle kör olan Muhammet Ali Ümit, 33 yıldır evinde gönüllü olarak ders anlattığı öğrencilerin başarıları ile mutlu oluyor.
Muhammet Ali Ümit, 1984 yılında Ankara Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi ikinci sınıfta okuduğu dönemde gözünde meydana gelen kanamaların artması ile görme kaybı yaşamaya başladı. Türkiye'de ve yurt dışında tedavi olmak için çabalayan Ümit, bir sonuç alamadı.
Gözlerini kaybedince hayata küsen ve içine kapanan Ümit'in, Trabzon'da gittiği bir doktorun muayene sonrasında, "Böyle de yaşanabilir. Siz ilk değilsiniz, son da olmayacaksınız. Evde de ailenize böyle davranmayın." şeklindeki sözleri hayatındaki yeni dönüm noktası oldu.
Ümit, ilk olarak yanında ders çalışan komşu ve akraba çocuklarının derslerine yardım ederek başladığı gönüllü eğitimciliğine 33 yıldır aralıksız devam ediyor. Ümit, ilk, orta ve lise öğrencilerine özellikle matematik derslerinde destek veriyor. Öğrenciler soruları "Mamuş Amca" dedikleri Muhammet Ali Ümit'e okuyor, kendisi de soruları anlatarak çözmelerini sağlıyor.
Muhammet Ali Ümit'in evinde her gün ortalama 10 öğrenci bulunurken geçmiş yıllarda eğitim verdiği öğrencileri zaman zaman ziyaretine geliyor. Öğrencilerin hizmetini ise birlikte yaşadığı kardeşi Mehmet Ali Ümit ve ailesi yapıyor.
Ümit ailesi bu iş karşılığı hiçbir ücret almazken Muhammet Ali Ümit bu güne kadar ders verdiği öğrenci sayısını hatırlamıyor.
Ümit, AA muhabirine yaptığı açıklamada, çocuklarla arasında yıllar geçtikçe çok güzel bir diyalog oluştuğunu söyledi.
Aradan geçen sürenin ardından birlikte ders çalıştığı çocukların mimar, mühendis, öğretmen gibi meslek sahibi olduğunu öğrendiğinde mutluluk duyduğunu aktaran Ümit, "Birlikte çalıştığımız her çocuk elbette başarılı olamadı. Fakat ben çocuklara ders çalışmanın mutluluğunu anlatmaya çalışıyorum. Bilmenin mutluluğunu veriyorum. Çocuklarla sohbetlerimde öğretmenleri ve arkadaşlarına karşı davranışlarını anlatıyorum. Çünkü bir çocuk öğretmenini sevmezse dersini çalışmıyor." dedi.
İnsanların bulunduğu toplumdan ayrılmaları halinde geride kalanların davranışlarının kişinin durumunu gösterdiğini anlatan Ümit, "Siz bir toplumdan ayrılınca geriye kalanlar üzülmüyorsa siz o toplumda bir hiçsiniz. Ona göre hareketlerimize dikkat etmeliyiz. Çocuklar büyük ve küçüklerle buna göre davranışlarını şekillendirmeli." diye konuştu.
Ders çalıştığı her çocuğun kendisi için bir parça olduğunu anlatan Ümit, sözlerini şöyle sürdürdü:
"33 yıl geçti. Keşke hepsinin isimlerini tek tek alarak bir yerlere yazsaydık. İleride hatıralarımızda yer alırdı. Tahminlerime göre 600'ün üzerinde öğrenciyle ders çalıştık. Çocuklara bir şey vermek, onların ilerlemesinde, bilgi sahibi olmasında, meslek sahibi olmalarını görmek en büyük mutluluğum. Ben çocuklardan başta maddi anlamda olmak üzere hiç bir şey beklemiyorum. Yeter ki başarılı olsunlar ve dualarında olayım. 'İyi ki, Mamoş Amca vardı. Gözü görmüyordu ama biz ona gidip ders çalışıyorduk.' diyebilsinler."
Gözünün görmesi halinde kendisinin de çocuklara zaman ayırma şansı olmayacağının bilincinde olduğunu kaydeden Ümit, "Çocuklar buraya geliyor. Benimde onlara ihtiyacım var. Çünkü, başka bir uğraşım yok. Televizyon izleyemiyorum, internete bakamıyorum. Televizyon benim için bir radyo gibi oluyor. Belli bir süreden sonra sıkılıyorum. Balkona çıkıyorum. Sesten başka bir şey duymuyorum." şeklinde konuştu.
"Yaşama sevincim bu gençler, evlatlar"Çocukların soruları okuduğunu ve kendisinin aklında tuttuğunu ifade eden Ümit, "Kalemim var benim için ilham kalemi. Ders çalışırken aldığımda ilk kez görenler, 'Ters tutuyorsun. Yazmıyor.' diyorlar. Onunla yazıyor gibi oluyorum. Şekiller çiziyorum. İlham kaynağım oluyor." dedi.
Ümit, bazı soruları kendisinin de çözemediğini dile getirerek, testlerde bulunan soruyu çocukların kendisine okuduğunu, bu şekilde kendisinin de günden güne bilgisinin arttığını, kendisinin okuduğu dönemde işlenmeyen karmaşık sayılar konusunu bu şekilde öğrendiğini söyledi.
Çok mutlu olduğunu yineleyen Ümit, "Mutluluğu çocuklardan yakaladım. Saz çalmayı denedim ama tellerini kestim başaramadım. Yaşama sevincim bu gençler, evlatlar. Bunlar benim arkadaşlarım. Bunlarla birlikte hayatım mutlu şekilde devam ediyor. Son derece memnunum hayatımdan." diye konuştu.
Mehmet Ali Ümit ise abisinin kendileri ile birlikte yaşadığını, çocukların ders çalışmaya geldiği günlerde hizmeti kendisinin ve eşinin büyük bir keyifle yaptığını söyledi.
Sekizinci sınıf öğrencisi Uras Talu arkadaşı sayesinde ders almaya başladığını vurgulayarak, matematik derslerini ilk başlarda sevmediğini ancak aldığı destek sonrasında derslere katıldığını belirtti.
Balıkesir'de üniversite eğitimi gören Aykut Demirci, üniversiteye gitmeden önce lise döneminde üç yıl ders aldığını, kendi başına başaramadıkları ile Muhammet Ali Ümit'in öğrettiklerinin üniversiteyi kazanmasına katkı sağladığını anlattı.
Arkadaşlarının kendisine inanmadığını anlatan Demirci, "Sen okuyorsun. Gözleri görmeyen bir kişi soruyu çözüyor ve yardımcı oluyor. Buna inanamıyorlar." dedi.
10. sınıf öğrencisi olan Arzu Kazancı, komşusu sayesinde ders almaya başladığını kaydederek, şunları söyledi:
"Matematiği hiç sevmezdim. Zor soruları seçer ve yapmazdım. Kolaya kaçıyordum. Geçen akşam ders çalışırken bir soruyu çözemedik, zorlandık. Sabah uyandığımda Mamuş Amca mesaj atmış. 'Arzu gel, soruyu çözdüm, yapmamız lazım.' diye. Geldim ve soruyu bana anlattı. O gece soruyu yapmak için hiç uyumamış. Yapınca ikimizde çok mutlu olduk. Arkadaşlarım bu şekilde ders aldığımıza inanamıyor. Bu hafta ikna edemediğim bir arkadaşımı getireceğim."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com