Ankara
Daha önce görülen Şiddetli Akut Solunum Yolu Sendromu (SARS), Orta Doğu Solunum Sendromu (MERS) ve Ebola gibi salgın hastalıklar belli bölgeleri etkilerken, Kovid-19 salgını küresel ölçekte endişelere yol açtı.
SARS ve MERS salgınları
Hayvanlardan insanlara mutasyon geçirerek bulaşan ve sonrasında insandan insana yayılan koronavirüsler, SARS ve MERS gibi salgınlarda sınır aşırı yayılarak hastalık ve ölümlere yol açtı.
SARS, ilk kez Kasım 2002'de Çin'in güneyindeki Guandong eyaletinde ortaya çıktı ve 29 ülkeye yayıldı. Toplam 8 bin 96 kişiye bulaşan hastalık , Temmuz 2003'e kadar devam etti. Salgında, 9 ayda çoğunluğu Çin'de olmak üzere 774 kişi yaşamını yitirdi.
MERS'e neden olan koronavirüs (MERS-CoV), ilk kez Haziran 2012'de Suudi Arabistan'da ortaya çıktı ve 26 ülkeye yayıldı.
Dünya Sağlık Örgütü ( DSÖ) verilerine göre, Ocak 2020 itibarıyla dünyada 2 bin 506 MERS vakası görüldü, bunlardan 862'si ölümle sonuçlandı.
SARS ve MERS, özellikle Asya ülkelerini derinden etkiledi ve hükümetleri salgınlarla mücadele için harekete geçirdi.
SARS ve MERS, Kovid-19'a göre daha iyi kontrol altına alındı
Kovid-19 verilerinin derlendiği "Worldometers" internet sitesindeki verilere göre, SARS virüsünden ölüm oranı yüzde 9,6, MERS’ten ölüm oranı yüzde 34 ve domuz gribinden ölüm oranı ise yüzde 0,02. Öte yandan, Kovid-19’un SARS ya da MERS kadar ölümcül olmadığı biliniyor.
SARS ve MERS, Kovid-19’a göre daha iyi kontrol altına alındı. Bilim adamları, SARS ve MERS’in çabuk semptom vermesi nedeniyle hızlıca tespit edildiğini ve dünya popülasyonuna yayılmadan karantina uygulamaları ile global salgına dönüşmeden durdurulabildiğini ifade ediyor.
SARS’tan edinilen bilgiler Kovid-19’a karşı da kullanıldı
Birleşmiş Milletler (BM) Küresel İletişim Dairesinin internet sitesinde yer alan yazıda, Asya-Pasifik bölgesinin, daha önceki salgınlardan edindikleri deneyim ve birikim sayesinde Kovid-19’a karşı hazırlıklı olduğu belirtildi.
DSÖ Batı Pasifik Bölge Ofisinin, "En Sağlıklı ve En Güvenli Bölgeye Doğru" başlıklı ve Kovid-19 salgınından önce yayımlanan Ocak 2020 raporunda, bölgenin son on yılda sağlık güvenliği sisteminde önemli ilerleme kaydettiği belirtildi.
Bu sistemin, SARS salgını, H1N1 influenza salgını ve gerçek yaşam olaylarından alınan dersler üzerine inşa edildiği ifade edilen raporda, bu durumun Asya Pasifik Hastalıklar ve Halk Sağlığı Acil Durumlar Stratejisinin geliştirilmesine ve uygulanmasına yol açtığı kaydedildi.
Vietnam ve Tayvan, Kovid-19'la mücadeleyi başarı bir şekilde yürüttü
Vietnam, 2003’te Güneydoğu Asya'yı ve birçok ülkeyi vuran SARS salgınında yurt içi bulaşın yaşandığı ülkeler listesinden çıkarılan ilk ülke oldu. SARS salgınında bulaşıcı hastalıkların nasıl kontrol altına alınacağı konusunda edindiği deneyimlerden faydalanan Vietnam'da 4 Ocak itibariyle Kovid-19 vakası sayısı 1494 ve bu hastalıktan can kaybı 35 oldu.
SARS salgınında edindiği tecrübeyle erken ve etkili tedbirler alan Tayvan da yeni tip koronavirüsün yayılmasını önleme ve salgını kontrol altında tutmada büyük başarı gösterdi.
Tayvan, Aralık 2019'da Çin'in Vuhan kentinde ortaya çıkan Kovid-19'un halk sağlığı açısından yarattığı büyük tehdidi ilk fark eden ülkelerden biri oldu.
23,8 milyon nüfuslu adada şimdiye kadar yalnızca 815 Kovid-19 vakası görüldü. Virüs nedeniyle 7 kişi hayatını kaybetti.
Tayvan’da salgının yol açabileceği halk sağlığı tehdidine karşı 2 Ocak 2020'de acil eylem ekibi oluşturulurken, 20 Ocak'ta salgınlara karşı eşgüdüm mekanizması olarak tasarlanan Merkezi Epidemi Komuta Merkezi (CECC) etkinleştirildi.
Tayvan yönetimi Sağlık ve Sosyal Güvenlik Bakanı Dr. Shih-çung Çın, kasımda yaptığı açıklamada, SARS salgınından edindikleri derslerin yeni Kovid-19 salgınını önlemede yol gösterici olduğunu belirterek, "Tayvan, 17 yıl önceki SARS salgınından bu yana yeni bir bulaşıcı hastalığın baş göstermesi tehlikesine karşı hazırlık yürütüyor." ifadesini kullanmıştı.
DSÖ Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, DSÖ ve Dünya Bankasının ortak bir kurumu olan Küresel Hazırlık İzleme Kurulu'nun (GPMB), Kovid-19 salgını izleme raporunun açıklandığı etkinlikte,"Gelişmiş sağlık sistemlerine ve güçlü ekonomilere sahip ülkeler bile bunalmış durumda ancak başarılı olan ülkelerin çoğu SARS, MERS, H1N1, Ebola ve diğerleri gibi önceki salgınlardan ders almış olanlar." şeklinde konuştu.
Ebola’yla mücadele
İlk kez 1976 yılında Kongo'da ortaya çıkan Ebola, 2013 yılının aralık ayında Batı Afrika'da yeniden görülmeye başlandı. Gine’de rastlanan Ebola, önce Batı Afrika ülkeleri Liberya, Sierra Leone, Senegal, Mali ve Nijerya’ya, ardından bu ülkelerden seyahat edenler aracılığıyla ABD, İngiltere, İspanya ve İtalya’ya yayılarak küresel boyut kazandı.
DSÖ'nün verilerine göre, Ebola vakası sayısı 28 bin 638’i buldu. Bu vakalardan 11 bin 310'u hayatını kaybetti.
Ebola’yla mücadelede kullanılan temel halk sağlığı araçlarının çoğu Kovid-19’a karşı da kullanıldı. Bunlar arasında hastalık gözetimi, vaka bulma, temaslı takibi ve nüfusu bilgilendirmek amacıyla yürütülen kitle iletişim kampanyaları yer aldı.
BM Küresel İletişim Dairesine göre, Batı Afrika ülkeleri Kovid-19'a karşı başarı elde etmek için 2014-2016 Ebola salgınından elde ettikleri bilgileri uyguladı.
Sierra Leone'nin Ebola salgınından öğrendikleri koronavirüsle mücadelede işe yaradı
14 binden fazla vaka ve yaklaşık 4 bin can kaybıyla Ebola'nın en çok etkilediği ülkelerden biri olan Sierra Leone'de, şimdiye kadar 2 bin 673 Kovid-19 vakası ve 76 can kaybı yaşandı.
Sağlık yetkilileri, Sierra Leone'nin Ebola salgınından öğrendiklerinden dolayı Kovid-19 sayılarının nispeten düşük olduğunu belirtti. Ülke, ilk vakası onaylanmadan üç hafta önce bir Kovid-19 hazırlık planı geliştirdi. Bu plan, Sağlık Bakanlığının birincil temaslıların çoğunu hızlı bir şekilde tanımlamasını, test etmesini ve karantinaya almasını sağlayarak hastalığın yayılmasını sınırladı.
Dünya çapında halk sağlığı krizine yol açan Kovid-19 salgını, başta Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerini ağır insani ve maddi kayıplarla karşı karşıya bırakırken, dünyanın farklı bölgelerindeki ülkeler salgınla mücadelede örnek olabilecek başarılı uygulamalara imza attı.
2020’nin başlarında Çin’de kontrol altına alınan salgın Avrupa ve Amerika kıtalarına yayılmasının ardından küresel bir salgın haline dönüştü. 4 Ocak itibarıyla dünya genelinde 85,5 milyon kişiye bulaşan ve 1 milyon 850 binden fazla ölüme neden olan salgın birçok ülkeyi hazırlıksız yakaladı.
Birçok ülkeyi etkisi altına alan ve karantina uygulamalarına başvurulmasına sebep olan virüs İtalya, İngiltere, İran, ABD ve Fransa gibi ülkelerde kısa sürede yayıldı, Singapur, Tayvan, Vietnam, Sierra Leone ve Hong Kong’da ise daha sınırlı kaldı.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com