Londra
OECD'nin Ekonomik Görünüm Raporu yayımlandı. Buna göre, enflasyonun ılımlı seyretmeye devam etmesi ve ticaretteki canlanmayla, küresel ekonomi birçok belirsizliğe rağmen dirençli olmayı sürdürüyor.
Tüketici güveni birçok ülkede henüz salgın öncesi seviyelere ulaşmamış olsa da enflasyondaki düşüş reel hane halkı gelir artışı ve harcamalarını destekliyor. İş gücü piyasası üzerindeki baskılar hafiflemeye devam ederken, işsizlik genel olarak düşük seyrediyor.
Reel faiz oranları kısıtlayıcı kalmaya devam ediyor ancak düşük nominal getiriler, faize duyarlı konut ve kredi piyasalarında bazı erken canlanma işaretleri yaratıyor. Hizmet sektörlerinde süren baskılara rağmen birçok gelişmiş ve gelişmekte olan piyasa ekonomisinde manşet enflasyon hedef seviyeye döndü.
Bu kapsamda OECD, küresel ekonomik büyümenin bu yıl yüzde 3,2, 2025 ve 2026'da yüzde 3,3 olacağını tahmin ediyor. Böylece, dünya ekonomisinin gelecek 2 yılda genel olarak stabil bir büyüme seviyesini koruması bekleniyor.
OECD, mayısta yayımladığı Ekonomik Görünüm Raporu'nda, küresel ekonomik büyümeyi bu yıl ve 2025 için sırasıyla yüzde 3,1 ve yüzde 3,2 olarak öngörmüştü.
Kurum, eylülde yayımladığı geçici ekonomik görünüm raporunda da küresel ekonominin bu yıl yüzde 3,1 büyüyeceğini tahmin etmiş, 2025'e ilişkin öngörüsünü de yüzde 3,2 olarak belirlemişti.
Böylece OECD, her iki yıla ilişkin büyüme öngörüsünü önceki tahminlerine göre, yüzde 0,1 yukarı yönlü revize etti.
Ticarette korumacı politikalara ilişkin uyarı
Bu yıl ABD ekonomisinin yüzde 2,8 ve 2025'te yüzde 2,4, Çin ekonomisinin ise sırasıyla yüzde 4,9 ve yüzde 4,7 büyüyeceği tahmin ediliyor.
OECD, ticarette korumacı politikalarda artışa ilişkin uyarıda bulundu. Ticaret politikası belirsizliği son yıllarda artarken, büyük ekonomiler tarafından uygulanan bu ithalatı kısıtlayıcı önlemlerin sayısında süregelen bir artış gözleniyor.
Küresel ticaret kısıtlamalarının artması ithalat fiyatlarını yükseltirken, işletmeler için üretim maliyetlerini artırma ve tüketiciler için yaşam standartlarını düşürme riski oluşturuyor.
Türkiye için bu yıla ilişkin büyüme tahmini hafif yükseldi
Gerekli makroekonomik istikrar politikalarının iç talebi yavaşlatması nedeniyle Türkiye ekonomisinin ise bu yıl yüzde 3,5 ve 2025'te yüzde 2,6 büyüyeceği öngörülüyor. Bu oran 2026 için ise yüzde 4 olarak tahmin edildi.
OECD, mayıstaki raporunda, Türkiye ekonomisinde büyümenin bu yıl yüzde 3,4 ve 2025'te yüzde 3,2 olacağını tahmin etmişti.
Kurum eylüldeki değerlendirmesinde ise Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 3,2 ve 2025'te yüzde 3,1 büyüyeceğini öngörmüştü.
Ekonomik büyüme ılımlı seyredecek, para ve maliye politikası rotasında kalmalı
Rapora göre, Türkiye'de sıkılaşan finansal koşullar ve devam eden mali konsolidasyon, hane halkı tüketimini sınırlandıracak. Deprem sonrası yeniden yapılanma sürecinin etkileri geçtikçe, yatırım ve kamu tüketimi de yavaşlayacak.
Ancak dış ortamdaki iyileşme ve uluslararası turizmde devam eden canlanmayla, Türkiye'nin ihracatının artması bekleniyor.
Türkiye'de cari işlemler dengesi ekonomik büyümenin itici güçlerinin yeniden dengelenmesi, turizmdeki olumlu görünüm ve Sakarya sahasındaki doğal gaz üretimiyle iyileşme gösterdi. Döviz rezervleri artarken, para ve maliye politikasının sıkı kalmaya devam edeceği öngörülüyor.
OECD'ye göre, para ve maliye otoritelerinin her ikisi de Türkiye ekonomisini sürdürülebilir bir patikaya oturtmak için politikaları sıkı tutma yönünde kararlılıklarını yineledi. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası politika faizini yüzde 50'de tutarken, fiyat istikrarı doğrultusunda elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanacağını belirtti.
Bu kapsamda, Türkiye'de ekonomik büyüme ılımlı seyredecek. Enflasyonu kontrol altına almaya yönelik tedbirler etkisini gösterecek ancak enflasyon kademeli şekilde düşecek. OECD, Türkiye'de enflasyonun yıllık ortalamada 2025'te yüzde 30,7 olacağını, 2026'da ise bu oranın yüzde 17,2'ye gerileyeceğini öngördü.
Rapora göre, iyileşen uluslararası havadan tam olarak faydalanabilmek için yetkililerin, enflasyon hedeflere ulaşma yolunda sağlam bir şekilde ilerleyene kadar makroekonomik istikrar politikalarını sürdürmesi gerekiyor.
İstikrarlı ve öngörülebilir bir politika çerçevesi, istikrarlı bir makroekonomik ortamla birlikte uluslararası yatırımları önemli ölçüde çekebilir. Yapısal reformlar bu istikrar çabalarını daha da destekleyebilir ve uzun vadeli büyümeyi artırabilir.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com