İSTANBUL (AA) - MÜCAHİT TÜRETKEN - İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Mevlana'nın Moğol istilası ve Büyük Selçuklu Devleti'nin dağıldığı, insanların geleceğe dair ümitlerini yavaş yavaş kaybettikleri bir dönemde ortaya çıktığını belirterek, "Doğudan, batıdan ve kendi içinde savrulma yaşadığı bir dönemde Mevlana doğudan gelen bir hayat ışığıdır." dedi.
İstanbul Müftüsü Yılmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Mevlana'nın eserlerinde insan ve zaaflarına değindiğini bu yüzden her devirde insanların kendisinden bir şeyler bulduğunu söyledi.
Hazreti Mevlana'nın Türkiye'nin, İran'ın, Tacikistan'ın ve Afganistan'ın sahip çıktığı bir gönül sultanı olduğunu dile getiren Yılmaz, "Hazreti Mevlana Afganistanlılar ilgilidir çünkü Afganistan'ın Belh şehrinde doğmuştur. İranlılar ilgilidir çünkü eserlerini Farsça yazmıştır. Biz ilgiliyiz çünkü bizim bu topraklarda büyümüş, bizim bağrımızda eser vermiş, Konya'da vefat etmiş buraya defin olmuştur. Tacikler de özellikle Farsça yazmış olmasından dolayı ilgilidirler." ifadelerini kullandı.
Mevlana'nın yaşadığı yüzyılın oldukça sıkıntılı bir dönem olduğunu ifade eden Yılmaz, şöyle konuştu:
"13. yüzyılda İslam coğrafyasında çok ciddi Haçlı istilalarının yürekleri dağladığı bir dönem. Hazreti Mevlana da o süreçte doğup büyümüş bir insan. Keza 13. yüzyıl içerisinde Hz Mevlana’nın ilerleyen dönemlerinde Anadolu’nun bir başka sıkıntısı vardır; o da Moğol istilalarıdır. Abbasi hilafetinin de siyasi gücünü kaybettiği ve halifelerin manevi otorite konumuna düştüğü bir yüzyıldır. Bağdat'ta bir Abbasi halifesi vardır ama İslam dünyasına hükmedecek gücü kalmamıştır. Büyük Selçuklu Devleti dağılmış Anadolu Selçuklu Devleti kurulmuştur. Aynı devirde Anadolu Selçuklularının da taht kavgası yaptığı bir dönemdir. İnsanların geleceğe dair ümitlerini yavaş yavaş kaybettikleri bir dönemdir. Böyle bir dönemde insanlara ümit aşılayan onların gönüllerine yeni ufuklar açacak insanlar çok anlamlı ve önemlidir. İşte bu dönemde bu zamanda yani doğudan, batıdan ve kendi içinde bir savrulma yaşandığı bir dönemde Mevlana doğudan gelen bir hayat ışığıdır. İbn Arabi de batıdan Endülüs'ten gelen ve Anadolu topraklarında Osmanlının kurulmasında zemin hazırlayan önemli bir şahsiyettir. Alperenler dediğimiz Orta Asya kökenli Babıali Rıfai ve benzeri Yesevi dervişlerinin mevcudiyeti de Osmanlı sürecine önemli katkı sağlamıştır."
"Osmanlı Mesnevi okuyarak ve pilav yiyerek yaşadı"Yılmaz, Mevlana'nın yaşadığı çağdaki tüm olumsuzluklara rağmen insanları hayata bağladığını ve ümide çağırdığını vurguladı.
Mevlana'nın Mesnevi'yi de bu haldeki sözlerle yazdığını belirten Yılmaz, "Kendisinin şiirlerinde ve duygularında coşku ve heyecan vardır. Her duygusunu tam olarak anlatamadığını ve kendisini anlayan insan sayısının çok az olduğunu sık sık vurgulamaktadır. Neyin şahsında insan-ı kamili anlatmaya çalışmıştır. 6 ciltlik Mesnevisi kendisinden sonra Osmanlılar için gıda kadar önemli bir eser olmuştur. Yahya Kemal, 'Osmanlı nasıl yaşadı?' diye sorulduğunda 'Mesnevi okuyarak ve pilav yiyerek' cevabını vermiştir." şeklinde konuştu.
"Herkes kendisine ait bir şeyler bulur"Mevlana'nın insanları ve ihtiyaçlarını çok iyi tanıyan bir insan olduğunu aktaran Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Mevlana düşüncesi, insanı çok iyi tanıyan, insanın ihtiyaçlarını, zevklerini, hazlarını, zaaflarını bilen bir psikolog hazakatiyle insanın derdine deva olacak şeyler sunmaktadır eserlerinde. O yüzden Mevlana'nın söyledikleri hiç eskimez. Herkes orada gelecekle ilgili, evlatla, öfkeyle, hasetle, insani zaaflarla ilgili kendisine ait bir şeyler bulur. Örneğin cariye ve padişah hikayesiyle çağrışım psikolojisini anlatır. Çağrışım psikolojisiyle insanların ne kadar içindeki duyguların ölçülebileceği, anlaşılabileceğini ifade eder. Mevlana insana yatırım yapar, insanın değerli ve önemli olduğunu, onun zaaflarının, kabiliyetlerinin bilinmesinin yüksek bir anlamı olduğunu çok güzel ifade eden bir yapıya sahiptir. O yüzden de Mevlana'nın eserlerinin okuyucusu olmuş, her devirde şerhleri yazılmış. Osmanlı'da pek çok camide, tekkede Mesnevihanlık diye gelenek oluşmuş. Anlam ve mesaj değeri yüksektir."
"Peygamber değil ama kitabı var"Yılmaz, Mesnevi'nin ikili yani kendi içinde kafiyeli iki mısradan oluşan nazım şeklinin adı olduğunu ve Kur'an'da da mesna diye sözler bulunduğunu bildirdi.
Mevlana Kur'an'ı Kerim'deki zahir-batıl ikili ilişkisini kendi şiirlerinde ifade ettiğini dile getiren Yılmaz, şunları kaydetti:
"Mesnevi'nin yazımının 18 yıl sürdüğü ifade edilmektedir. Burada irşad üslubunda yaşadığı çağın insanlarının da ihtiyaç duyduğu gönül aşk ve ümit konularına ağırlık vermektedir. Her şeye rağmen dünyaya değer vermeyen zühti bir anlayışın da kurtuluşun temel felsefesi olduğunu Mesnevi'nin 19. beyitinde 'Koparırsan bağını ey oğul azat olacaksın, ne zamana kadar altın gümüş bağında kalacaksın. Altın ve gümüşün esiri olma onlardan bağını kopar, gerçek hürriyete eriş Allah'a kul olmaya bak. Dünyaya paraya altına, kadına kul olma' diyerek diyerek aslından Müslümanlara gerçek hürriyetin bunlardan kurtulmak, bunları aşmak olduğunu çok güzel ifade etmektedir. Abdurrahman el-Cami, Mevlana için der ki; 'peygamber değil ama kitabı var' Yani o kadar güçlü olduğunu ifade eder. Mesnevi'de 950 başlık vardır 50'si ayetlerden 53'ü hadislerden oluşur, diğerleri ise farklı hikayelerden oluşur. Temsili hikayeler vardır. Bu temsili hikayelerin de 3 önemli özelliği vardır: Vakaya, gerçeğe uygun mu, olmasına gerekene yani hedef gösteriyor işaret ediyor ve herkesin baktığı yerden bakmayı esas alıyor."