Beyrut
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Fransız işgalinin bir asır önce temellerini attığı mezhep sisteminin kurbanı Lübnan'da yeniden rol sahibi olmaya çalışıyor.
Barındırdığı Suriyeli ve Filistinli mültecilerle birlikte yaklaşık 6 milyon nüfusu olan Orta Doğu'nun küçük ülkesi Lübnan, en büyük ekonomik krizlerden biriyle boğuşurken 4 Ağustos'ta "tarihi bir felaket" olarak nitelendirilen Beyrut Limanı'ndaki patlamayla sarsıldı.
Bir asır önceki işgalci rolüyle bölge ülkelerinde etkili olmaya çalışan Fransa'nın Cumhurbaşkanı Macron mevcut durumdan istifa ederek "Lübnan'da yeni bir siyasi anlaşma" önerisiyle ülkedeki yönetim sistemini yeniden şekillendirme girişimlerini başlattı.
Macron'un ilk adımı, patlamanın ardından Beyrut'a yaptığı ziyaret sırasında ülkeye yapılacak yardımların ordu ve sivil toplum kuruluşlarınca dağıtılacağı yönündeki ifadeleriyle oldu. Nitekim bu da daha sonra yöneticileri itibarsızlaştırma girişimi olarak yorumlandı.
Macron, Beyrut'a bir ay içinde 2'nci defa düzenleyeceği bugünkü ziyareti öncesinde Lübnanlı siyasi gruplara ivedi bir şekilde hükümeti kurma baskısında bulundu.
Lübnan yerel basını, normalde farklı anlaşmazlıklar nedeniyle geç hükümet kurmakla bilinen Lübnan'da bu sefer yeni kabinenin Macron'un baskıları sonucu kurulduğunu yazdı.
Basındaki haberlerde, Fransız Cumhurbaşkanı'nın baskılarının sonucunda kabinenin kurulması görevinin bugün Büyükelçi Mustafa Edib'e verildiği öne çıktı.
Macron'un, bu akşam Beyrut'a geldikten sonra ilk ziyaretini Arap dünyasının divası olarak nitelendirilen Lübnanlı sanatçı Feyruz'un evine yapması bekleniyor.
Macron, halk tarafından yolsuzluk ve başarısızlıklarla suçlanan siyasi yöneticilerin yerine Feyruz ile görüşerek Lübnanlıların gönlünü kazanmaya çalışıyor.
Macron'un sistem değişikliğine yönelik dolaylı destek de Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile Meclis Başkanı Nebih Berri'den geldi.
Fransa ordusuna ait uçaklar da yarın Lübnan Devleti'nin kuruluş yıl dönümü münasebetiyle Beyrut semalarında gösteri uçuşları yapacak.
Fransız işgaliyle başlayan kaos dönemi
Osmanlı Devleti hâkimiyetinde yaklaşık 400 yıl kalan Lübnan'ın farklı din ve mezheplerden oluşan halkı, 1. Dünya Savaşı'ndan sonra girdiği Fransız mandasından 22 Kasım 1943'te kurtularak bağımsızlığına kavuştu ancak işgalci güç Fransa'nın arkasında bıraktığı mezhepsel yönetim sisteminin sorunlarından kurtulamadı.
Fransız işgalinin başladığı 100 yıldan beri siyasi ve güvenlik istikrarına bir türlü kavuşamayan Lübnan'daki mevcut mezhepsel yönetim sistemi, uzun yıllardan beri yaşanan savaş, işgal ve anlaşmalara rağmen hala kaoslarla halkı tehdit etmeye devam ediyor.
Lübnan, bağımsızlığına kavuştuğu 77 yıldan beri bölgesel ve uluslararası çekişmelerin de kurbanı olmaktan kurtulmadı.
İran'ın, bölgedeki nüfuz ve çıkarları doğrultusunda Lübnan Hizbullahını desteklediği ve Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) de Sünni bazı aileler üzerinden etkili olmaya çalıştığı Lübnan'da, Fransızlar da Hristiyanlar üzerinden hala manda yönetimi dönemindeki düşünceleriyle yaklaşmaya devam ediyor.
Bu nedenle siyasi, ekonomik ve sosyal krizlerle boğuşan Lübnan'daki mezhepçilik faktörü her geçen gün daha fazla öne çıkarken, vatandaşın hayatını kolaylaştıracak altyapı hizmetleri konusunda bir ilerleme kaydedilmediği gibi yoksulluk ve işsizlik de artmaya devam ediyor.
Cumhurbaşkanı ve Meclis Başkanı'dan sistem değişikliği çağrısı
Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn, Lübnan Devleti'nin kuruluşunun 100. yıl dönümü münasebetiyle halka hitaben yaptığı televizyon konuşmasında, ülkedeki yönetim sisteminin değiştirilmesi gerektiğine dikkati çekti.
Gençlerin artık değişim istediğini dile getiren Avn, şunları kaydetti:
"Lübnan Devleti'nin kurulmasının üzerinden 100 yıl geçti. Lübnanlıların bu tarihin başladığı olaya bakışları farklıdır. Hala eleştirenler var ancak Lübnan Devletinin ilanı, mevcut sınırlar üzerine bir vatanın temellerini atmaya başlangıç oldu.
Lübnan'ın ilk 100 yılı, her ne kadar ekonomik ve kültürel kalkınmalara tanıklık etmiş olsa da kriz ve savaşlarla doludur. Bu ilk 100 yılda, krizler arası kısa süreli sükunetlerin dışında gerçek istikrarı görmedik.
Sorun nedir, sorun bizde mi yoksa yönetim sistemimizde mi? Lübnan bugün eşi görülmemiş bir krizin içindedir. Öyle ki siyasetin yanı sıra ekonomik ve sosyal alanlardaki yılların birikmişleri infilak etmiş durumda. Dolayısıyla yeni bir formül veya yeni bir anlaşmanın zamanı gelmedi mi?
Lübnanlılar, uzun yıllardan beri yaşadıkları acıların ardından niteliğin ölçü alındığı, herkesin hukuk karşısında eşit olduğu ve mezhep liderleri yerine vatana aidiyet hissi beslenen bir devlete kavuşmayı hak ediyorlar."
Meclis Başkanı Nebih Berri de bugün yaptığı televizyon konuşmasında, mezhepsel yönetim sisteminden kurtulma çağrısında bulunarak, "Beyrut Limanı'nda yaşanan felaketin ortaya çıkardığı en büyük tehlike, siyasi ve ekonomik sistem yapısının çöktüğüdür. Dolayısıyla mezhepsel yönetim sisteminin değişmesi gerekiyor." dedi.
Berri, "Mezhepsel yönetim sistemi, sorunların kaynağı ve yolsuzluğun kendisidir. Bu sistem, 54 yasanın yürürlüğe girmesini engelliyor ve adaletsizliğin kendisidir. Bundan kurtulmalıdır." ifadelerini kullandı.
İşgalci güç Fransa'nın Lübnan'a bıraktığı yönetim şekli
Lübnan'da yönetim şeklini belirleyen anayasa, 23 Mayıs 1926'da işgalci Fransız manda yönetimi tarafından hazırlandı. Fransız mandasındaki Lübnan Temsilciler Meclisi'nin anayasayı onaylamasıyla "Büyük Lübnan" olan ülkenin adı "Lübnan Cumhuriyeti" olarak değiştirildi.
Arap milliyetçiliği akımına yakın manda rejimi başbakanları Bişare Huri ile ülkenin Fransızların himayesinde Hristiyan bir devlet olmasından yana olan Emile Edde arasında yaşanan süreç, Lübnan'ın 22 Kasım 1943'te bağımsızlığa kavuşmasıyla sonuçlandı.
Lübnan'da 1943 yılındaki bağımsızlık sırasında farklı din ve mezhep gruplarının yan yana var olmasının temellerini atan yazılı olmayan bir anlaşma sağlandı.
"Ulusal Pakt" adıyla anılan bu anlaşmada cumhurbaşkanının Maruni, meclis başkanının Şii, başbakanın Sünni olması ve parlamentoyu oluşturan 128 üyenin Hıristiyanlar ile Müslümanlar arasında yarı yarıya paylaşılması öngörüldü. Lübnan'da hala bu sistem uygulanıyor.
Lübnan'ın 1926'da hazırlanan ve 1943 yılındaki Ulusal Pakt ile devam eden anayasası, karar mekanizması konusunda cumhurbaşkanının geniş yetkilere sahip olmasını sağlıyordu. Ancak daha sonra bazı maddeleri anayasanın bir parçası haline gelen Taif Anlaşması'yla cumhurbaşkanının yetkileri kısıtlandı ve karar mekanizması bakanlar kurulunun onayına bırakıldı.
Lübnan'ın çok unsurlu dini ve etnik yapısında Sünni, Şii, Alevi ve Dürziler Müslüman kesimi oluştururken, Hristiyan kesim ise Maruni, Rum Katolik, Ermeni Ortodoks, Ermeni Katolik, Süryani Ortodoks, Süryani Katolik, Keldani, Aşuri, Kıpti Ortodoks ve Kıpti Katolik gibi mezheplerden oluşuyor.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com