İstanbul
Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Gülhane Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi, Tıbbi Mikrobiyoloji ve Tıbbi Viroloji Uzmanı Doç. Dr. Fatih Şahiner, mRNA aşılarının hızlı üretim kapasiteleri ile Kovid-19 gibi yeni ortaya çıkan salgınların sonlandırılmasına yönelik umut olduğunu belirterek, mRNA teknolojisine ilişkin, "Yakın zamanda Nobel Ödülü alan CRISPR sistemi ile beraber genetik hastalıkların tedavisinde kullanılacak.
Enfeksiyon hastalıklarına karşı var olan aşı çalışmaları daha da hızlanacak. Kanser hastalıklarının tedavisi başta olmak üzere immünobiyolojide genetik kodu değiştirilmiş hücrelerle tedavi dönemi başlayacak." dedi.
Şahiner, dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla mücadele kapsamında bazı ilaç firmaları tarafından geliştirilen aşılarda kullanılan mRNA teknolojisine ilişkin açıklamalarda bulundu.
Doç. Dr. Şahiner, yapay zeka olarak da adlandırılan ama aslında ileri düzey algoritmalarla insan aklının sınırlarını aşan veri analizlerinin yapıldığı yazılım mühendisliği çağında; yeryüzündeki en büyük ve kapsamlı yazılımlardan biri olan nükleik asitlerle ilgili çalışmaların inanılmaz bir hıza ve boyuta ulaştığını belirtti.
"mRNA" kavramını ve aşılarını Kovid-19 salgını sürecinde yakından tanımaya başladıklarını dile getiren Şahiner, şöyle konuştu:
"Bugün mRNA aşılarını, hızlı üretim kapasiteleri ile Kovid-19 gibi yeni ortaya çıkan salgınların sonlandırılmasına yönelik bir umut olarak görüyoruz. Aslında bu durumu çok önceden öngören şirketler son 10 yılda mRNA sistemleri üzerine milyar dolarları aşan yatırımlar yaptılar.
Bu şirketlerden biri olan Moderna Therapeutics, 2010 yılı gibi çok da uzak olmayan bir zamanda 2 milyar dolarlık bir sermaye ile kuruldu. Almanya'da CureVac, hem kanser hem de bulaşıcı hastalıklar olmak üzere genişleyen bir terapötik hedef portföyü çizmekte.
BioNTech ise mRNA aşılarını kullanarak kişiselleştirilmiş kanser ilaçları için yenilikçi yaklaşımlar geliştirmekte."
Doç. Dr. Şahiner, "Kovid-19 salgını, aşıların da desteği ile belki bir yıl içerisinde gündemden kalkacak ama mRNA teknolojisi üzerine çalışan şirketler, bu salgın döneminde sadece yıllar süren yatırımlarının ve emeklerinin maddi karşılıklarını almayacaklar.
Aynı zamanda mRNA aşısı uygulanan toplumlardan inanılmaz derecede zengin veriler toplayacaklar. Aşılama çalışmaları ile farklı ülkelerden akademisyenlerin sunacağı izlem sonuçları da bu firmalar için paha biçilmez veriler sunacak ve belki de on yıllar süren çalışmalarla ulaşabilecekleri bilgilere aylar içerisinde ulaşacaklar." değerlendirmesinde bulundu.
"Acil kulanım onaylarıyla insanlık, sınırları belli olmayan yeni bir biyolojik çağa girdi"
mRNA teknolojisinin başlangıçta RNA moleküllerinin hücre içerisine verilmesindeki güçlükler nedeniyle çok ilgi görmediğini, araştırmacıların ve şirketlerin bunun yerine plazmid ve DNA temelli sistemlere yöneldiğini aktaran Şahiner, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Mikrobiyolojide bu durumu çok sık görürüz, bir noktada her şey tıkanır, ama bilimin diğer alanlarındaki ilerlemelerle beraber çıkmaza giren bir teknoloji, birden yeniden parlamaya başlar.
İlerleyen dönemde ilaçların ve farklı moleküllerinin hücre içerisine verilmesi alanındaki teknolojik gelişmeler RNA molekülleri ile gen ekspresyonunun önündeki en önemli engellerden birini kaldırdı.
Bu yeni teknolojinin önündeki diğer bir engel ise insan deneylerinin yapılabilmesi ve pazarlama süreçlerinin önündeki onay problemleriydi.
FDA ve EMA da dahil olmak üzere ilaç ve aşı alanındaki en önemli onay makamları bile henüz bu teknolojinin kullanımı ile ilgili gerekli düzenlemeleri ve kılavuzları hazırlamamıştı.
Bu salgınla beraber bu sorun da aşıldı ve acil kulanım onayları ile birlikte insanlık yeni ve sınırları belli olmayan yeni bir biyolojik çağa girdi diyebiliriz."
"Genetik kodu değiştirilmiş hücrelerle tedavi dönemi başlayacak"
Doç. Dr. Şahiner, mRNA aşılarının, aşıdan çok daha büyük bir anlamı olduğunu ifade ederek, "Bu teknoloji tek başına kullanılan bir teknoloji değil çok sayıda yan kolları var.
Yakın zamanda Nobel Ödülü alan CRISPR sistemi ile beraber genetik hastalıkların tedavisinde kullanılacak (gen replasmanı) ki zaten örnek çalışmalar yapılıyor.
Enfeksiyon hastalıklarına karşı var olan aşı çalışmaları daha da hızlanacak. Kanser hastalıklarının tedavisi başta olmak üzere immünobiyolojide genetik kodu değiştirilmiş hücrelerle tedavi dönemi başlayacak ki bu konuda yapılan çalışmalar da var." diye konuştu.
mRNA teknolojilerinin kullanılması için en önemli sorunların bir bir aşıldığını belirten Şahiner, şunları kaydetti:
"Bu salgın vesilesiyle başta gelişmiş ülkeler olmak üzere dünya genelinde bir soğuk zincir sistemi de kurulmuş olacak ve giderek yaygınlaşacak. Bu sistemin en ilginç yönü ise bakteriyofajdan (bakteri virüsü) enzim ve insan virüsünden (influenza ve CMV gibi) düzenleyici gen bölgesi alınarak, üretilmek istenen mRNA ile birlikte bir bir plazmide ekleniyor.
Farklı bitkilerden ve hayvanlardan alınmış genler-enzimler ve hatta sentetik-modifiye nükleotitler ve moleküller kullanılarak nanometrelerle ölçülebilecek küçük boyutlarda inanılmaz mikroskobik robotlar üretiliyor. Bu işler 10 ila 20 yıldır sürekli geliştiriliyor."
"mRNA teknolojisinde önümüzdeki 10 yılda inanılmaz gelişmeler olabilir"
Bazı mRNA moleküllerinin çoğalma özelliği taşımayıp sadece protein üretimi sağlarken, alfavirus türlerinden alınan parçaların eklendiği bazı mRNA'ların hem protein hem de kendi kopyalarını ürettiğini anlatan Doç. Dr. Şahiner, sözlerini şöyle tamamladı:
"Yani farklı canlılardan toplanan biyolojik malzemelerle üretilen basit yapay virüsler diyebiliriz. Bir sonraki aşamada ise bilgisayar modellemeleri ile bilinen virüsler üzerine yeni eklemeler yapılarak biraz daha büyük yeni biyolojik robotlar üretilecek.
Aslında ilk denemeleri yapıldı ve yakın geçmişte bilimsel makaleler olarak yayımlandı bile. Koronavirüsler üzerine yapılan çalışmalar da var, fare koronavirüsleri.
Bazı virüslerin hastalık yapıcı genleri çıkarılarak yeni modifiye virüsler de üretiliyor, bu şekilde tasarlanan canlı koronavirüs aşıları da var.
Bu konuda önümüzdeki 10 yılda inanılmaz gelişmeler olabilir. Peki biz Türkiye olarak bu teknolojinin neresindeyiz? Bu soru çok çok önemli."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com