İstanbul
İbn Haldun Üniversitesi Siyaset Bilimi Dr. Öğretim Üyesi İdlir Lika, Kosova-Sırbistan arasında geçtiğimiz günlerde yaşanan "paralel" yapı gerilimi ve bu gerilimin arka planını kaleme aldı.
***
Kosova İçişleri Bakanı Xhelal Sveçla, 15 Ocak 2025’te Facebook hesabından yaptığı açıklamada, İbre Nehri'nin güneyindeki on ilde (Priştine, Lipyan, Obiliç, Kosova Ovası, Vıçıtırın, Novobırdo, Kameniçe, Rahovça, Viti ve Skenderay) Sırbistan’ın işlettiği "paralel" yapıların (belediye ofisleri, posta ve vergi daireleri) kapatıldığını duyurdu. Bu gelişme, Mart 2021’den bu yana Kurti hükümeti ile Belgrad yönetimi arasında süregelen gerginlik halkasına bir yenisini daha ekledi. Bu gelişme ve yol açtığı tepkiler, "paralel" yapıların kapatılmasının Priştine yönetiminin önceki operasyonlarından farklı olmadığını ve dolaylı olarak Belgrad yönetimine fayda sağladığını ortaya koyuyor.
Tekerrür eden süreçler
Özellikle son birkaç yıldır Kosova ve Sırbistan arasında görmeye alıştığımız gerginliklerin akışı oldukça dikkat çekici. Vucic yönetimi ne zaman kitlesel protestolarla karşılaşsa ya da otoriter ajandasını gizlemeye çalışsa Kosova’da bir kriz patlak veriyor. Sırp hükümeti böylece protestolardan ve gittikçe artan otoriterliğinden dikkatleri dağıtmayı ve gündem değiştirmeyi hedefliyor. Priştine yönetimi, bu krizlerde sıklıkla tek taraflı bir yaklaşım sergiliyor. Bu durum Batılı müttefiklerinin (ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri) sert tepkisine yol açarken, Vucic hükümeti için dolaylı bir meşruiyet kaynağı oluşturuyor. Son 1,5 senede bu stratejiyi en az üç kez gördük. Daha spesifik olmak gerekirse, Mayıs 2023’te Kosova’nın kuzeyinde Sırp azınlığın yoğun yaşadığı dört belediyede (Kuzey Mitroviça, Leposaviç, Zveçan ve Zubin Potok) çatışmalar patlak verdiğinde, Sırbistan’da okul saldırıları üzerine Vucic yönetimine karşı büyük kitlesel protestolar düzenlenmişti. Aynı şekilde, Ocak 2024’te Kosova’da dinarın yasaklanması gündeme geldiğinde Sırbistan genel seçimlerinde yaşanan usulsüzlükleri protesto etmek için halk sokaklara dökülmüştü. Bazen bu strateji anlamlandırması güç (hatta komik) bir boyuta varabiliyor. Ocak 2024’te Sırbistan siyasi sahnesinde o zamana kadar ismi hemen hemen hiç duyulmamış olan siyasetçi Nikola Sanduloviç’in Priştine yönetimi tarafından “Sırbistan muhalefet lideri” olarak lanse edilmesi ve isminin Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic tarafından çağrılan bir BM Güvenlik Konseyi toplantısında bile zikredilmesi buna iyi bir örnektir. Bu olaydan bir yıl sonra İbre Nehri'nin güneyinde on ildeki "paralel" yapıların kapatılmasını da bu bağlamda görmek gerekiyor.
Kosova-Sırbistan geriliminde son durum ne?
Vucic hükümeti, haftalardır Kasım 2024 başında Novi Sad Tren İstasyonu'nun çatısının çökmesi sonucu 15 kişinin hayatını kaybetmesiyle başlayan kitlesel protestolarla karşı karşıya. “Yolsuzluk öldürür” mesajını taşıyan otokrasi karşıtı eylemlerin, Slobodan Miloseviç’i deviren Eylül-Ekim 2000 protestolarından bu yana yapılan en büyük eylemler olduğu düşünülüyor. Bu bağlamda, Sırp yönetimi Kosova’daki "paralel" yapıların kapatılmasını uluslararası bir mesele haline getirerek Sırbistan’daki eylemcileri ve muhalefeti etkisizleştirmeyi hedefliyor. Aslında 15 Ocak'ta "paralel" yapıların kapatılması, üç hafta önce gerçekleşmiş başka bir gelişmenin devamı olarak nitelendirilebilir. 23 Aralık 2024'te Kosova’nın Merkez Seçim Komisyonu, ülkedeki en büyük Sırp partisi konumundaki ve Belgrad yönetiminin bir uzantısı olan “Sırp Listesi"nin 9 Şubat 2025 genel seçimine katılmaması kararı aldı. Bu karar bir hafta sonra geri alınsa da yol açtığı gerginlik Kosova’ya Batılı müttefiklerinden eleştiriler yükselmesine neden oldu. Ayrıca, bu süreç Sırbistan’daki otokrasi karşıtı eylemlerle tam olarak örtüşerek Belgrad yönetiminin otokratik ajandasına dolaylı bir şekilde hizmet etti. Öte yandan unutmamak gerekir ki, Kosova’da genel seçimler yaklaştığı için bu gerginlikler silsilesi iktidardaki Kosova Başbakanı Albin Kurti’nin sosyalist partisi için de kaçırılamayacak bir seçim malzemesi teşkil ediyor.
Daha geniş bir açıdan bakarsak, milliyetçiliği bir araç haline getirerek ülke gündemini değiştirmek ve otokrasi karşıtı protestocuları/muhalefeti dağıtmak, komünizm sonrası Sırp hükümetlerinin sık sık başvurduğu bir strateji. Amerikalı siyaset bilimci Chip Gagnon, 2004 yılında yayımladığı "The Myth of Ethnic War" adlı kitabında 1990’lı yıllarda Yugoslavya savaşlarının (Hırvatistan, Bosna ve Kosova) Slobodan Miloseviç ve Franjo Tudjman başta olmak üzere muhafazakar elitler tarafından “empoze edilen” kitlesel şiddet eylemleri olduğunu ve bu şiddetin asıl amacının ülkelerindeki demokrasi yanlısı muhalefeti “demobilize etmek” olduğunu öne sürmektedir. 1990’lı yıllarda Miloseviç’in siyasi müttefiki olan Aleksandar Vucic’in bugünlerde hala aynı yöntemlere başvurması şaşırtıcı olmasa gerek.
Priştine yönetiminin topraklarındaki "paralel" yapılara son vermesi, Sırp azınlık üzerinde devlet hakimiyeti kurma yolunda haklı bir adım. Ancak bu girişimlerin, Batılı müttefikler ve Türkiye ile koordineli bir şekilde yürütülmesi gerekiyor, aksi halde Kosova’nın Sırbistan ile arasındaki bu asimetrik ilişkide tek taraflı hareket etmesi, istenmeyen sonuçlar doğurabilir.
[Dr. İdlir Lika, İbn Haldun Üniversitesi Siyaset Bilimi Öğretim Üyesidir.]
Kaynak: AA
.
dikGAZETE.com