Yakalandığı koronavirüste kendisini karantinaya alarak tedavi eden Prof. Dr. Mehmet Sait Buğdacı, insanlığın virüslerle ilk kez karşılaşmadığını ve bu konuda oldukça deneyimli olduğunu belirtti.
Geçmiş salgınlarının hiçbirinin sonsuza kadar devam etmediğini ifade eden Buğdacı, bunlardan en bileninin İspanyol gribi olduğunu hatırlattı.
"Vakalar artsa da ölüm oranları azalıyor"
Yaz döneminde virüsün gücünde azalma olduğunu anlatan Prof. Dr. Buğdacı, şunları söyledi:
"Yeni tip koronavirüste yaz döneminde diğer SARS ve MERS'te olduğu gibi azalma olacağını bildirmiştik, gerçekten azalıyor. Ülkemizde de azalıyor. Çok yaygın görülen Amerika'da sayı 60 binleri günlük bulsa bile ölüm oranlarının belirgin olarak azaldığını görüyoruz.
Yani mevsimsel etki sonucu virüsün gücünde azalma var gerçekten. Aynı kıtada komşu iki ülke olmasına rağmen ABD’de rekor sayılar varken, Kanada’da oldukça düşük sayılar olması mevsimsel etkinin varlığını gösterir. Ancak ABD’deki toplumsal etki, mevsimsel etkiden daha baskın olmuştur.
Mevsimsel etkinin de rüzgarıyla sonbahara olabilecek en dip sayılarla girmeliyiz."
"Virüs artık daha bulaşıcı özelliklere sahip"
Yapı olarak değişen virüsün artık daha bulaşıcı özelliklere sahip olduğuna dikkati çeken Buğdacı, "Bir realite var, Çinden çıkan ilk virüs yapı olarak değişti artık. Virüs kladları dediğimiz virüsün torunları gibi G varyantı dünyada hakim olmaya başladı.
G varyantı daha fazla yapışkan kolları olan virüs. Ülkemizde de en fazla görülen virüs de bu. Daha fazla bulaşma özelliğine sahip." dedi.
Yaz dönemindeki azalmanın aldatıcı olmaması gerektiğini belirten Buğdacı, ikinci dalga olmaması ve vakalarda dip noktanın yakalanması için herkesin elinden geleni mutlaka yapması gerektiğini kaydetti.
Prof. Dr. Buğdacı, Tayland'ın virüste ikinci dalgayı yaşadığını anımsatarak, bu ülkedeki ikinci dalgaya yurt dışına giden yerli turistlerin neden olduğunu ifade etti.
"Yaz ve kış belirtileri arasında belirgin bir farklılık söz konusu değil"
Prof. Dr. Mehmet Sait Buğdacı, Kovid-19'un yaz ve kış belirtileri arasında belirgin bir fark olmadığını ifade ederek, şöyle konuştu:
"Belirtilerde belirgin bir farklılık söz konusu değil. Yine ateş ön planda. Ülkemizde ateş daha erken ortaya çıkıyor. İshal ateşten sonra ortaya çıkan bir belirti ama son zamanlarda bazı hastalarda başlangıç başvuru nedeni olmak suretiyle ilk planda ortaya çıkmaya başladı.
Ana belirtilerde bir değişiklik yok. Yine koku alma duygusunda kayıplar, hastalarda şişlikler meydana gelebiliyor.
Hastalarda kusma ön planda olan bir bulgu değil. İshal ve kusma birlikteliğinde başka nedenleri de masaya yatırmak lazım. İlk planda koronayı düşünmek doğru bir yaklaşım olmasa gerek, özellikle yaz dönemlerinde.
İshalin ana bulgu olmadığının da altını çizmek lazım. Genel olarak halsizlik, yorgunluk, kas güçsüzlüğü, bel ağrıları, bazı hastalarda bayılmalar, gözde bulanıklıklar merkezi sinir sistemi gibi belirtiler olabilir."
Temizlik, maske ve sosyal mesafenin önemine de vurgu yapan Buğdacı, okulların sonbaharda açılmasıyla birlikte koronavirüste ikinci dalganın yaşanmaması için bu tedbirlere azami şekilde uyulması gerektiğini dile getirdi.
Koronavirüsü atlatanlar yeniden yakalanabilir
Koronavirüsü atlatanların hastalığa tekrar yakalanabileceği tartışmalarına da değinen Buğdacı, şunları kaydetti:
"Bir daha yakalanır mıyız? Aslında evet, yakalanabiliriz. Aşılanmış kişiler de yeniden yakalanabilir. Bu yakanlanma dönemini daha hafif atlatacaklarını söyleyebiliriz. Ancak bu antikorlar hiç koruyucu olmayabilir mi? Önemli bir tartışma konusu.
Buna benzer bir senaryoyu hepatit virüsünde yaşadık. Hepatit virüsünde antikorların olmadığı hastalar karşımıza çıkmıştı. Ve hasta yeniden tekrar virüsle karşılaştığında antikorların yeniden ortaya çıktığını gördük.
Bu anlamda antikorların yokluğu demek etkisizliği anlamına gelmiyor. Antikorlar düşse de hafıza hücreler ömür boyu faaldir çünkü."
"Aşı çıkarsa başarılı olma ihtimali çok yüksek"
Virüsle mücadelede aşının önemine değinen Buğdacı, şöyle devam etti:
"Aşı olmasaydı çiçek hastalığı dünyada yok edilemezdi. Elbette bir takım riskler var. Her ilacın bir takım yan etkileri var ve bunlar kabul edilebilir yan etkilerdir. Bunlar aşı için de geçerli. Kar-zarar dengesinde yararının çok fazla olduğu ortada.
Alüminyumdan kaynaklı demans riski yok denecek kadar az. Bu kaygının yanlış olduğunu düşünüyorum. Aşıyla dünyada bir çok hastalığı önledik. Çocuk ölüm oranları düştü. Aşı konusunun medyada sürekli işlenmesi duyarsızlığa neden oluyor.
Hatta hiç aşı çıkmayacak algısına neden oluyor. Aşı her virüste başarılı da olamıyor. Mesala HIV, Hepatit C gibi. Virüsün genetik yapısının çok değişmediğinin altını çizeyim. Diğer influenza virüsleri gibi değil. Ancak eğer aşı çıkarsa başarılı olma ihtimali çok yüksek."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com