Sivas Cumhuriyet Üniversitesi (SCÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aynur Engin, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığına yakalananların yüzde 95’inin kurtulduğunu söyledi.
İlk olarak Kongo’da görülen, daha sonra Birinci Dünya Savaşı sonlarında da Kırım’da rastlanmasından dolayı Kırım Kongo Kanamalı Ateşi adını alan, kene ısırması sonucu meydana gelen hastalıkla ilgili SCÜ Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aynur Engin açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Engin, Türkiye’de ilk vakaların Kelkit Vadisi’nde görüldüğünü ve hastaların birçoğunun Tokat’tan geldiği bu yüzden de “Tokat Hastalığı” adının verildiğini söyledi. Engin ayrıca Türkiye’de ilk tanının 2003 yılından sonra konulduğunu belirtti.
Prof. Dr. Engin hastalığa; Tokat, Sivas, Yozgat, Gümüşhane gibi illerde daha çok rastlandığını söyleyerek , “Türkiye geneline bakıyoruz, şu ana kadar 10 bin 562 hasta tespit edilmiş ve bunun 1683 tanesi bizim üniversitemizde takip edilmiş. Tabii bu hastaların hepsi Sivas’tan değil. Komşu illerden de geliyor” diye konuştu.
“KKKA KONUSUNDA TECRÜBELİ BİR MERKEZİZ”
Engin, KKKA konusunda tecrübeli bir hastane olduklarını ifade ederek, “Sivas Cumhuriyet Üniversitesi gerçekten bu konuda çok fazla hasta takip ediyor. Temizlikçisinden, doktoruna kadar bütün personelimiz, hemşirelerimiz hatta öğrencilerimiz bile çok tecrübeli. Tek kişilik odalarımızın olması büyük bir avantaj. İyi bir kan merkezimiz var. Bunların hepsi bizim için çok büyük bir avantaj. Zaten Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı ile ilgili çalışmalarda Cumhuriyet Üniversitesi’nin çok ciddi yayınları çıkıyor. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi deyince dünya literatüründe Üniversitemizle ilgili alt metinler çıkıyor. Kaldı ki çeşitli projelerde de TÜBİTAK’tan da yurt dışından da hocalarımız mevcut. Tecrübeli bir merkeziz bu alanda” dedi.
“KKKA’DAN HASTALARIN YÜZDE 95’İ KURTULUYOR”
Engin, KKKA hastalarının yüzde 95’inin kurtulduğunu belirterek, “Korkmamak lazım, bilinçli olmak lazım. Ama tabii ki hastalığın çok görüldüğü yerlerde kişinin kendisini koruması lazım. Kene teması yapılacak işlemlerden kaçınmak lazım. Hayvan birimleriyle alakalı çalışmalar çok önemli. Bu hastalıktan vefat eden kişiler olursa bunların gömülmesi aşamasında gerekli şeylere çok dikkat etmek lazım. Yıkanmasında ve defnedilmesinde önerilen temizleme usulleri, gömülme şekillerine uyulması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
"KENE ÇIPLAK TENİ ARAR"
Engin, kenelerin çıplak ten aradığına değinerek, "Kene ısırmasına karşı alınacak önlemlere harfiyen uyulmasının önemine değinen Engin, “Küçükbaş, büyükbaş hayvan sahipleri hayvan sağlığı ile ilgili birimler, bakanlıktaki ilgili kişiler ilaçlama öneriyorlar bu kene popülasyonu azalsın diye. Bu ilaçlamaları yapacaksınız. Kırım Kongo Kanamalı Ateşinin görüldüğü bölgelerde çayıra çimene uzanmayacaksınız. Çünkü kene uçmaz, kene yürür. Kene çıplak teni arar, kan emmek için. Tarlada mümkün oldukça çıplak ten olmaması gerekir. Uzun pantolon giyebilirsiniz, çorabı pantolonun üzerine çekmek doğru bir uygulama. Diyelim ki sağlık kuruluşuna gidilme imkanı yok, kişi kendisi de yapabilir. Ama burada önemli nokta keneyi doğru çıkartmak. Burada dikkat edilmesi gereken çıkarma işlemi yaparken keneyi kusturmamak. Bazen görüyoruz; kolonya, deterjan, sigara, aseton gibi farklı farklı şeylerle keneyi çıkartmayı deniyorlar. Bunu kesinlikle önermiyoruz. Şu açıdan önermiyoruz diyelim ki kene KKKA virüsü taşıyor, kişiyi de ısırdı kan emiyor, henüz virüsü vermedi. Ama siz kusturursanız zaten orayı delmiş, kusmuğuyla kişiye mikrobu vermiş oluyor. O yüzden kusturulmaması gerekiyor” şeklinde konuştu.
(Onur Erden /İHA)